Özgüven
Yazar Ömer Faruk Güzelgöz • 7 Haziran 2024 • Yorumlar:
Özgüven bireyin kendiyle ilgili fikirlerinin toplamının olumlu olmasıdır. Olumsuz olması durumunda ortaya çıkan özgüven eksikliği bazı durumlarda kişinin probleminin görünen yüzü olmakta bazen ise kişinin birçok probleminin kaynağında yer almaktadır. Özgüven bireyin herhangi bir şeyin iyi gideceğine, herhangi bir konuyu istediği şekilde sonuçlandırmak için gücüne, kararına yeteneğine ve yargısının yeterli olduğuna inanmasıdır. Bu inanç kişilere olumlu duygular hissettirir, kendini sever, olumsuz yönlerini kabul etmesini kolaylaştırır; korkusuna kötü olasılıkların ve başkaları tarafından beğenilmeme ihtimalinin varlığına rağmen yapmak istediği şeyi yapabilmesini, davranmak istediği şekilde davranabilmesini, kendi ihtiyaçlarını ve beklentilerini ifade etmesini, bir şeyi başardığında takdir beklemesini, almazsa talep etmesini sağlar. Özgüveni olan kişi eleştirilmeyle sindirilmez. İhtiyaç halinde yardım talep edebilir, arkadaşlık konusunda seçici, hedefleri konusunda mücadelecidir. Değişim sayesinde gelişebileceğinin farkında olduğu için değişime açıktır.
Bireyin içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edildiğini, beğenildiğini, sevildiğini, düşüncelerini özgürce ifade edebildiğini düşünmesi özgüveninin ortaya çıkmasını sağlar. Belli bir noktadan sonra birey dışarıdan gelen olumsuz yargıları filtreleyerek hangisini içselleştirip hangisini dışarıda tutabileceğinin kararını verebilecek duruma gelir.
Özgüven kendini kabul etmek, kendine saygı duymak, kendine değer vermek, beğenilen saygı duyulan bir imajın olduğuna inanmak gibi birçok farklı düşüncenin toplam ifadesidir. Herkesin kendine biçtiği bir değer vardır. Kişinin herkesle olduğu gibi kendiyle de bir ilişkisi vardır. Bu ilişkide kendine nazik, yönlendirici, olumlu, güçlü yönlerine odaklı yaklaşırsa kendiyle ilişkisi iyi olacak ve kendine güvenecektir, yani özgüvenli olacak güvende hissedecektir.
Düşük Özgüven ve Yüksek Özgüven
Özgüveni yüksek bireyler kendilerini kabul sürecinde düşük özgüvenli bireylere göre daha fazla yol aldıkları için yeteneklerinin ve sınırlılıklarının da farkındadırlar. Yetenekleri dahilinde yeni deneyimlere girmekten kaçınmazlar. Düşünce yapıları olumluya yöneliktir, övgüyü kabul ederler, davranışta atılgan, hayatlarında aktiftirler. Sosyal destek sistemlerini kurmakta ve değişikliklere adapte olmakta daha az problem yaşarlar. Bir işi sonuca ulaştırmadan peşini bırakmazlar. Bir sorunu çözemediklerinde mazeret üretmek yerine sorumluluğu kabul edip yeni yollar ararlar, hatalardan ders alırlar, bir şekilde üstesinden gelebileceklerine dair inançları olduğu için güvende hissederler, böylece iyimserliklerini korurlar. Eleştiriler konusunda inceleyicidirler, girişken, üretken ve yeterli hissettiklerinden başkalarının olumsuz yargıları kendileri hakkında çok etki bırakmaz, huzurunu kaçırmaz. Azimlidirler, ekip çalışmasına değer verirler. İletişimde özgüven belirtileri; hakkının ve sınırlarının ne olduğunu anlamış olmak, rahatsız olunan hususları sınırlar dahilinde söze dökmek, konuşma ve susma zamanlarını kestirebilmek, kalabalık veya birebir iletişimde minimum kaygı hissetmek, anlaşmazlık durumlarında kendini savunabilmektir.
