Panik Atak
Yazar Ali Rıza Erdoğan • 19 Ocak 2023 • Yorumlar:
Eski Yunan mitolojisinde huysuz tanrı PAN mağaranın önünde insanlar geçmesin diye korkunç ve yüksek sesler çıkarıyormuş. Buna panik demişler. Pan rahatsız olmasın diye insanlar artık mağaranın önünden geçmez olmuşlar. Panik durumu oluşmasın diye Pana ilişmemeye başlamışlar.
Ani olarak başlar ve 10 dakikada pik seviyesine ulaşır. Felaketleştirme ile gelir ve en kötü senaryo devrededir. Herhangi tıbbi bir duruma bağlı değildir, en az bir ay sürmesi, işlevselliği bozması ve panik beklentisinin artması, başka panik ataklar gelecek diye sürekli korku yaşanması, kaçma kaçınma ve güvenlik sağlama davranışlarının etkin olduğu bir durumdan bahsediyoruz.
Belirtiler:Çarpıntı, kalbin hızlı atması, terleme, titreme, sarsılma, soluğun daralması, boğulacak hissi gelmesi, göğüs ağrısı, sıkışma bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, ayakta duramama, uyuşma karıncalanma, gerçekdışılık hissi, çıldırma korkusu ve ölüm korkusudur.
Aşırı koruyucu anne baba tutumları, engellenmişlik hissi, olumsuz duygulara yatkınık, kaygılı kişilik yapısı yatkınlıkta önemlidir. Çünkü çok koruyucu tutumla yaklaşan ebeveynler çocuklarına güçsüz oldukları olumsuzluk yaşayabilecekleri ve bunun altında kalkamayacakları mesajı yüklüyorlar. Yıllar sonra kişi bunu kendisine olan bir inanç şema haline getirmekte ve panik atak yaşamasını kolaylaştırmaktadır. Çoğunlukla 30 lu yaşlarda başlamaktadır.
İşlevsel olmayan tutum ve kendileri ile ilgili inançları vardır. Sürekli vücutlarında belirti ararlar ve beden taraması yaparlar. Zihin zamanın çoğunda bu konularla meşguldür. Terapi seanslarında seconder kaçanların da sorgulanması kalıcı iyileşme için önemlidir.
İlk atak genel olarak beklenmeden gelir, nedeni bilinmez ve anlam verilmez ve de tehlike çağrıştırır. Panik atağın temelinde tehlike içinde olma inancı yatmaktadır. Herhangi majör bir stres veya yaşam olayı ile de başlayabilir. Dikkat daha çok bedensel duyumlara yönelir. Ortaya çıkan belirtiler tehlike olarak yorumlanır ve çoğunlukla kalp krizi geçiriyor ya da ölüyor kontrolü kaybediyor algısı hakimdir. Vücuttaki uyuşma felç geçiriyorum olarak yorumlanır, kontrolü kaybetme korkusu galiba
deliriyorum düşüncesi doğurur, nefes darlığı ve solunum hızlanması bayılıyorum öleceğim korkusu uyandırır ve kişi felaket senaryosu içinde yoğun tehdidi yaşar.
Korku ve kaygı atağın yaşandığı yer ile füzyon oluşturur kaynaşırsa beraberinde agorofobi gelişir ve kişi bu yerlere gitmemeye kaçınmaya başlar. Çoğu zaman tek başına toplu taşıma araçlarına binemez hale gelir. Uzun süren hayatındaki kısıtlamalar da kişiyi zamanla depresyona taşıyabilir. Kişi anksiyete yaşamaya başladığı ortamlardan kaçınmaya geri durmaya başladıkça bir kısır döngü oluşmaya başlar ve korku yerleşir.
Noktürnal panik ataklar daha çok gece uykuda olur ve kişi korku içinde uyanır. Benzeri belirtilerle baş etmeye çalışır.
Başa çıkma davranışı olarak hiperventilasyon yaptırmak o sırada bir poşetin içine solunum yapması, nefes egzersizleri uygulaması, bedensel duyumların tanımlanması ve aslında hayatın pek çok alanında benzeri duyusal algıların ortaya çıktığını ve tehlike olmadığını kişinin fark etmesi, bu bedensel duyumları ayrıntılı tanımlaması önemlidir. Daha önce defalarca benzer belirtiler yaşadı ama ölmedi buna rağmen bu yeni gelen belirtilerin ölüme neden olacağı inancı hep hakimdir.
