PANİK BOZUKLUĞU
Yazar Hayriye Pervin Karakaş Öztürk • Psikolog • 9 Haziran 2016 • Yorumlar:
Panik atak oldum cümlesini toplum da çok fazla duymaktayız. Burada kastedilen çoğunlukla çabuk
heyecanlanma yada olaylara verilen kaygılı tepkilerdir. Gerçek panik atak bu durumdan farklı olarak
ani başlayan çok yoğun yaşanan korku ve endişe hali ve bedensel belirtilerle kendini gösterir.
İnsanların bir çoğu hayatlarının bir döneminde bir kez panik atak geçirmiş olabilir ve bu durum
tekrarlamaz, eğer panik ataklar tekrarlıyorsa ,kaçma kaçınma davranışları ekleniyorsa panik bozukluk
tanısı alır. Panik atakları ile başvuran hastalar korkularını genellikle yoğun olarak tanımlarlar ve
kontrolü kaybedeceklerini, öleceklerini, kalp krizi geçireceklerini yada delireceklerini düşünmüş
olduklarını söylerler.Son yıllarda tehlike ile algıların çevremizde fazla olması ,savaşlar, hastalıklar,
ölümler panik bozukluğu olasılığını artırmaktadır. Genel yaygınlık anlamında baktığımızda 100 kişiden
2-3 ünde bu rahatsızlık görülmektedir.
Panik bozukluğu yaşam kalitesini azaltan bir rahatsızlıktır. Evde yalnız kalamama, tek başına dışarı
çıkamama , metro, otobüs gibi toplu taşım araçlarına binememe, kapalı alanlarda duramama gibi bir
çok kaçma ve kaçınma davranışları gelişebilmektedir. Hastalar ataklar esnasında ve sonrasında çok
sık olarak hastanelere başvurmaları nedeniyle ve kendilerine gereksiz tedaviler ve tetkikler
uygulanabilmektedir.
Tanı konulduğunda kolaylıkla tedavi edilen bir rahatsızlıktır. Psikiyatriste başvurmak ve ilaç
kullanımıyla ilgili ön yargılar ,hastaların psikiyatrik tedavi dışı alanlarda çare aramaları tedavinin
gecikmesine , bazı hastalarda kendi kendini rahatlatmak amacıyla alkol bağımlılığı gelişmesine neden
olmaktadır. Güvensizlik oluşturan hastalıkta hastanın hekimine güvenmesi, ilaç tedavisinin yanında
tedavinin kognitif davranışçı tedavilerle desteklenmesi önemlidir.