Özel Öğrenme Güçlüğü

Yazar Efsun KorukluoğluPsikolog • 6 Nisan 2017 • Yorumlar:

Yaygın adıyla özel öğrenme güçlüğü olarak tanımladığımız öğrenme bozuklukları, bireyin yaş-eğitim-zekâ düzeyi ile bağdaşmayan okul başarısı sorunları ile kendini gösterir. Okuma bozukluğu, matematik bozukluğu ve yazılı anlatım bozukluğu olarak üç alt tipi mevcuttur.
Öğrenme güçlüğünün bir zekâ problemi olmadığını bilmek gerekir. Bu grupta değerlendirilebilecek çocukların zekâ düzeyi takvim yaşı ile uyumludur ve akranları ile aynı düzeyde akademik eğitime devam etmektedirler. Ne var ki ÖÖG tanısı alması muhtemel çocuklarda akademik hayatın ilk yıllarında (1 veya 2. Sınıfta hatta bazen daha önce) sinyallerini vermeye başlayan öğrenme problemleri bir süre sonra okul başarısını olumsuz etkilemeye başlar.
Çocuğunuz okuma- yazma becerisini yaşıtlarından daha geç öğreniyor olabilir. Okumada veya yazmada harf/hece atlamaları yapıyor, kelime içerisinde harflerin sıralamaları değişiyor olabilir. Harfleri veya sayıları ters yazıyor, matematik işlemlerini yaparken toplama yerine çıkarma işlemini kullanıyor olabilir. Çarpım tablosunu veya saati öğrenirken zorlanabilir. Haftanın günlerini, ayları veya mevsimleri sıra ile söylemekte güçlük çekebilir. Sağını solunu, yönlerini karıştırabilir; zamanı veya eşyalarını organize etmekte zorluk yaşayabilirler.
Unutmayalım ki hiçbir şey yapmadan beklemek ÖÖG’nü çözecek bir yaklaşım değildir. Bu durum kendiliğinden geçmez. Sadece okul eğitimi ya da ilave ders aldırmak da soruna tam anlamıyla çözüm getirmez, üstelik yıllar ilerledikçe çocuğun okuldaki başarısı düşebilir, öğrenmeye karşı isteksiz olabilir, özel durumundan dolayı arkadaşları arasında uyum problemleri yaşayabilir.
Öğrenme bozukluğu tanısı; çocuk ve ergen psikiyatri uzmanı ve çocuk psikoloğu işbirliğiyle yapılan muayene ve testler sonucunda konur. Eğer çocuğunuzda bu tür bir öğrenme problemi olduğunu düşünüyorsanız yapmanız gereken bir danışmanlık merkezinden yardım almaktır. Çocuğunuz öğrenme becerileri yönünden değerlendirilecek ve desteklenmesi gereken alanlar belirlenerek bir öğrenme programı oluşturulacaktır. Okuldaki öğrenme programından farklı olarak danışmanlık merkezinde; dikkat becerileri, öğrenme süreçlerinin farkına varma, hatalarının kontrolünü yapabilme ve üstesinden gelebilme ayrıca sosyal uyum becerileri konularında destek verilecektir.
Ebeveynlerin çocuklarına uygun şekilde yaklaşabilmeleri ve onların başarılarına destek olabilmeleri için en kısa zamanda doğru tanıya ulaşmaları ve eğitim süreçlerinden faydalanmaları gerekir. Uygun koşullar sağlandığında öğrenme bozukluğu yaşayan çocukların da yetenekleri geliştirilebilir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Her çocuk zaman zaman stres ve benzeri faktörlere bağlı olarak hiperaktif özellikler gösterebilmektedir; ancak gerçek hiperaktivitede çocuk bu özellikleri zaman zaman değil daima gösterir. Bir çocuğun gerçekten hiperaktif olduğunu söyleyebilmek için problem olarak kabul edilen davranışların geçmişi ve sebepleri iyice araştırılmalı, başlangıç yaşı ve devam etme süresi göz önünde bulundurulmalıdır. Gerçek hiperaktivitede belirtiler 7 yaşından önce ortaya çıkmıştır ve en az 6 aydır devam etmektedir. Ayrıca bu belirtilerin en az iki ayrı ortamda ( örneğin hem ev hem de okul ortamında) gözlemleniyor olması ve bireyin günlük yaşamını etkileyecek düzeyde olması gerekir.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, ataklık ve dikkat süresinin kısalığı ile kendini gösteren kalıcı bir psikiyatrik bozukluktur. Beraberinde değişik ölçüde öğrenme güçlükleri ve özel öğrenme bozukluklarını da içerebilir.
Toplumda yaygın olarak çok zeki olan çocukların hiperaktif olduklarına inanılır. Oysa bu doğru değildir. Aksine hiperaktif çocukların çoğu normal zekâya sahiptirler. Ayrıca zekâ sorunu olan ve DEHB’nun eşlik ettiği çocuklar da vardır.
DEHB, okul öncesi ve okul çağı çocuklarında ortalama görülme sıklığı % 3-5’dir. Ülkemizde kentsel kesimde ilkokul çocuklarına yönelik bir yaygınlık çalışmasında sıklık oranının % 6,5 olduğu tespit edilmiştir. Erkeklerde görülme sıklığı kızlara oranla 4-9 kat daha fazladır.
Belirtiler; dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtüsellik başlıkları halinde gruplandırılmıştır. Çünkü DEHB gösteren çocukların bazıları sadece dikkatsizlik belirtilerini, bazıları sadece hiperaktivite- dürtüsellik belirtilerini, bazıları ise hem dikkatsizlik hem de hiperaktivite- dürtüsellik belirtilerini bir arada gösterebilmektedir.
DEHB başlıca 3 grupta toplanabilir.

