Panik Atak
Yazar Hüsnü Menteşeoğlu • 21 Ekim 2024 • Yorumlar:
Soru 1: Panik Atağı Nasıl Tanımlayabilirsiniz?
Panik Atak, beklenmedik bir anda çok yoğun kaygı, huzursuzluk ve korku duyma halidir. Bu ataklara çarpıntı, göğüs ağrısı, baş dönmesi ve baygınlık hissi, nefes açlığı, bulantı, titreme, terleme, ateş basması, aklını yitireceği, öleceği gibi korkular eşlik eder.
Atak hiç beklenmedik bir anda aniden başlar ve yine beklenmedik anlarda tekrar eder. Süre olarak atağın onuncu dakikasında en yoğun korku haline çıkar. Daha sonra sönmeye başlar ve yarım kadar sonra da şiddetli çarpıntı ve kendisini boğulur gibi hissetme şeklinde ki en şiddetli belirtiler geçer. Bir saat kadar sonra da tamamen geçer.
Panik atak psikiyatristler tarafından iyi bilinen ve çok sık görülen bir hastalık. Toplumun yüzde dördü bu hastalığı ya daha önce geçirmiştir ya da halen bu hastalığı yaşamaktadır. Panik atak kadınlarda erkeklere göre üç kat daha fazla görülür. Genellikle ilk kez 20 li yaşlarda başlar.
Kalpte çarpıntıya, göğüste ağrıya, soğuk terlemeye ve nefes darlığına yol açtığı için hasta ve yakınları tarafından “kalp krizi” sanılmaktadır. Ama kalple ilgisi olmayan, yoğun ölüm korkusu yaşatmasına rağmen hiçbir hayati tehlikesi bulunmayan bir tür psikiyatrik krizdir. Kaygı Krizi de denebilir. Tedavisi tamamen psikiyatri tarafından yapılır. Bir akıl hastalığı değildir ve bir akıl hastalığına da neden olmaz. Panik atak hastaları “evde tek başımayken kriz geçirirsem kimse yardım edemez, ölürüm.” korkusuyla evde yalnız kalamazlar. “Sokağa çıktığımda kriz geçirip kontrolümü kaybedersem, ele güne rezil olurum” korkusuyla yalnız başına sokağa çıkamazlar ve otobüs, asansör gibi kapalı mekânlara, süper market, sinema gibi kalabalık ortamlara giremezler. Camilerde de kapıya en yakın safta namaz kılarlar.
Soru 2: Hasta panik atak sırasında ve sonrasında neler hissediyor?
Panik Atak sırasında “Kalp krizi geçirip ölme” ,tansiyonun yükselmesi nedeniyle beyin kanaması geçirme, “Kontrolünü kaybedip çıldırma”, “felç geçirme” gibi kötü sonuçlara yol açabileceği kaygısıyla sürekli ve yoğun bir gerginlik hissetme vardır.
Panik Ataklar arasında ki zamanlarda başka panik ataklar olacağına, aniden başlayacağına dair sürekli bir kaygılı bekleyiş vardır. Ataklara ve olası kötü sonuçlarına bir önlem olarak kapalı ortamlara girememe, evde yalnız kalamama vardır.
BEKLENTİ ANKSİYETESİ GELİŞİR:
Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasında ki dönemde; gergin huzursuz ve endişeli bir şekilde, her an yeni bir Panik Atağın geleceğini beklemeye başlar. Bu arada, panik ataklar geçirdiğini hala daha bilmemektedir. Bu endişeli bekleyişe “Beklenti Anksiyetesi” adı verilmiştir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok arttırır.
YOĞUN VE SÜREKLİ ÜZÜNTÜ OLUR:
Hastalar evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontolünü kaybedip çıldırarak intihar etmekten, hatta çocuklarını öldürmekten çok korkarlar. Kendilerine ve yakınlarına bıçak gibi şeylerle zarar vermekten; başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkmaya başlarlar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.
DAVRANIŞLAR DEĞİŞİYOR:
Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine inandıkları “felaketler” e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Örneğin ataklar sırasında kontrolünü kaybederek çocuklarına zarar vereceğine inanan hastalar önlem olarak evde ki bütün bıçakları kilit altında tutarlar. Çocuklarıyla yalnız kalmamaya çalışırlar. Hastaların üçte ikisi atakların geleceği yer ve durumlardan kaçınmaya başlarlar. Yalnız başına evde kalamaz; otobüse dolmuşa binemez, camiye gidemez; sokağa yalnız çıkamaz; pazaryeri ve AVM lere gidemez olurlar ki buna AGORAFOBİ denir.
Soru 3: Panik Atağın Belirtileri Nelerdir?
Kalpte çarpıntı yani çok hızlı atma, kalbin kuvvetli ve hızlı atması. Kardiyologlara giderler. Hasta bunu “yüreğim ağzıma gelir gibi oluyor” diye tanımlar. Göğüste sıkışma, nefes alamama. Boğulur gibi olma ( Göğüs doktorlarına giderler.)Terleme; Baş dönmesi, düşüp bayılacak gibi olması (KBB ye giderler.) Vücutta uyuşmalar, bulantı, karın ağrısı (İç Hastalıkları uzmanlarına giderler.) Yoğun ölüm korkusu ve kontrolünü kaybetme korkusu.
