Panik Bozukluğu
Yazar Makbule Esra Koçak • Psikiyatrist • 1 Nisan 2020 • Yorumlar:
Herhalde psikiyatristlerin en çok duyduğu kelimelerden biri ‘panik’tir. Bazen endişe, bazen telaşlılık, bazense tezcanlılık yerine ‘panik oluyorum’ denildiğini duyarız. Artık tanıyı sık koyduğumuzdan mıdır yoksa ismi sevildiğinden mi panik atak tamlaması da pek sık kulağıma geliyor. O zaman panik atağı nedir önce bununla başlayalım..
Panik atağı, panik bozukluğu diye isimlendirdiğimiz psikiyatrik hastalığın ana belirtisidir. Panik kelimesinin sözlük anlamı ani dehşet duygusu ve büyük korku.. Panik atağı için bu hislerin temel oluşturduğu kısa süreli bir duygu ve belirti atağı diyebiliriz. Birden bire ve durduk yere(en azından görüntüde öyle) başlayan nefes darlığı, çarpıntı, bayılacakmış hissi, terleme, titreme, baş dönmesi, kontrolü ya da aklını yitiriyormuş duygusu, ateş basması, ellerde ayaklarda uyuşma ve ölüm korkusu gibi belirtilerin bir ya da bir kaçının görülmesi panik atağı geçiriyorsunuz anlamına geliyor. Panik atağını, bir nevi hassas araba alarmı gibi tanımlayabiliriz. Bilirsiniz bazı arabaların alarmları yanından biri geçse bile çalıverir. Oysa alarmın hırsızlık teşebbüsü gibi önemli bir olayda çalması gereklidir ama hassas alarm ortada ‘panik yapacak’ bir durum yokken bile çalar. İşte panik bozukluklu hastalarda da durum bir nevi böyledir, ortada paniği gerektiren bir hal yoktur ama panik atağı geliverir. Panik bozukluğunun iki temel belirtisinden biri bu ataklar. Diğeri ise böyle bir atağın yeniden geleceğine dair beklenti kaygısı yaşamak..
Elbette hepinizin tahmin edeceği gibi kalbi deli gibi çarpan, başı dönen, bayılacakmış gibi olan birisi psikiyatriste koşmaz, acile koşar. ‘Kesin kalp krizi geçiriyorum’, ‘galiba inme iniyor bana’, ‘şimdi bayılıp kalacağım’ diyen her insanın yapacağını yapar yani..Tabii testler muayeneler sonucunda fiziksel bir neden bulunamaz, hasta evine gider. Böyle korkutucu bir durum yaşayan ve kaygılı bir kişilik zemini olan bir çok insan beklenti kaygısı yaşamaya başlar. Beklenti kaygısı temel kaygıyı arttırır, kaygının artışı panik atak ihtimalini.. Bir kısır döngü başlar.. Kişi ‘aman bir daha olmasın, olursa da şurda olmasın’ gibi düşüncelerle günlük hayatındaki aktiviteleri azaltmaya, günlük rutinini değiştirmeye başlar. İşte bu durum panik bozukluğun geliştiğinin delaletidir. Her panik atağı geçiren insana panik bozukluğu tanısı koymadığımız gibi tedavi de etmeyiz, zaten çoğu kez bize gelmez bu kişiler. Ama beklenti kaygısı ve panik atağının yinelemesi hali başladığında hasta doktor doktor dolaşmaya başlar. Kardiyologlardan nörologlara, nörologlardan dahiliyecilere gezer dururlar bir süre. Sonunda da eğer başarabilirlerse gerçekten gelmeleri gereken kapı olan psikiyatristin kapısına gelirler.
Hasta doktor önerilerine uyarsa panik bozukluğu tedavisi gerçekten yüz güldürücüdür. Tedavide psikoterapi ve ilaç tedavisi eş zamanlı ya da tek tek uygulanabilir. Çeşitli hipnotik gevşeme egzersizleri oldukça faydalıdır. Çok önemli bir nokta da psikoeğitimdir. Kişinin bu durumun ruhsal bir mesele olduğunu fark etmesi iyileşmeyi son derece hızlandırır. Psikoterapiyle, aslında tam da durduk yere olmayan bu atakların tetikleyicilerinin fark edilmesi ve konuşulması, geçmişten köken alan meselelerin çözümlenmesi gibi tekniklerle panik atakları ortadan kaldırılabilir.
Panik bozukluğu hastalarına hatırlatmak istediğim en önemli nokta paniğin esiri olmamaları, hayatlarını ‘ya panik atağı geçirirsem’ fikri üzerine inşa etmemeleri. Hayat ve kararlar sizin, beklenti kaygısının esiri olmayın.
Hepinize huzurlu ve keyifli günler diliyorum..