Pandemi Sonrasi Yeni Normale Dönmek
Yazar Seyran Akdaş • Psikolog • 27 Eylül 2020 • Yorumlar:
Yüzyılda bir dünya böyle bir salgınla karşı karşıya gelir. Covid-19 salgını da bizim dönemimize denk gelen ve tüm dünyayı derinden etkileyen bir salgın. İçinden kayıplarla ve kazançlarla geçiyor, normale dönmeye başlıyoruz. Öyle ya, her türlü meşakkate dayanıklı yaratılan, adaptif, yani yeniliklere ve zorluklara uyumlanabilen canlılar olan bizler, bunun da üstesinden gelip normlarımızı koruyacak ve iyileştireceğiz.
Peki, normal nedir ve normal yaşama nasıl döneceğiz?
Normal, toplum içinde birbirine benzer, uyumlu ve kendini tekrar eden, insanı güvende hissettiren yaşayış biçimimizdir. Günlük hayatta işe gitmek, okula gitmek, sosyal ilişkileri sürdürmek, alışveriş ve spor yapmak gibi rutinlerimizi dahi yapamadığımız bu sürecin sona ermesini bekliyoruz. Siyasetin, hukukun, bilimin, sağlığın, eğitimin, teknoloji ve kişiselden küresele kadar her türlü olgunun yeniden yapılanacağı bu süreç uzun sürecek muhakkak. Peki bu bekleyişin niteliği nedir, ne olmalıdır?
Bilinçli ve aktif bir bekleyiş geliştirmek gerek
Kaygı, korku ve kayıplarla geçen günlere şimdi yas ve hayal kırıklığı da eklendi. Çünkü dört bin canımızı ve eskimizi kaybettik. Eski normalimiz içinde yaptıklarımızı. Sevdiklerimizle buluşup sarılamıyoruz, arkadaşlarımızla vakit geçiremiyoruz, işe, okula, çarşıya, pazara gidemiyoruz. Ve bunun daha ne kadar böyle süreceğini kestiremiyoruz. Sıradan şeylerin bile hasreti içindeyiz. Bu hal bizi depresif ya da boş vermiş, öfkeli veya kırılgan bir psikolojiye itebiliyor.
Salgının ikinci dalgası psikiyatrik hastalıklar üzerine
Dünya Sağlık Örgütü akıl sağlığına dair bu yeni tehlikeye dikkat çekiyor. Uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete, panik atak, travma sonrası stres bozukluğu vakaları artıyor. Biz ise bunların geçip gitmesini bekliyoruz. Eğer bir karaltıyı hayalet sanıp bundan zarar görmemek için gözlerini kapatan çocuk gibi sadece kendimize çekilir ve beklersek hem yaşananlardan kazanç elde edemeyiz, hem de ileriye dönük güçlü bir gelecek inşa edemeyiz. En başta yaşadığımız durumu ve sonra bu durumun bizde uyandırdığı duyguyu fark etmek, yaşananlara doğru anlamlar yüklemek gerekir.
Neye maruz kaldığımızı bilirsek ona sağlıklı bir tutum geliştirebiliriz. Örneğin; “şu an tahammülsüzüm, çünkü annemi gidip göremediğim için kısıtlılık bende öfkeye sebep oluyor. Fakat bu geçici ve sonunda daha güzel günler geçireceğimiz bir mahrumiyet. Öyleyse teknoloji ile iletişim kurup bununla yetinebilir, öfkeye kullandığım enerjimi imkanlı uğraşlara yöneltebilirim” gibi bir yaklaşımla oto kontrolü, sabrı, ruhsal ve duygusal dayanıklılığı arttırıcı egzersiz yapabiliriz.
Hayal kırıklığını yeni hayallerle onarmak
Sevimli bir kafede kahvemizi yudumlamak, dostlarımıza uğramak, keyif aldığımız çok şeyden mahrum kalmak; bayramlaşamayacak ya da her zamanki gibi tatil yapamayacak olmak hem geçmişe dair yas hem geleceğe yönelik hayal kırıklığı yaratıyor. Bunları düşleyememek ve yeni deneyimle birlikte yeni duygu ve anıların gelişmeyişi ise zihinsel hantallık ve umutsuzluğu getiriyor. Bunu için yine durumu fark etmek, yeni normalde yine bu güzellikleri gecikmeli de olsa yeniden yaşayacağımızın ümidini besleyip, ulaşılabilir hayaller kurmak ruhsal omurgamızı dik tutacaktır.
