Panik Atak

Yazar Gökhan BingölPsikolog • 5 Ocak 2022 • Yorumlar:

Gelin isterseniz birlikte panik atak kelimesinin nereden geldiğini inceleyelim. Panik kelimesinin kökenine baktığımızda panik sözcüğünde bulunan “Pan” hecesi aslında Yunan mitolojisinde yarı keçi yarı insan suretindeki bir tanrıyı işaret ediyor. Evet pan aslında Yunan mitolojisinde yer alan bir tanrı ismidir. Pan kırlarda, bayırlarda birdenbire, aniden insanların karşısına çıkıp dış görünüşüyle (bazı kaynaklara göre de sesiyle) insanları korkuturmuş. Ve Yunanlar pan kelimesine “ikos” ekini getirerek “panikos” kelimesini türetmişler. Eski Yunancada “panikos” orman ve ıssız yerlerde aniden duyulan “korku” anlamına karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Pan, panik sözcüğüne ilham kaynağı olmuş. Fransızcaya baktığımızda da büyük ve akıldışı “korku” manasına gelen panique kelimesine karşılık gelmektedir.

z

Panik Atak; terleme, titreme, nefes alamama, çarpıntı, boğulma hissi, göğüste ağrı veya sıkışma, bulantı, dengesizlik, ölecekmiş gibi hissetme, ölüm korkusu, baş dönmesi, delirme korkusu, karın ağrısı, her an kötü bir şey olacakmış kaygısı vücut üzerinde kontrolü kaybetme ile karakterize edebileceğimiz bir süreç, bir rahatsızlık, bir hastalıktır(psikolojik bir hastalık). Bireyin sosyal, ailevi ve iş hayatını ciddi manada negatif etkileyen, ruhsal dengesini alt üst eden, iç dünyasında volkanların patlamasına neden olan bir rahatsızlık. Bütün bunların yanında bir de çevresindekilerin kendisine “aman boşver, takma bu durumu, düşünme bu şekilde, böyle düşünmen çok yanlış, zaten hayatta her şey olabilir, hangimizin garantisi var, her an her şey olabilir zaten, hepimiz bir gün öleceğiz zaten neden kaygılanıyorsun ki gibi cümleler sarf etmesi; hastalık hastası gibi yakıştırmalar yapması” bireyin iç dünyasında, zihninde, ruhunda gerçekleşen bu rahatsızlığının, hastalığının üstüne adeta tuz biber olur. Çünkü kişi şöyle düşünür: Herkes normal, herkes gayet baş edebiliyor ben neden böyleyim, ben neden iyileşemiyorum, neden bu düşünce sürekli aklımda, acaba deliriyor muyum, acaba aklımı mı kaybediyorum, ben anormal miyim? vs vs… Bu tarz düşünceler de yüksek ihtimalle ileriki zamanlarda farklı aile içi problemlere, farklı psikolojik sorunlara sebep olacaktır.

Birdenbire bireyde ortaya çıkıveren bu panik atak; korku, heyecan, ve ölme hissini içermektedir. Ataklar hızlı bir şekilde 5-10 dakika içerisinde veya daha kısa-uzun(kişiden kişiye değişir) bir sürede zirveye ulaşır. Genellikle 15-20 dakika sürer. Bazen 1-2 dakika bazen 1 saatten fazla sürebildiği gibi şiddeti de değişkenlik gösterebilir. Birey atak öncesinde çok yoğun bir kaygı, endişe yaşar. Bu atak sırasında da kişi kalp krizi geçireceğini ve öleceğini hisseder. Baş dönmesi, nabız artışı, mide bulantısı gibi fiziksel tepkilerin fazlalaşması sonrasında kişi kendisinin acile götürülmesini ister. Doktor doktor gezmeye ve hastalığına fiziki bir neden bulma çabasına girer(özellikle de kalp krizinden korkulur) ama nafile çünkü fiziksel bir sorun yoktur. Kişi bulamayınca da umutsuzluk, çaresizlik, sinirlilik, öfke, hiçbir şeyden zevk alamamaya başlar. İlk başlarda doktorun söyledikleriyle belki biraz rahatlayabilir, verilen ilacın kendisine iyi gelebileceğini düşünerek az da olsa kendini iyi hissedebilir, fakat sonrasında ataklar devam edecektir. Birey panik atak geçirecek kaygısıyla ve dışardaki yabancıların kendisine yardım etmeyeceğinden endişe duyan bazı hastalar da birey maalesef dışarı çıkmamaya başlar. Acaba beni yolda tutarsa ne olur, ne yaparım şeklinde senaryolar kurar da kurar. Onun için kişi ya dışarı çıkmayacak ya da yanına güvendiği birisini alma ihtiyacı hissedecek ve dolayısıyla da hayat kişi için artık adeta bir hapishaneye dönüşür. Ve tedavi olmadığı sürece o hapishaneden maalesef kurtulamayacaktır. Dolayısıyla panik atak psikolojik hastalığı bireyin hayat standardını, yaşam kalitesini ciddi manada olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. Bazı hastalar sosyal hayatlarını, mesleklerini, iş dünyasını bırakmak, ayrılmak zorunda kalabiliyorlar.

