Panik Bozukluğu
Yazar Sultan Doğan • Psikiyatrist • 9 Ekim 2019 • Yorumlar:
Kendiliğinden ve beklenmedik biçimde ortaya çıkan panik ataklarla seyreden bir hastalıktır. Atakların ortaya çıkması için o anda üzüntülü ya da öfkeli olmanız gerekmez. En keyifli anlarda bile ortaya çıkabilir. Panik atak sırasında hastalarımız ileri derecede endişeli ve telaşlı görünür. Şiddetli bir korku hali içindedirler. Korku, ölüm korkusu, aklını yitirme ya da kontrolü kaybetme korkusu şeklinde olabilir. Atak sırasında kişi kendisini ve çevresini değişik ve yabancılaşmış olarak algılayabilir. Çarpıntı, terleme, titreme, boğulma ya da nefes alamama hissi, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, uyuşma, karıncalanma, sık idrara çıkma, bulanık görme, halsizlik, üşüme veya sıcak basması gibi bedensel belirtilerin birkaçı panik atak sırasında bir arada görülebilir.
Panik ataklar, çoğunlukla akşam ya da akşama doğru ortaya çıkmakla birlikte günün diğer saatlerinde de görülebilirler. Panik ataklar uykuda da gelebilir. Bazı hastalarımız sadece uyku sırasında atak geçirir. Korku, çarpıntı ve nefes alamama hissi ile uyanırlar. Hastalarımız, bir kez panik atak geçirdikten sonra yeniden atak geçireceğine dair korkular yaşarlar. Nöbetlerin süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle 5-10 dakika sürer. Bazen birkaç saate kadar uzayabilir. Çoğunlukla kalp krizi ya da beyin kanaması geçirdiklerini zannederek acil servislere başvururlar.
Eğer panik ataklar, alışveriş merkezi, pazaryeri, otobüs, sinema gibi kalabalık yerlerde ortaya çıkıyorsa agorafobili panik ataktan söz edebiliriz. Hastalarımız panik atak geçirmemek için bu tür yerlerden kaçınırlar. Hatta bazıları panik atak yaşayacağı endişesi ile uzun süre evden çıkmayabilir. Bazı hastalarımız ise ilaçlarını, doktorlarının telefonlarını nereye giderlerse gitsinler yanlarında bulundurur ve bunun kendilerine bir güvence olduğunu, yalnız ve yardımsız kalma korkusuna iyi geldiğini söylerler.
Panik bozukluğu, kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sıklıkla görülür. Tedaviye geç başlanması, alkol ve madde kullanımı, yanısıra depresyon gibi başka bir psikiyatrik rahatsızlık bulunması, devam eden aile içi çatışma ya da ekonomik sorunların bulunması hastalığın tedavisini olumsuz etkileyebileceği gibi tekrarlamasına da yol açabilir. Kafein panik atağı tetikleyebilir. Ayrıca alkol de alındıktan 6-12 saat sonra panik atağa neden olabilir.
Panik bozukluğun ailesel özellikleri de vardır. Panik bozukluğu olan kişilerin ailelerindeki kişilerde panik bozukluk görülme oranı normal toplumun kat kat üstündedir. İkizlerle yapılan çalışmalar da panik bozukluğunun genetik yönünü desteklemektedir.
Hem ilaçlarla hem de çeşitli terapi yöntemleri ile tedavisi mümkündür. Tedavide antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Terapi kapsamında hastaya hastalığını ayrıntılarıyla tanıtıcı, bilgilendirici psiko-eğitimin önemli rolü vardır. Ayrıca davranışçı yöntemlerden nefes ve gevşeme egzersizleri de çok yararlıdır.
Her hastaya aynı tedavi yönteminin uygulanması söz konusu değildir. Hastanın kişilik özelliklerine, yanısıra başka hastalıklarının bulunup bulunmamasına, varsa ailevi, sosyal ve ekonomik sorunlarına, işine ve günlük aktivitesine, panik ataklarının şiddetine bakarak o hastaya özel bir tedavi biçimi belirlenmelidir.
Panik bozukluğu tedavisinde karşılaşılan diğer bir sorun ise birkaç ay panik atak yaşamayan hastalarımızın iyileştiklerini düşünerek kendiliğinden tedaviyi bırakmalarıdır. Bu tedaviye yeniden başlansa bile hastalığın seyrini, tekrarlama riskini olumsuz etkileyen bir durumdur. İlaçlar azaltılarak ve doktor kontrolünde bırakılmalıdır. Ani ilaç kesilmelerine bağlı olarak ortaya çıkabilecek ilaç geri çekilme belirtileri panik ataklarla karışabilir ve hastamız yeterli ve etkin tedaviye rağmen tedavi bırakıldığında hastalığın tekrarladığını düşünerek ümitsizliğe kapılabilir. Bu nedenle her olası etki konusunda hasta bilgilendirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Bütün alınan önlemlere, uygun ve yeterli süre tedaviye rağmen panik bozukluğu yaşamın bazı dönemlerinde tekrarlama olasılığı bulunan bir hastalıktır. Ancak bu her hastamızda tekrarlayacağı anlamına gelmez.