Özgüven sorunu yaşayan birey, kendini tanımakta çok iyi değildir bu nedenle yeteneklerini de fark edemez, performansını gerçekçi olarak değerlendiremez. Neler yapacağını bilemediğinden hiçbir şey yapamayacağını düşünür. Yeni kişiler, yeni yerler gibi yeni durumlar karşısında ne yapacağını kestiremediği için bu durumdan hoşlanmayıp huzursuz olabilir, bir problemle başa çıkabilecek yeterlilikte olsa da bundan emin olamaz. Kendinde bir problem olduğu fikrine bağlı olduğu için başkalarının kendine saygı duymasını talep etmez. Başkalarının mutluluğunu kendi önünde görür. İnsanlar tarafından sevilip sevilmediğini sürekli sorgular, karar vermek, risk almak, değişmek konusunda çekimserdir. Eleştiri karşısında savunma mekanizmaları devreye girerek pasif davranmasına sebep olur, övgüleri kabul etmekte zorlanır, izlendiğinde performansı daha kötüdür, otoriter kişilere karşı rahat değildir, zayıf bir sosyal destek sistemi vardır.
Düşük özgüven kişinin kendini ortaya koymasının, ifade etmesinin önünde bir engeldir. Kişi fikirlerini savunamadığı için güveninin azaldığı, güveni azaldığı için fikirlerini savunamadığı bir kısır döngünün içindedir. Hayır demek zor olabileceği için istemediği şeyleri yapmak zorunda kalırken harekete geçmek de güven gerektirdiği için kendi hayallerini başkaları yaparken izlemek zorunda kalır.
Özgüven Ne Değildir ?
10 dakikalık bir sohbetin 8 dakikasında kendinden bahsetmek, Konuyu sahip olduklarına getirmeye fazla hevesli olmak, başkaları başarısızken kendinin ne kadar harika olduğunu anlatmaya çalışmak, baskın konuşmalar, iddialı sözler, bağırmalar, iyi görünmek için her fırsatı değerlendirmek, abartılı davranışlar, gösterişe düşkünlük, herkesle arkadaş olmaya çalışmak hatta bazen manevi bir kişiliğe bürünerek yüzeysel bir alçakgönüllülük şovu sergilemek özgüven belirtisi değildir. Psikolojide bu gibi davranışların ait oldukları başka tanı grupları vardır.
Özgüvenle ilgili belki de değinilmesi elzem diğer bir husus toplum içinde narsisizmle karıştırılabiliyor olmasıdır. Özgüven narsisizmin zıttıdır. Biri basitçe kendine güvenir ve bu güvenle işine odaklanırken diğerinin işi kendine güvendiğini ispatlamaktır. Bu görüntü için yoğun bir uğraş halindedir. Özgüvenin sınırlarını gerçeklik belirlediğinden kişinin olabilecek en üst düzeyde kendine güvenmesinde bir problem yoktur. Bu kişiyi narsist yapmayacaktır. Kişilerin özgüveni arttıkça başka insanları kendilerinden daha değersiz görmezler. Narsisizm özgüven eksikliği yaşayan bireylerin kendi pasif, utangaç, kabulcü kişiliklerine savaş açmaları sebebiyle oluşan bir patolojidir. Özgüveni inşa etmeye çalışırken düşülen bir tuzak olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Özgüvenli kişiler hayatta arzu hissettiklerinin peşindeyken narsist bireyler toplumun kabul ettiği en gösterişli arabayı kullanmanın, en güzel partneri bulmanın, en iyi mekanlarda bulunmanın peşindedirler. Kendilerine güvenleri toplumun onayına bağlıdır. Katı kuralları, aşırı eleştirel tavırları ve en önemlisi mutsuzluklarıyla özgüvenli kişilerden ayrılırlar.