Genel itibariyle genç yaşlarda başlayan ve son zamanlarda toplum içerisinde giderek yayılmakta olan panik atak bozukluğu(hastalığı) kadınlarda erkeklere oranla 2-3 kat daha fazla görülmektedir. Bunun nedene tam olarak açıklanamasa da kadınlardaki çökkünlükler, bunaltı bozuklukların kadınlarda fazla görülmesi, kadınların strese, depresyona, tükenmişliğe daha fazla maruz kalması, yoğun iş temposundan dolayı kendilerine zaman ayıramamalarından kaynaklanıyor olabilir diye düşünüyorum. Panik atak psikolojik hastalığının genetik olup olmadığı konusunda tartışmalar sürekli olarak devam edegelmiştir. Çünkü bazı panik atak hastalarının öyküsü incelendiğinde ailesinde de panik atak geçiren birisi olabiliyor fakat bazı hastaların da ailesinde herhangi bir öykü bulunamayabiliyor. Dolayısıyla genetik demek zor sadece risk altındadır diyebiliriz. Bu konuya değinmişken kimler risk altındadır onu bir açıklayalım:

  1. Ailesinde panik atak öyküsü olanlar

  2. Kendilerini toplum içerisinde ifade edemeyen kişiler, içine kapanık kişiler, promlemlerini, sorunlarını kimseyle paylaşamayanlar, asosyal kişiler

  3. Sürekli olarak baskı altında yaşayanlar

  4. Bağımlılık yapan maddeleri(sigara, alkol, uyuşturucu) kullanan kişiler

  5. Sorunları kafasına çok takan, kafasında sürekli olarak atıp tutan, zihninde sık sık olumsuz senaryolar kuran kişiler

  6. Öfke duygusunu, stresini, cinselliğini, üzüntüsünü, kaygısını, endişesini dışarı vuramayanlar, ifade edemeyen kişiler

  7. Mükemmeliyetçi kişiliğe sahip olan kişiler

  8. Vitamin eksikliği olan kişiler, kafeini bol bol tüketen kişiler

  9. Kalp hastalıkları, sara hastalığı, akciğer hastalıkları olan kişiler, depresyon ve sinirsel bozukluğu olanlar, fazla adrenalin salgılanması, kansızlığı olanlar, kan şekerindeki düzensizlikler, beyinde tümör vs olanlar, tiroid bezinde sorun olan kişiler

  10. İlaçların yan etkisine maruz kalan kişiler, bağımlılık yapan maddeyi birdenbire bırakan, kesen kişiler

  11. Travmatik öyküsü olanlar, anlaşılamama hissine kapılan kişiler

  12. Okuldan mezun olma, evlenme, boşanma, işe girme, işten ayrılma, iflas, hayatını olumsuz yönde etkileyen şehir değiştirme, terfi etme, çocuk sahibi olma, terk edilme, bir yakınını kaybetme ihtimali olma gibi durumları yaşayan kişiler

Bir de çocukluk kısmına bakalım. Panik atak psikolojik hastalığı olan kişilerin çocukluğunu inceleyelim:

Aile parçalanmış bir aileyse eğer yani anne baba ayrılmışlarsa buna neden olan geçimsizlikten genel itibariyle çocuklar kendilerini sorumlu tutarlar, suçlarlar. Böyle bir çocuk panik atak geçirmeye daha yatkındır. Çocukluk çağında aşırı kontrolcü anne baba tarafından büyütülen kişiler biraz daha risk altındadır. Çünkü bu anne babalar hatayı kabul etmezler ve çocuk da bu şekilde büyür yani çocuk mükemmeliyetçi kişiliğe bürünür ve hayatlarının bir döneminde hata yaptıkları esnada atak gelişir. Ayrıntıcı, adeta kılı kırk yaran, hata yapmaktan, yanlış yapmaktan çekinen, kaygı duyan kişilerin özgüveni düşüktür, stresi sevmezler hatta tahammülleri bile yoktur diyebilirim. Dolayısıyla hata yaptıklarında stres gelişir ve oluşan stresle baş edemeyen bu kişi atak geliştirir. Çocukluk döneminde yaptığı başarısızlıklar sürekli olarak eleştirilen sadece başarı sergilendiğinde sevilen çocuk yetişkinlik döneminde panik atak geçirmeye eğilimli hale gelir adeta bir adaydır. Çünkü bu çocuk kendisini sürekle değersiz görüyordur, değersizlik hissini yoğun bir şekilde yaşıyordur. Dolayısıyla çocuk değersizlik hissinden kurtulabilmek ve kendini değerli hissedebilmek adına kendisini becerikli, iyi niyetli, başarılı, güçlü, fedakar, kontrollü olmak ve insanları mutlu etmek zorunda hissedecektir.  Kişilik olarak hassastırlar. Dostluklara önem verirler. Kendilerinden çok karşıya önem verirler. Fedakar kişilerdir.

Panik atak psikolojik hastalığı olan kişilerde duygusal bir durumdan sonra beyin ve böbrek üstü bezin stres ile ilgili hormonları aşırı bir şekilde üretmeye başlar. Dolayısıyla panik atak nöbetinin şiddeti hormon miktarına bağlı bir şekilde artacaktır. Böyle bir durumda beyinde yer alan hipotalamus ve hipofiz bezi ile böbreküstü bezleri uyarılmaya başlanılır. Bu uyarılmayla hormonlar salgılanmaya başlar. Salgılanan bu hormonlar dakikada yapılan solunum sayısının artmasına neden olur, metabolizmanın hızlı bir şekilde işlemesine neden olur, kan basıncının artmasına neden olur, göz bebeklerinin büyümesine sebebiyet verir. Bütün bunlar da kalbin hızlı bir şekilde çalışmasına neden olur, dolayısıyla kan normalden daha fazla akar. Kanın hızlı bir şekilde akması kaslardaki çalışmanın da fazlalaşmasına sebebiyet verir. Vücutta bulunan kaslar git gide kasılmaya başlar. Kasların kasılması iyiye işaret değildir; çünkü kasların kasılması sonucu vücudun sıcaklığı artacaktır bunun sonucunda da terleme gerçekleşir. Bireyin vücudunda meydana gelen bu tarz değişiklikler aslında bir alarmdır. Tıpkı eve hırsız girdiğinde evdeki alarmın çalışması gibi. Alarm çalınca aslında ev bize bir mesaj veriyor. Eve yabancı biri girdi izinsiz girdi diye. Dolayısıyla bireyin vücudu da bir alarm veriyor ve bir mesaj gönderiyor. Vücudun gönderdiği mesaj şudur: Beynime, zihnime istemediğim, hoşlanmadığım, sevmediğim hatta nefret ettiğim, zarar gördüğüm bir şey girdi. Bu mesajı iyi okumamız gerekir. Mesajın ne demek istediğini iyi anlamamız gerekir. Aksi takdirde doktor doktor gezer, bir şey bulamaz, boşa kürek sallamış oluruz. Birey ne kendisini, ne etrafındakilerini, ne de zihnini bu mesajlara, bu alarm durumuna, bu ataklara alıştırmamalıdır. Eğer alışma durumu gerçekleşirse kişi maalesef bu problemi bu sorunu çözmek için gerçek manada harekete geçmeyecektir, efor sarfetmeyecektir. Birey her atak esnasında adeta dünyanın sonunun geldiğini düşünebilmektedir. Panik atak hastası için vakit adeta sabit hale gelmiştir, vaktin geçeceğine dair bir emare gözükmez.

