Oyun Terapisi
Yazar Melek Akça • Psikolog • 5 Nisan 2019 • Yorumlar:
Çocuklar zaman zaman ruhsal dayanıklılıkları konusunda bizleri şaşırtsalar da bazen çok ufak gibi görünen bir değişim dahi onların iç dünyalarında büyük ve olumsuz bir etki yaratabilmektedir. Biz yetişkinler gibi gelişkin dil becerilerine ve ifade yeteneklerine sahip olmadıkları için bu iç çatışmalar ve çözemedikleri duygusal meseleler çoğunlukla davranışsal sorunlar üzerinden ifade bulur. Bu meseleleri çözebilmelerine yardım etmek için bu davranışları ve iç dünyalarından gelen mesajları tercüme etmek ve anlamlandırabilmek gerekir ki oyun bu amaca en iyi hizmet eden araçtır. Bu nedenle çocukların genel uyumunu ve normal gelişim sürecini bozan duygusal ve davranışsal problemler sözkonusu olduğunda oyun terapisi üzerinden çalışılır.
Bir çocuğa “oyun oynayalım mı?” diye sorduğunuzda cevabı “hayır” olmayacaktır çünkü çocuklar oyun oynamayı severler. Çocuklar oyun vakitlerinde sadece eğlenmeyi hedeflerken, aslında oynadıkları oyunlar onların sosyal ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunur. Çocuklar yetişkinler gibi duygularını sözel olarak değil, oyun yoluyla aktarırlar. Oyun sayesinde hem olumlu hem de olumsuz duygularını ifade edebilme fırsatı bulurlar. Bu nedenle, oyun çocukların iletişim kurabilmelerinin ve hayatı öğrenebilmelerinin bir yoludur. Ayrıca, çocukların rahatlamalarına yardımcı olur ve empati becerilerini geliştirir.
Oyun, çocuğun sembolik anlamda dilidir. Bu dil aracılığıyla dış dünyayı yeniden kurgulayarak prova yapar, sosyal rolleri ve ilişkileri deneyimler, anlamlandırmaya çalışır. Oyun, çocuğun iç dünyasının bir nevi anahtarıdır ve güvenli bir ilişki kurulduğunda bu dünyanın kapılarını kolaylıkla açmaya yardım eder. Güvenli bir terapi ilişkisi içerisinde çocuk iç çatışmalarını ifade eder ve terapistin yorumlarıyla bu meselelere farkındalık kazanarak farklı bakış açılarını ve kendi çözüm yollarını araştırır. Aynı zamanda bu ilişki içerisinde duygularını düzenleme şansı bulur ve anlaşıldığını hissetmenin iyileştirici gücünden faydalanır.
Oyun terapisi sürecine, ebeveynler ile yapılacak detaylı öngörüşme sonrasında çocuğun değerlendirildiği ve ebeveynlerle tekrar bir araya gelinerek yaşanan sorunun anlamı, terapi sürecinin hedefleri ve bu süreçte ailenin yapacağı katkıların konuşulduğu görüşmeler doğrultusunda karar verilir. Çoğunlukla haftada 1, ihtiyaca göre bazen haftada 2 seans olacak şekilde planlanan terapi sürecinde belirli aralıklarla ebeveynlere destek olmak, terapinin etkilerini terapi odası dışında yaygınlaştırmak ve ebeveynlerin işbirliğini sağlamak adına anne-baba görüşmeleri düzenlenir. Bu görüşmeler, çocuğun o süreçte terapi odası dışındaki (ör:ev, okul) işlevselliğini anlayabilmek adına da oldukça önemlidir. Çocukla güven ilişkisini korumak öncelikli olduğundan, bu görüşmelerde oyun terapisi seanslarının birebir içeriği değil, terapistin çocuğun psikolojik ihtiyaç ve çatışmalarını nasıl yorumladığı ve bunların ebeveynler için ne ifade ettiği üzerinde durulur.
Oyun terapisinin süresi çocuğun ihtiyacına ve hızına, terapinin hedeflerine ve sorunun yaşanma süresine bağlı olarak değişir. Ancak yaşanan sorun ne kadar köklü ve uzun bir geçmişe dayalıysa yol almak da o oranda uzun sürebilir. Sorunlar kronik hale gelmeden ve yerleşmeden en kısa sürede destek almak özellikle çocuklarla çalışırken çok daha hızlı sonuç verir. Etkin ve verimli bir oyun terapisi süreci için seanslara düzenli devam edilmesi önemlidir.
Duygusal odaklı problemlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir; kardeş kıskançlığı, altına çiş kaçırma, kaka tutma, boşanma, kaygı, korku ve fobiler, kayıp/yas, okula uyum problemleri, öfke kontrol sorunları, sebebi anlaşılamayan bedensel şikayetler (ör: baş ve karın ağrıları, kusmalar).