Panik atak tamamen psikiyatrik bir durumdur ve psikiyatri uzmanları tarafından tedavi edilmelidir. Başka hiçbir uzmana gitmesine gerek yoktur.
* Tıp dilinde “Anksiyete krizi” denen çok yoğun bir sıkıntı hissi.
*Üç büyük korku: Ölüm korkusu + delirme korkusu + kontrolünü kaybetme korkusu.
*Karın ağrısı, bulantı, hatta kusma. Baş dönmesi, sersemlik hissi, bayılacak gibi olma.
Soru 4:Panik Atak Nasıl Başlar?
Ortada hiçbir neden yokken hastada aniden bir çarpıntı başlar ve çarpıntının şiddeti giderek artar. Hastalar bu durumu “Yüreğim ağzıma gelecek gibi oluyor” diye tanımlarlar. Korku ve dehşet duygusu hızla artarken, taşikardi yani kalbin hızla artmasına nefes daralması, nefes alamama, boğulma hissi eklenir. Terleme, titreme, baş dönmesi, kalp krizi geçirerek ölme korkusu, kontrolünü kaybetme korkusu, düşüp bayılma korkusu eklenebilir.
Bazen de başında bir tuhaflık, bir ağırlık, sersemlik hissi, kendisini ve çevresini bir garip algılamanın ortaya çıkmasıyla, “kontrolünü kaybetmeye” ya da “çıldırmaya”başladığını düşünerek kendisine veya çevresindekilere bir zarar vermekten korkmaya ba eaşlar.
Hasta büyük bir endişe ve korku ile yakınları tarafından en yakın doktor ya da acil servise götürülür. Acil serviste yapılan birçok muayene, çekilen filmler, EKG, BT ve diğer incelemelerde hiçbir şey bulunmaz; oksijen verilerek ya da sakinleştirici bir iğne yapılarak evine gönderilir. Hastanın nesi olduğu sorulduğunda doktorları “Hiçbir şeyi yok.” Ya da “Stresten olmuş.” derler. Hasta o anda biraz rahatlar ama bir süre sonra yeni bir Panik Atak ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve her yeni atak ile yeniden Acil Servislere gitmeye devam eder.
Her seferinde yeniden muayene, yeniden incelemeler yapılmasına ve hiçbir olumsuz sonuç bulunmamasına rağmen hasta bir türlü iyileşmez; hatta kalbinde, beyninde veya akciğerlerinde kötü bir şey olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü buamadıklarına inanmaya başlar ve bu nedenle doktor doktor dolaşmaya devam eder. Bu nedenle başvurulan değişik doktorlarca defalarca muayene ve her seferinde yapılan incelemeler için dünya kadar para harcanmasına rağmen hastanın şikâyetlerini açıklayabilecek bedensel bir hastalık saptanamaz.
Hastaya yanlış tanı konularak hastaya antibiyotikler, nefes açıcılar, çarpıntı ilaçları, tansiyon ve kalp ilaçları ve vitaminler verilebilir ama bir türlü sonuç alınamaz.
Soru 5: Panik Atak neden Olur?
Panik atağın nedeni konusunda halen 2 bilimsel açıklama bulunmaktadır:
1.Panik atak: beynimizde nöron adlı beyin sinir hücrelerinden salgılanan, heyecan ve duygusal yaşantımızı düzenleyen ve sinirsel iletimi sağlayan, nörotransmitter denilen bazı beyin kimyasallarının anormal çalışması sonucu oluşmaktadır.
2. Panik bozukluğu, günlük yaşantımızda yaptığımız bazı davranışlarımızın sonucunda ortaya çıkan ve tamamen doğal ve zararsız olan çarpıntı, terleme, nefes sıkışıklığı ya da baş dönmesi gibi bedensel belirtilerin, hasta tarafından kötü bir hastalığın belirtileri olarak “ öleceğim.” , “Çıldırıyorum.”, “Felç olacağım.” şeklinde yanlış yorumlanması ile oluşur.
Biyolojik nedeni: Beyindeki sinir hücreleri arasında bulunan bazı kimyasal maddelerin etkinliğinin artmasından, bazılarının etkinliğinin ise azalmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle tıbbi tedavi tamamen bu sinir kimyasallarının bozulmuş olan dengesini düzeltme esasına dayalıdır.
Psikolojik nedeni: Ölüm ve ayrılık gibi yaşam stresleri beyin kimyasının dengesini bozarak panik ataklara neden olurlar. Sevilen bir yakının ani ölümü, eşle geçimsizlik, işsiz kalma, ağır ameliyat geçirme gibi stresler panik atakların patlamasına neden olabilir. Panik atağın en sık görülen nedeni yakın zamanda çok yakın bir kişinin aniden kalp krizinden ölmesidir.
Soru 6: Panik Atağın Tedavisi nasıl yapılır?
Panik atağın tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulanır.