Lüks ve bol curcunalı bir tatil yapma olanağımız olmasa da köyümüz, yazlığımız ya da mevcut şartlarda sade ve huzurlu zamanlar geçirmeye odaklanabiliriz. Açık büfe kahvaltı keyfi yerine reçel yapmayı planlamak, reçel tariflerini öğrenirken kayısının, vişnenin olmasını beklemek hayal gücümüzü aynı oranda besleyecektir. Psikolojik yaratıcılık da bu değil midir? İnsanın o muazzam yeteneğini ortaya çıkartmak. İmkansız gibi görünen sorunu yeni imkan ve seçeneklerle aşabilmek. Bu yüzden bir fırsat bu süreç. Yeteneklerimizi, sorun çözme becerimizi, duygusal dayanıklılığımızı, anneliğimizi, babalığımızı, eşliğimizi, sorumlu olduğumuz kimliklerimizi, kimliğimizi,kulluğumuzu,kısacası insanlığımızı geliştirebileceğimiz bir fırsat süreci.
Ve yeni gerçekliğe kabul vermek
Yeni normalin sınırları, formu ne olur öngöremiyoruz. Dijital eğitim, sosyal medyadan sosyalleşmek, oturma odalarından uluslararası toplantılara katılmak, internetten alışveriş yapmak… Elbette bizim için iyi ve normal olanı arayacağız. Değişime direnmek enerji kaybettirir. Fakat insan esneyebildiği oranda sağlıklıdır. Değerlerimizi merkeze alarak yeniye adapte olmayı, yani bu devasa dalgalar gibi büyük ve hızlı değişimin içinde sörf yapmayı öğreneceğiz. Bunu yaparken kendimize ve yakınlarımıza şefkatli ve anlayışlı olmayı unutmayarak elbette. Bir bela gibi değil bizi büyüten ve geliştiren bir okul gibi değerlendirmek faydalı olacaktır süreci.
Ortak kader duygusunu birlik bilincine dönüştürmek
Acılara ve zorluklara dayanıklı ve iyisi çok olan bir toplumuz. Yine aynı hassasiyet ve duyarlılıkla hareket ediyoruz birbirimize. Kapital sistemin pompaladığı bencilce ve kendin için yaşa zihniyetinin sonucunu yaşarken, bu süreç biz bilincini ve diğerlerine ve bütüne merhamet etmeyi, düşünmeyi ve birliği pekiştiriyor. Bunu evrensel bir sorumluluk bilincine taşımayı güçlendirebiliriz. İnancımız, kültürümüz ve mayamız buna çok yatkın şükür.
Yeni rutinler oluşturmak, üretmek ve umut etmek
Bir çocuğun yürümeyi öğrenmesi gibi küçük adımlarla başlayalım yeniden. Ruhsal haritamızı, içinden geçtiğimiz gerçekliği, kısıtlılıklarımızı ve ne yapabilirliğimizi yeniden fark edip adım adım ilerleyelim. Şu anki imkanlarımıza uygun beklentiler içinde bulunalım kendimizden ve diğerlerinden. Sakin, sabırlı fakat istikrarlı olalım. Yeni rutin ve ritüeller belirleyelim. Basit ama keyifli alışkanlıklar edinelim. Düzenli uyku, düzenli yemek, bol hareket. Ailece çay saati, film akşamı, oyun, sohbet vakitleri belirleyelim. Ailedeki herkesin özel alan ve ihtiyaçlarına duyarlı olalım. Sarılalım, dinleyelim, anlaış gösterelim. Elimizden ne geliyorsa üretmeye devam edelim. Üretmek ve umut etmek, ben işe yarıyorum ve gelecekten güzel payları hak ediyorum duygusuna sebep olur. Kendimizi motive edip destekleyelim.
Eylemde kalmak, hareket ve yardım etmek
Hem zihinsel hem bedensel faydalı eylemlerde bulunmak gereksiz ve bizi yoran düşüncelerin ve amaçsızlığın önüne geçer, yeni alışkanlıklar edinmemizi sağlar, faydalı hissettirir, sürecin savrulmalarına güvenli bir dayanak olur, moral ve motivasyon sağlar. Yardım etmek, elimizle, elimizle olmuyorsa dilimizle, dilimizle olmuyorsa iyi dileklerimizle bir başka cana dokunmak en çok bize iyi gelir.