Panik atak sırasında yapılması gerekenler: Öncelikle sakin olmalısınız. Kendinizi güvenli bir yere alın. Bir yere uzanabilirsiniz yapamıyorsanız oturabilirsiniz. Bunun geçici olduğunu, sadece bir atak olduğunu, korkulacak bir durumun olmadığını kendinize telkin edin ve atağın geçmesini bekleyin. Nöbet geçene kadar boş bir torbaya veya kağıt bir keseye nefes alıp verebilirsiniz. O da yoksa ellerinizi birleştirip ağzınıza götürerek nefes alıp verebilirsiniz. Karbondioksit solumuş olacaksınız. Biraz daha sizi sakinleştirecektir. Kafeinli içecekler, sigara ve alkol kullanımından uzak durmalısınız. Eğer panik atak geçiren birine şahit olursanız öncelikle kişiyi kalabalık olmayan sakin bir yere götürmelisiniz. Sizin kesinlikle sakin olmanız gerekir çünkü panik atak geçiren biri zaten kötü şeylerin olacağını düşünür sizin de panikle sanki kötü bir şey varmış gibi davranmanız durumu daha da kötüleştirecektir. Varsa yanınızda bir torba veya kağıt bir kese yoksa kişinin elleriyle ağzını kapatacak şekilde nefes alıp vermesini sağlayabilirsiniz.

Panik atak tedavisi olan bir hastalık mı? Evet tedavisi var. Kesinlikle tedavi edilebilir. Panik atak hastalığı(psikolojik) olan kişiler bu hastalığın kaderleri olduğunu düşünmesinler. Uygun terapi yöntemleriyle gayet iyileştirilebilir. Bu panik ataklarla başedilebilir. Tedavisi olmadığını düşünerek senelerce bu rahatsızlığa katlananların ve yaşamlarını bu şekilde sürdürenlerin sayısı hayli bir yüksek.    Başlangıç olarak kişiden bu hastalığı ve kendi ruh dünyasında oluşturduğu duyguları tanımasını istiyoruz. Bunu başarması bireyde ciddi bir farkındalık oluşturacaktır. Atak hali özellikle hangi durumlar, vakalar, duygular karşısında açığa çıktığı bizim için önem derecesi yüksektir. Sonrasında bireyden aldığımız  bilgiler ışığında kişiye özel(çünkü her hasta özeldir, kendisine özgün dinamikleri vardır) terapi yöntemlerini uygularız. Genellikle de birey terapiye olumlu bir cevap verir. Genelde uzun süreli bir tedavi söz konusudur. Ama bazen de hastalar tedaviye direnç göstererek bu uzunluğa bir uzunluk daha katarlar. Bazen de kişi gayet olumlu cevap verir, psikologdan aldığı ödevleri güzel bir şekilde, istenen bir şekilde yapar ve kısa sürebilmektedir. İlaçların atakları azaltmaktaki etkisini azımsayamayız lakin kesin bir çözüm olduğunu söylemek pek de mümkün değil. Terapi yaklaşımlarından bir tanesi bilişsel davranışçı terapidir. Bu terapi yöntemiyle öncelikle danışana panik atak hastalığının nasıl bir problem olduğunu, nasıl kontrol edilebileceğini, ataklar sırasında ne tür baş etme teknikleri kullanabileceğini gösteririz. Daha sonraki kısımlarda ataklara sebep olan bilişsel şemalar üzerinde çalışmalar yapılır. Olumsuz şemalar yerine olumlu şemalar koyarız. Bir diğer terapi yaklaşımı da dinamik terapilerdir. Panik atağa neden olan travmalar, hisler, durumlar, olumsuz düşünceler ve olumsuz yaşantılar üzerinde çalışılır. Bu çalışmalarla bireyin adeta deşarj olmasını, rahatlamasını hedefleriz.

Dolayısıyla baktığımızda panik atak tedavi edilebilir mi evet tedavi edilebilir. Biraz uzun sürse de tedavi mümkündür. 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)