Düşünceyi yeniden yapılandırma ve durumu yeniden anlamlandırma belirti durumlarını işlemleme önemlidir. Belirtilerle ve bu belirtilerin anlamları ile ilgili inançların sorgulanması gerekmektedir.
Panik atak hastaları güvenlik sağlama davranışı olarak ilaç alma, yanında su taşıma, güvendiği birini yanına alma, uğurlu nesneler taşıma, girdikleri herhangi kapalı bir alanda öncelikle çıkış yerini tespit etme, panik gelmesin diye dua etme, sayı sayma vb davranışlar, akıllarını meşgul edecek şeylerle meşgul olmaya çalışma uğraşı içinde olurlar. Bütün bu uğraşlar rahat olmalarını orada olup biten şeylere odaklanmalarını an da olmalarını engeller. Zamanla depersonalzasyon dediğimiz çevreye yabancılaşma ve derealizasyon dediğimiz kendisine yabancılaşma durumu ortaya çıkar.
Anksiyete yaşamaya rağmen o ortamda kalmaya çalışmak yapılması gereken bir davranıştır ve başa çıkmayı öğrenmekte faydalıdır. 20 dakika sonra belirtiler azalır ve kişi sakinleşir. En az yarım saat telaş içinde bir yerlere ulaşmaya çalışmak ortamı terk etmek davranışından vazgeçmek önemlidir. Kişi ortaya çıkan belirtilere odaklandıkça belirtiler şiddetlenir ve bu da korkuyu daha artırır.
Felaket senaryosu yaşanmaya başlanıp devreye girince kaygı veren düşünceye olan inanç daha artar. Bu da çarpıtılmış bir inanç ve değerlendirmedir. Burada olup biten fiziksel değil psikolojiktir ama işin içine fiziksel duyumların girmesi ve kaygı ile beraber bu belirtilerin artış göstermesi kişinin bilişsel yönünü yoğun olarak etkilemektedir.
Antisipasyon anksiyetesinin artması ile birlikte ve belirtiler gelecek diye önlem alma davranışları neticesinde kişi geleceğini planlamakta zorlanır ve işlevselliği bozulmaya başlar. Yanlış bir alarm durumu söz konusu ama neticede psikolojik de olsa bir şeyler olmaktadır.
Aslında panik atağın temelinde ölüm korkusu yatmaktadır. Panik atak bir mekanda herhangi bir yerde ortaya çıkmışsa kişi genelde oraya gitmek istemez. Kısmi olarak panik atak hastaları bir utanç duygusu da yaşarlar.
Panik atağa yatkınlığın ve altta yatan sebeplerin analiz edilip ortadan kaldırılması için zihnin psikoterapi ile yeniden işlemlenmesi gerekebilir. Bunun için uygulanabilen birçok teknik ve yöntem bulunmaktadır. Uygulamalarda belirtilerin ortadan kaldırılması değil bilakis ortaya çıkarılması sağlanmaya çalışılır ve arkasında yatan kognisyonlar sorgulanır. Kişinin beklediği tehlikenin olmadığı deneysel olarak kişiye gösterilir. Korku ve kaygıyı arttıran felaket senaryosunu sorgulayıp bu belirti ve durumlara yeni anlam vermek tedavinin temelini oluşturmaktadır.
Bazı ortamlardan kaçınmak uzak durmak anksiyeteyi azalttığı için bu davranış gittikçe pekişiyor ve kişinin hayatı gittikçe kısıtlanmaya başlıyor. Genellikle kişilerin stresle baş edebilme becerileri tıkanmış oluyor. Alternatif yaklaşım ve alternatif düşünme alışkanlığının geliştirilmesi kişiyi zamanla felaket senaryosundan uzaklaşmasını sağlar. Duygu ve davranış da bu duyumlara verilen anlam ve tepki de değişmeye başlar ki amaç da bu durumun sağlanmasıdır. Olumsuza kayan hatalı düşüncenin değişmesi ile beraber davranış da değişmektedir.
Birçok kişi panik atak sonucunda güvenlik davranışı sağlamaya yönelik olarak hayatını kurgulamaya başlar. Bir hastaneye yakın ev tutmaya girdiği oramlarda çıkışa yakın oturmaya ve felaket senaryosuna uygun önlemler içinde yaşamını devam ettirme eğilimine girer.
Kendisini güvende hissetmez bulunduğu ortama adapte olamaz.