1.Dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tip:

Dikkat eksikliği, dikkat süresinin ve yoğunluğunun bireyin yaşına göre daha az olması durumudur. Dikkat süresi ve yoğunluğu her yaşta farklıdır. 5-6 yaşlarındaki bir çocuk için normal kabul edilebilecek dikkat süresi, 12 yaşındaki bir çocuk için kısadır. Bu nedenle her birey kendi yaş dilimi içinde değerlendirilmelidir.
Bu sorunu taşıyan kişiler belirli bir noktaya odaklanmakta güçlük çekerler ya da dikkatleri kolayca dağılır. Dağınık ve unutkandırlar, sık sık eşya kaybederler. Okul dönemindeki çocuklarda derse odaklanamama, ders araç gereçlerini sıklıkla kaybetme, üzerine aldığı görevleri bitirememe, öğretmeni dinlememe, ödev veya sınavlarda sık hata yapma ön plandadır. Okumaya ilgili değildir. Okurken ve yazarken hatalar yapabilir.
Uyarana ve çevreye ait bazı faktörler de dikkat süresi ve yoğunluğunu etkiler. Ödev başında on dakikadan fazla oturamayan bir çocuk, bilgisayar başında saatlerce oyun oynayabilir ya da sevdiği bir televizyon programını uzun süre izleyebilir. Bu, onda dikkat eksikliği olmadığını göstermez. Dikkat eksikliği olan bir birey için, dikkatin bir noktaya odaklanması ve sürdürülmesi kalabalık, gürültülü ortamlarda daha da zordur. Bununla birlikte birebir ilişkilerde, sakin ortamlarda ve ilgisini çeken konularda daha uzun süre odaklanabilir.

2.Hiperaktivite-İmpulsivitenin ön planda olduğu tip:

Aşırı hareketlilik (hiperaktivite); bireyin, yaşından ve gelişim düzeyinden beklenmeyecek düzeyde hareketli olmasıdır.
Dürtüsellik (impulsivite); genel olarak bireyin kendisini kontrol edebilmesinde bir sorun olmasıdır. Bu tür bireyler yapacakları şeyin sonucunu düşünmezler, akıllarına geleni hemen yaparlar ya da hemen söylerler. Acelecilik, istekleri erteleyememe, söz kesme, sıra bekleyememe gibi özellikleri olan kişilerde bu sorunun olduğu düşünülür.
Hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu bireyler genellikle çok konuşur, sanki bir motor tarafından sürülüyormuş gibi hareketlidir, elleri ayakları kıpır kıpırdır veya oturduğu yerde kıpırdanıp durur. Küçük çocuklar sürekli koşuşturur veya tırmanır, okulda oturması beklenen durumlarda oturduğu yerden kalkar. Sakin bir biçimde oyun oynama ya da boş zaman geçirme zorluğu yaşarlar. Sıra beklemekte güçlük çekerler, başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer, sorulan soruların cevabını soru tamamlanmadan yapıştırlar.

3.Birleşik tip:

Hem dikkat eksikliği hem de aşırı hareketlilik- dürtüsellik belirtileri aynı anda yoğun olarak görülür. En sık görülen tip birleşik tiptir.

TANI ve TEDAVİSİ


Tanının konulabilmesi için yapılan ekip çalışmasıyla bir psikolog veya psikolojik danışman tarafından çocuğa; gelişim düzeyini, mental becerisini ve davranış problemlerini değerlendirmek üzere testler uygulanır. Ailenin ve öğretmenin gözlemleri, daha önceden yapılandırılmış formlar aracığıyla tespit edilir. Bir çocuk psikiyatrisi veya nöroloğu tarafından muayene ve gerekli tetkikler yapılır. Tüm verilerin bir araya getirilip değerlendirilmesi ile tanıya gidilir.
DEHB belirtileri 3 yaş civarında dikkati çekmekle beraber genellikle ilkokula başlamayla birlikte daha da belirginleşmektedir. Bu belirtileri gösteren çocuklar 3-6 yaş döneminde yerinde duramayan, kendini tehlikeden sakınmayan, yaşıtlarına karşı kaba kuvvet kullanan, sık sık başkalarının konuşmalarını kesip araya giren, yaramaz ve şımarık bir görünüm sergileyen özelliktedirler. Aile bu durumu genellikle çok ciddiye almaz ve büyüyünce geçer şeklinde bir tavır takınır. Ancak çocuk büyüyüp ilkokul çağına geldiğinde okuldaki uyum sorunları başlar ve öğretmenin de belirtileri tespitiyle durumun ciddiyeti anlaşılır. Zekâ düzeyinde bir sorun yoksa ve ek bir öğrenme problemi eşlik etmiyorsa 1. ve 2. sınıfta problemin ders başarısına etkisi fazla hissedilmeyebilir. Ancak 3. sınıftan itibaren derslerin yoğunlaşmasıyla okul performansı da düşmeye başlar.


Psikolog ve doktorun bulgularının sonucuna göre problemin boyutları belirlenir. Çocuğun davranış sorunlarına yönelik terapi, anne- baba eğitimi, öğretmen eğitimi, sınıfta uygun ortamın düzenlenmesi ve ilaç tedavisi gibi gerekli eğitim ve tedavi yöntemleri başlatılır.
Bu sorunla başa çıkabilmek için ailenin doktor ve terapist ile devamlı işbirliği içinde olması büyük önem taşımaktadır. En etkin tedavi, davranış ve eğitim alanındaki tedavi yöntemleri ile ilaç tedavisinin eşzamanlı sürdürülmesidir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)