Oyun terapisi, çocukların duygularını ve yaşadıkları sorunları dışa vurma fırsatı vererek, bunlarla yüzleşmesini ve çözüm yolları bularak baş etmesine fırsat tanır. Bu terapi sürecinde yargılanmadan doğrudan kabul edilen çocuk, kendi problemlerini, duygu ve düşüncelerini ortaya koyarak kendini tamamen ifade edebilmektedir. Yönlendirilmiş ve yönlendirilmemiş olarak iki çeşit oyun terapisi bulunmaktadır. Yönlendirilmiş oyun terapisi ile çocuğa direktif verilerek oyun oynaması sağlanır. Çocuk merkezli oyun terapisi olarak bilinen yönlendirilmemiş oyun terapisinde ise, oyunun kaptanı çocuktur. Çocuk her seansta hangi konuyu getireceğine kendisi karar verir. Terapistin görevi ise, çocuğu takip etmek, yönlendirmemek ve çocuğun kendi yaşadıklarını, duygularını ve kaynaklarını fark edebilmesi için aynalamak yani yansıtmaktır.
Çocuk merkezli oyun terapisi çocukların dayanıklılıklarına ve büyümeye, gelişmeye ve iyileşmeye dair doğuştan gelen bir kapasitelerinin olduğuna inanır. Bu yöntem 2.5 ile 12 yaş arasındaki depresyon, takıntılar, kaygı bozuklukları, cinsel ve fiziksel istismar, travma, boşanma, mükemmeliyetçi tutumlar, alt ıslatma, mastürbasyon, yemek, uyku gibi duygusal ve davranışsal problemler yaşayan çocukların iç dünyasını anlamak, duygusal problemleri ile başa çıkmasını sağlamak, yaşadığı sıkıntılara alternatifler ve çözümler üretmek hedefler. Çocuk merkezli oyun terapisi, çocuklar öz-kontrol becerisi geliştirir ve kendilerine saygı duymayı öğrenirler. Duygularının kabul edilebilir olduklarını farkederler. Karşılaştıkları problemlere yaratıcı bir şekilde yaklaşma fırsatı yaşarlar. Ayrıca, seçimler yapma ve yaptıkları seçimlerden sorumlu olma kapasitesi geliştirirler (Landreth, 2011). Terapist her seansta çocuğa, aynı süreklilikle kabul ve güven ortamı sağlar ve hâkimiyet çocuğa aittir. Sadece gerektiğinde sınır koyar. Ebeveyn çocuk ilişkisinde baskın olan ve kontrolü elinde tutan taraf yetişkindir.
Çocuk merkezli oyun terapisi ile çocuk insiyatif alabilmekte ve özgürce kendisini ortaya koyabilmektedir. Çocuk merkezli oyun terapisi, geçmiş yerine bugüne, sorun yerine çocuğa, düşünce yerine duyguya odaklı olduğu gibi çocuğu düzeltme yerine kabul etme odaklıdır. Oyun terapisinin tedavi edici tarafında en önemli etken “ilişkidir”. Bu nedenle, çocuğun terapistle kurduğu terapötik ilişki sürecin ilerlemesini sağlayan en önemli etkendir. Çocuğun iç dünyasını anlamaya çalışırken; gelişimi sabırla beklemek çok önemlidir. Çocuk merkezli oyun terapisinde aile ve öğretmenin desteği ve bilgilendirilmesi diğer önemli bir husustur.
Çocuk merkezli oyun terapisinin yanı sıra, ailelerin çocukları ile nasıl iletişime geçebilecekleri konusunda bilgi ve beceri kazanabilecekleri Filial Terapi metodu ise, 1960’lı yılların başından itibaren, 2.5 ile 12 yaşları arasında duygusal problemler yaşayan çocukları tedavi etmek amacıyla kullanılan grup terapisi formatında yapılan bir tekniktir. Bu teknikte aileler, oyun terapistleri tarafından Çocuk merkezli oyun terapisinin metodu hakkında eğitim alırlar ve süpervize edilirler. Filial Terapi pek çok farklı kültürde ve farklı ortamlardaki ailelerde ve çocuklarda olumlu değişiklikler yaratan değerli bir terapi metodudur. Ebeveynleri, çocuklarının terapi sürecine doğrudan dahil etmeyi hedefler. Bu yüzden de, öncelikle eğitimsel bir modeldir. Ebeveynler ve çocukları için evde 30 dakika süren yeni bir özel oyun zamanıdır. Ebeveynlere teröpatik bir şekilde nasıl çocukları ile oynayacaklarını öğretmeyi hedefler. Bununla birlikte, teröpatik oyun becerilerini ve evlerinde kullanabilecekleri ebeveynlik becerilerini öğretir. Ebeveynlere rehberlik eder ve onlara pratik beceriler öğretir. Aynı zamanda ebeveyn-çocuk bağlanma ilişkisini de gözlemleme fırsatı yaratır.
Filial Terapi, çocuklarla ebeveynlerin senkronize olamamalarından kaynaklanan problemlerin çözülmesinde yardımcı olur. Bu sayede, anne babaların çocukları ile olumlu ve destekleyici bir şekilde iletişime geçebilmelerini sağlar. Ebeveynlerin çocuklarına yönelik duyarlılıkları artar, çocuklarını yargılamadan önce onları anlamalarını sağlar. Çocukları ve çocuklarının potansiyelleri üzerine yeni bir farkındalık geliştirirler. Filial terapi, aile ilişkilerindeki problemleri keşfetmede ve çözmede doğrudan ve hızlı sonuçlar yaratan bir terapi metodudur.