-
İLAÇ TEDAVİSİ: Beyin sinir hücrelerinde ki bozuk olan nörotransmitter faaliyetlerini düzelterek panik atakları önleyen ilaçları kullanıyoruz. Panik atak tamamen tedavi edilebilir bir hastalık. Az bir dozla başlayıp arttırıyoruz. Belli bir süre kullandıktan sonra yine yavaş yavaş azaltarak kesiyoruz.
PSİKOTERAPİLER: Bilişsel Davranışçı Terapi: Bu tedavi yönteminde hastanın aslında tamamen zararsız olan panik atak belirtileri hakkında ki yanlış bilgi ve inanışlarının düzeltilmesi ve hastanın bu belirtiler ile korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesi amaçlanır.
Sistematik Duyarsızlaştırma: Hastanın panik atağın geleceğinden korktuğu için tek başına kalmaktan kaçındığı yer ve durumlarla aşamalı bir şekilde tekrar tekrar karşılaşması sağlanır. Böylece korkularını yenmesi sağlanır. Bu tedavide doktor hastasına dışarıya çıkma, pazara yalnız gitme, , taşıt araçlarına yalnız binme gibi, hastanın korku ve panikleri nedeniyle yapamadığı etkinlikleri bir plan dahilinde en basitlerinden başlayarak yapmasını sağlar. Hasta basitleri yapabilir hale geldikçe zorlarına geçerek bütün korkulan durumlar bitinceye kadar alıştırmalar sürdürülür.
LÜTFEN UNUTMAYINIZ!
Panik atak kesinlikle ölüme, çıldırmaya ya da felç olmaya yol açan bir hastalık değildir. Sadece psikiyatri uzmanının önerdiği ilaçları, önerdiği şekilde kullanın. Kendi kendinize ilaç dozlarını arttırmayın; azaltmayın; ilacı kesmeyin. O gün iyi ya da kötü olmanıza göre ilacınızı azaltmayın; arttırmayın. Kesinlikle bir başkasının kullandığı ilaçları kullanmayın. Tamamen iyileşseniz bile, uzmana danışmadan ilaçlarınızı kesmeyin.
Panik atak tedavisinde kullandığımız psikiyatri ilaçları günlük hayatı kısıtlamayan ilaçlardır. Ancak panik atağın ilaçla tedavisi çok teknik bir konudur. Kesinlikle hata kabul etmez. Panik atağı tedavi ediyorum derken hastayı ilaç bağımlısı yapabilirsiniz. Bu nedenle panik atak tedavisi mutlaka Psikiyatri uzmanları tarafından yapılmalıdır. Her ilacın olduğu gibi, panik atak ilaçlarının da bazı yan etkileri olabilir. Mide bulantısı, iştah azalması, ağız kuruluğu ve kabızlık gibi. Ancak bunlar, ilacı kullananlardan sadece bazılarında görülürler. Görülse bile, genellikle kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra kendiliğinden geçerler. İlaç tedavisinin en önemli noktası, hastanın ilacını kendiliğinden azaltmaması gereğidir. Tedavi süresi en az 4-6 ay olmalıdır.
Panik Atağın Psikolojik Tedavisi kişinin panik ataklarını kontrol edebileceğini öğrenmesi esasına dayanır. “Gevşeme Egzersizleri” nin yanı sıra aşırı soluk alıp vermenin kontrol edilmesi, yavaş yavaş nefes alıp verme egzersizleri ve korkulan durumun üstüne gidilmesi tedavide önemlidir. Bu amaçla, panik atağı ile bağlantılı olarak yaşanan, evde yalnız kalamama, sokağa yalnız çıkamama gibi davranışların üzerine gitmek gerekir.
Aşırı Soluk Alıp Vermeyi Nasıl Kontrol Altına Alabiliriz? Normalde, istirahat halindeyken dakikada 10-12 kez soluk alıp veriyor olmamız gerekir. Eğer bundan daha fazla sayıda soluk alıp veriyorsak, bu sayıyı mutlaka azaltmalıyız. Panik atağınızın başladığını ve soluk alıp vermelerinizin hızlandığını hissettiğinizde rahat bir koltuğa oturup nefesinizi tutun ve 10’a kadar sayın. 10’a geldiğinizde nefesinizi verip kendinize rahatlamanızı, gevşemenizi telkin edin. Sonra 3 saniyede nefesinizi alıp, 3 saniyede de verin. Böylece bir kez nefes alıp vermeniz altı saniye, 10 kez nefes alıp vermeniz 60 saniye sürecek, nefes sayınız da normale dönmüş olacak. Eğer bunu yapamıyorsanız bir poşetin içine soluyun. Acil servislerde yapılan en büyük hatalardan birisi, hasta nefes darlığı çekiyor diye hastaya oksijen verilmesidir. Oysa Panik Atağı oksijen değil Karbondioksit geçirir. Bu bile Panik Atak ayırıcı tanısını ve tedavisini bir uzmanının yapması gerektiğinin nedenlerinden birisidir. Panik atak belirtileri olan bir hastanın ayırıcı tanısı çok önemlidir. Hasta gerçekten kalp krizi geçiriyor da olabilir.