Özgüvenin Hayata Etkileri
Özgüven kişinin mesleki, entelektüel, duygusal, sosyal, cinsel süreçlerini etkilemektedir. Bu nedenle gelişim döneminden yetişkinlik dönemine değin kişi özgüvenin koruyuculuğundan istifade eder. Örneğin ergenlik döneminde sağlıklı özgüvene sahip bir ergen arkadaş baskısına direnebilmekte, bulunduğu ortamın olumsuz yönlerine karşı özgürce seçimlerini yapabilmekteyken düşük özgüvenle yetişmiş bir ergen akran baskısı ve kabul edilme kaygılarıyla kendiliğinden pek de tercih etmeyeceği bağımlılık, zorbalık gibi davranışlara yönelebilmektedir. Bu etki yetişkinlikte de farklı koşullarda kendini göstermektedir.
Başarı, ilişki, risk almak, kötü hissetmek gibi kavramların niteliği bile kişinin özgüven derecesine bağlı olarak şekillenmektedir. Örneğin özgüvenli biri için başarısızlık bazen dışsal nedenlerin sonucuyken özgüvensiz biri faturayı her zaman kendine kesecek umudunu kaybederek çökkünlük yaşayacaktır. Özgüvenli biri ilişkilere kolayca adapte olabilirken özgüveni daha az biri kendini başkalarından uzak tutacak, tepki almaktan çekinecek, olumlu geri bildirimleri şansa bağlayarak kendini sabote edecektir. Özgüvenli biri risk alarak şansını denerken özgüvensiz biri kendini sağlama alabilmek için gerçek dışı bir güven arayışına girecek sonunda hareketsiz kalacaktır.
Özgüven eksikliği yaşayan bireyler kaygı, intihar, depresyon, yeme bozuklukları, davranışsal bozukluklar konularında özgüvenli bireylere göre daha yüksek risk taşımaktadırlar.
Hangi Durumlarda Özgüven Seviyesi Düşebilir ?
Özgüven de hayatın neredeyse bütün diğer yönleri gibi gelişim evrelerine bağlıdır. Bu evrelerde kişinin ne derece özgüven sahibi olacağı yaşadığı olaylara yüklediği anlamlar neticesinde belirlenir. Çocuklukta süreğen bir şekilde cezalandırılmak, akran grubuyla olumsuz ilişkiler (zorbalığa maruz kalmak, maddi veya duygusal standartların altında kalmak, dışlanmak gibi) bireyin kapasitesini aşan sorumlulukları olması, travmatik deneyimler, hayal kırıklıkları, kardeşler arası ilişkiler düşük özgüvenin zeminini oluşturabilir.
Sürecin kendi doğal gidişatı böyle olsa da bu özgüvenin bir kader olduğu anlamına gelmemektedir. Kişi istediği anda doğru çalışmayla sürecine müdahale edebilir, dönüşü kırabilir.
Özgüven Araştırmaları
Özgüvenle ilgili yapılan bazı çalışmalara değinmekte fayda var. Bir araştırmada giyim ve beyaz eşyayı içeren ürün gruplarına yönelik satın alma davranışı incelenmiştir. Düşük özgüvenle gizli marka bağımlılığı arasında ilişki bulunmuştur.
525 öğrenci üzerinde yürütülen bir çalışmada aile içi şiddetin çocukların iletişim becerileri ve özgüven eksikliği üzerinde olumsuz etkileri olduğu bu etkilerin kız çocuklar üzerinde daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir.
Matematik öğretmenlerinin; çocukların yanlış cevabına verdikleri dönütlerin özgüvenlerine etkisini inceleyen bir çalışmada öğretmen tutumları ayrıntılı değerlendirilerek yanlış cevaba verilen dönütün özgüveni etkilediği bulunmuştur.
Görsel sanatlar dersi özgüven kazandırır mı sorusuna cevap aranan bir çalışmada eğitim öğretimin tüm basamaklarında görsel sanatların özgüven kazanmada ve aidiyet duygusunda etkili olduğu bulunmuştur.
