Oyun Büyütür
Yazar Dilek Malik • 26 Ağustos 2024 • Yorumlar:
Oyun; çocuğun işidir. Oyun; çocuğun varoluşsal benliğinin bir işlevi olup ilk öğrenmeyi deneyimlediği eğitim yurdudur. Oyunla birlikte yaşanılan uyarılma; beyinde nöronlar arası bağlar oluşturur ve çocuk oyuncakların sembolik anlamları ve oyunlarındaki temalar aracılığıyla, günlük yaşamında baş edemediği problemleri çözebilmeyi ve farklı tutum ve davranışları öğrenerek fiziksel, sosyal ve bilişsel gelişimini gerçekleştirir.
Oyun, çocuk için beslenme, uyuma ve nefes alma kadar gerçek ve önemli olup yeterince gelişmiş bir iç görü ve kelime sayısına ulaşamayan çocuğun kendini ifade edebilmesi için kullandığı doğal bir araçtır. “Kuşlar uçar, balıklar yüzer, çocuklar oyun oynar.” Garry Landreth.
Çocuklar dünyayı oyunlar ile tanır ve söz olmadan hayal ile gerçek arasındaki bir süreçte eylem yönelimli olarak yetişkinlerle iletişim kurabilir. Oyun; çocuklara kim olduğunu, neler yapabildiğini ve etrafındaki dünya ile nasıl etkileşime gireceğini öğrenme fırsatı sunar. Oyun; ilgi ve merakın, yaratıcı düşüncenin aynalanmasıdır. Oyun düşünmeyi ve kendi başına karar vermeyi, sorumluluk almayı, iş birliği içinde paylaşmayı, dikkatini bir noktaya toplamayı, düşünce ve becerilerini organize etmeyi öğrenir. Güç, kontrol, güven ve başarı duyguları ile hayal gücünü ve yaratıcılığını geliştirir. Oyun; geliştiren bir eğitim aracı olmakla birlikte çocuğun kendini ifade etme olanağına kavuşması ve birikmiş enerjisinin boşaltma olanağı sunması ile iyileştiricidir.
Çocuğun dünya algısı ve kendilik algısının göstergeleri oyunla ortaya çıkar. Örneğin bir dünya algısından “güvenli, zor olmayan, yaşanmaya değer bir dünyada korkmaya gerek yoktur” çıkarımı yapılabilir. Çocuğun oyunu izlenerek neleri yapıp yapamadığı, ilgileri, becerileri, korku ve kaygıları, istekleri, hayalleri ve ihtiyaçları, kendisine rahatsızlık verdiği için bastırdığı duyguları ve psikolojik durumu hakkında fikir sahibi olunabilir.
Anne ve babalar için çocukları ile beraber oyun oynadıkları zaman diliminde (onlarla aynı düzeyde ilişki içinde olduklarından) onları tanımaları, anlamaları ve gelişimlerini takip etme fırsatı doğar. Çocuğu hakkında gerçek ve yeterli bir bilgiye sahip olan (çocuğunun yeterli ve/veya desteğe ihtiyacı olduğu durumları) ebeveyn, aynı ölçüde çocuğuna faydalı olabilecektir. Bununla birlikte çocuklarıyla son derece keyifle oyun oynayabilen birçok anne baba olduğu gibi, bunu zorla yapan ebeveynler de olabilir. Çocuklar sanıldığının aksine yetişkinin oyunda istekli olup olmadığını hissettiği için “sadece çocuk mutlu olsun” diye oynanan oyunlar işlevsizdir.
Oyuna ebeveyn katılımı; çocuğun en temel ihtiyaçları anne- baba sevgisi/ilgisi ile oyununun buluşması ve dünyasındaki öz değerliliğinin zirveye çıkmasıdır. Oyun; çocuk ve ebeveyn etkileşimi ile duygusal yakınlığı/bağlanmayı artırır ve ilişkiyi güçlendirerek çocuğa sosyal bağ kurabilmeyi öğretir. Bu durum; çocuğun kendine olan inancını destekleyerek özsaygı, öz sevgi, özgüven oluşturmakla birlikte çocuğun dünyasında “beraber, birlikte var olunduğu algısı” nedeniyle ruhsal yapı, sağlamlaşır.
Çocuğu ve kendisi için uyarıcı bir oyun bulmak ve oynama ortamı sağlamak ebeveynin sorumluluğudur. Çocuğa oyun yeri temin etmek ve oyuna özendirmek, oyuncaklardan çok daha değerlidir. Çocuğun kelimeleri oyuncaklar olsa da dil becerisi oyundur. Çocuk hem kendi kendine hem de başkalarıyla oynayabilme becerisi geliştirmelidir.
Oyun seçiminde çocuğun isteği öncelikli olmakla birlikte oyunun çocuğun yaşına ve gelişimine/ becerilerine uygunluğu kontrol edilmelidir. Yapılandırılmamış oyun (play), kuralları belirli olmayan dolayısıyla çocuğu sınırlandırmayan, hayal gücünü/yaratıcılığını ve karar verme gücünü destekleyen oyundur. Çocuk kendini oyuna bizzat dahil ettiği için sosyalleşme kaçınılmaz olup çocuk oyun sürecinin tamamında etken ve aktiftir. Örneğin çocuk, evcilik oynarken ne isterse olabilir ve yapabilir. Hatta çocuk ifade edemediği duygularını oyunda güvenle ortaya çıkartabilir. Yapılandırılmış oyun (game) ise kuralları belirli olan çocuğun kendilik katılımının olmadığı/sosyalleşemediği taklit ve tekrar yöntemlerinin kullanıldığı bilgisayar oyunları, oyun konsolları gibi çoğunlukla bireysel oynanan oyunlardır. Gelişen teknoloji ve trendlerin etkisiyle yapılandırılmış oyunlar tercih edilse de çocuğun farklı yönlerinin gelişim fırsatı için bu iki grup arasında bir denge kurmak önemlidir.
Oyuna başlarken; çocuğun kendisine stres ve gerginlik oluşturacak, açlık, susuzluk, üşüme, terleme, uyku veya tuvalet ihtiyacı gibi fiziksel ihtiyaçları karşılanmış hatta kıyafet seçiminde rahat hareket edebileceği esneklik gözetilerek oyuna ve oyuncuya uygun, güvenli bir ortam seçimi yapılır.
Oyunun kuralları ve amacı tüm oyuncular tarafından öğrenilir ve kabul edilir. Özellikle oyunun başlama ve bitiş şartları belirlenmeli ve çerçeve netleştirilmelidir. Oyunun kuralları olduğu sürece devam edilebileceğinden hareketle kurallara uyma davranışı olağanlaştırılır. Oyun disiplinini korumak üzere sorumluluk, oyunun lideri olan çocuğa verilebilir. Ebeveynler oyunda çocuk ile güç mücadelesine girmemeli, çocuğun mutluluğu için sürekli kaybetmemeli çocuğunun da kaybetmeyi deneyimlemesine izin vermelidirler. Çocuğa oyunda kazananın kabul edilmesi ve tebrik edilmesi yaşatılarak öğretilebilir. Çocuğun oyunu sürdürememe noktasında ebeveyn geri bildirim vermeli ve çocuk yıkıcı davranışının sorumluluğunu almalıdır.
Değerli ebeveynler, John Dewey; “çocuk düşünmeye hazır ve istekliyken düşündürün” der. Hangi yaşta olursa olsun çocuğunuzla birlikte heyecanlı ve mutlu zamanlar geçirme fırsatı olan oyun oynamayı ertelemeyin;
1-Oyunun kontrolünü siz almayın ve güç mücadelesine girmeyin, çocuğunuzun liderliğine izin verin. Aksi durumda çocuğun baş edememe deneyimi ve yetersizlik duygusu hissetmesi, çocuğun negatif kendilik algısına hizmet etmiş olur Komutlar, yönergeler ya da direk öğretimlerde bulunmayın, çocuğun oyuna ilgisini, düşünce dünyasını ve eğlenme sürecini destekleyin.
2- Oyunun süresinden çok, sizin keyifle o anda olmanız ve çocuğunuza odaklanmanızın önemli olduğunu hatırlayın. Çocuklar aynı aktiviteyi tekrar tekrar yapma eğiliminde olurlar çünkü kendi becerilerine güvenmeyi başarabilmek için aynı şeyi tekrar deneyimleme ihtiyacı duyarlar. Çocuğa yardım edilmesi veya işin tamamının üstlenilmesi çocuğun bağımsızlığını engeller hatta yetişkine bağımlılığını destekler ve problemlerine karşı kendine güvenmeyi geciktirir. Bunun farkındalığıyla ebeveyn acele etmemeli; çocuğun kendini yeterli hissetmesini beklemeli ve oyun sürecinde doğal olup çocukla birlikte bizzat eğlenmelidir. Görev ve kazanım/sonuç odağıyla hareket edilirse oyun çocuk tarafından sıkıcı bulunabilir ve işlevsizleşir.
3-Çocuğun oyundaki fikirleri ve hayallerine duyarlı olunmalı bunlar gerçeğin ipuçları olarak değerlendirilmelidir. Örneğin çocuk savuşturulduğunu hissettiğinde, gürültü yaparak ve aykırı davranışlarda bulunarak kendini gösterir. Çocuğun kararlılığı, gayreti, yaratıcılığı, stratejileri ve duygularını ifade etmesi övgüyle karşılanmalı, desteklenmelidir. Taklit ve rol oyunlarında bir başkası olma, empati becerisi gelişirken özenle kullanılan kelimeler, çocuğun kavram dünyasını zenginleştirebilmelidir.
4-Oyundaki belirsizlik; çocuğun kaygısıyla baş edebilmesini yani öz düzenlemeyi geliştirerek yenilik ve keşfe hazır oluş halini meydana getirir. Bu bilinçte olan ebeveyn fiziksel oyunlar ve strateji oyunlarında; kandırma, taklit etme, yarışma, paylaşma, gruba aidiyet ve benimsenmiş değerleri gözlemlemelidir.
5-Soru sorma ve “bu böyle oynanmaz” gibi yorum yapmaktan ziyade çocuğunuza olumlu geri bildirim vermeye özen gösterin. Takdir edilen çocuklar varlığının doyumunu hissederek sevinç ve mutluluk duyguları yaşarken en iyi öğrenmeyi gerçekleştirirler. (Çocuğunuzun aktif olacağı ve duyularının keyfine varabileceği sanatsal etkinliklerde ya da sessiz bir ortamda çocuğunuza masal anlatımında olduğu gibi). Son söz; Brockman kitabında “benimle ilgili düşlere sadece ben sahiptim” diyen bilim çocuğundan bahseder. Ebeveynlerin düşleri, yarım kalmış hayalleri, projeleri sadece kendilerine aittir ve öylece kalmalıdır.