Aile tutumları konusunda 288 öğrenci üzerinde yapılan çalışmada otoriter tutumdaki ailelerin çocuklarında güvensizlik ve suça yatkınlık tespit edilmişken, demokratik ailelerin çocuklarının daha az stresli, suça daha az eğilimli oldukları görülmüştür. Aynı çalışmada ekonomik problemler yaşayan ailelerin çocuklarında güven duygusunun kaybolarak korku ve endişe duygusunun geliştiği gözlemlenmiştir.
Son olarak beden imajıyla ilgili yürütülen bir çalışmanın sonuçlarına göre olumlu beden imajına sahip normal aralıktaki kiloda öğrencilerin bu kriterleri karşılamayan öğrencilere kıyasla özgüven düzeyleri daha yüksek tespit edilmiştir.
Özgüveni Yükseltmek İçin Neler Yapılabilir ?
Güven kavramı genel olarak tanımak ve öngörmekle ilgilidir. Kişinin yalnızca başkalarıyla ilişkisinde değil, kendiyle ilgili fikirlerini oluştururken de güven hissetmesi çeşitli deneyimler sonucunda oluşan bir öngörüyü ifade eder. Bu nedenle kişinin tam da şu anki özgüveni geçmiş yaşamından bağımsız düşünülemez. Ancak yine de özgüven geliştirme süreci geçmiş yaşam deneyimlerine sıkı sıkıya bağlı bir süreç değildir. Nitekim öngörü ve tanımak objektif kavramlar değildir. İşin içine kişinin öznel yargıları ve yorumları girer. Bu öznel yargı ve yorumlar kişinin özgüvenini arttıracak şekilde yeniden yapılandırılabilir.
Hayatın başlangıç dönemlerinde çevre tarafından onay almak kişinin kendine güven geliştirmesi açısından iyi bir başlangıç olsa da kişi yaş aldıkça özgüveni için onay alması gerekmez. Herkes kendi yolculuğunda iç kaynaklarıyla ve iç gücüyle özgüvenini geliştirebilir. Çünkü en nihayetinde özgüven kişisel yargılar ile derecesini belirler. Birey bedeni ve davranışlarıyla hayatı üzerinde denetim sahibidir; yaşamda kendini özgürce ifade edebilmesi, fikirlerini ortaya koyabilmesi en doğal hakkıdır. Bunun önündeki engeller (korkular, düşünceler, inançlar, duygular) terapiyle değerlendirildiğinde zaten danışan kendi doğal seyrine kavuşur, doğuştan sahip olduğu kendini ortaya koyabilme yeteneğini zorluk hissetmeden sergileyebilmeye başlar.
Çalışmada farklı davranmakla ilgili yüreklendirilmek kritik bir öneme sahiptir. Çünkü kişinin adım atmasına engel olan korkuları olur. Farklı davranınca bir şey olacağından, birinin sevgisini kaybedeceğinden, atılgan davranış sebebiyle tepki görmekten, başka insanların kendisi için ‘değiştiğini’ söyleyeceğinden, başka insanların kişinin yeni duruşunu beğenmeyeceğinden korkuyor olabilir. Bu korkular başka insanlarla ilgilidir. Özgüven ise kişiyle ilgili bir konudur ve tam bu nokta kişiyle başkalarınının ayrıldığı, kişinin bireyselleşttiği noktadır.
Sonuç olarak özgüven sonradan edinilen, doğuştan getirilmeyen bir özelliktir. Yazımızın başında belirtiğimiz gibi bazen kişinin probleminin görünen yüzü olmakta bazen de kişinin birçok probleminin kaynağında yer almaktadır. Bu nedenle değerlendirme yapılırken işin içine zorlu geçmiş yaşam deneyimleri, çekingen kişilik özelliği gibi yan faktörler de girer. Ayrıca kaygı, öfke, depresif hissetme gibi diğer problemlerin var olup olmaması da çözüm süreci için bir yol gösterici olabilir. Tüm bunları netleştirerek kişiye özel yol haritası çıkarabilmek için detaylı değerlendirme yapmak kısa orta ve uzun vadede sonuç verecektir.
Klinik Psikolog
Ömer Faruk Güzelgöz