Postpartum Depresyon
Yazar Sena Çilingir • 8 Ocak 2019 • Yorumlar:
Bu kadar arzulanan ve hayal edilen annelik , neden anneleri duygu durum karmaşasına itiyor ?? Bu nasıl olabiliyor ?
Bugün sizinle tüm dünyada çoğu anne de karşılaştığımız postpartum (gebelik sonrası) depresyondan bahsedeceğim.
Nedir postpartum depresyon ?
Postpartum depresyon , Doğumdan sonra bir kadında gerçekleşen duygusal ve davranışsal değişimlerdir. Bu değişimlerin başlangıcı her kişide değişmekle beraber genel itibari ile ilk 4 hafta içerisinde olur.
Peki belirtiler nedir ? Gebelik sonrası depresyona girdiğimizi nasıl anlarız ?
Eğer uyku değişiklikleri olduysa, ya çok uyuma ya da eskisi gibi uyuyamama
Değersizlik duygusu,
Önemsenmediğini düşünme “Herkes çocukla ilgileniyor ben görülmüyorum ve önemsenmiyorum”gibi,
Bebeğinizden uzaklaşma,
Emzirmek istememe veya ağladığında sinirlenme,
Cinsel istek azalması,
Eşine karşı yetersizlik düşüncesi,
İnsanlarla görüşme isteğinin eskisine göre ciddi anlamda azalması,
Öz bakımı ihmal etme duş alma, saç veya makyaj yapmamak, kıyafetlerine özen göstermemesi,
Suçluluk hissi çocuğuna ve ya kendisine karşı “ben iyi bir anne değilim” gibi,
Bebeğe veya kendisine karşı zarar verme düşünceleri gibi belirtileri vardır.
Bu belirtiler 2 haftadan fazla sürerse mutlaka en yakın zamanda bir uzmandan psikolojik destek alınmalıdır.
Herşeyde olduğu gibi bu sürece girmeyi daha hızlı ya da daha olanaklı hale getiren risk faktörleri vardır. Erken yaşta evlenmek, plansız gebelik süreci, yalnız veya ailesinden uzak yerde yaşamak, evlilik sorunları buna örnektir.Bunlar var ise postpartum depresyona girme ihtimali bir annenin çok daha fazladır. Yapılan büyük bir yanlışlık vardır ki o da annenin kendisine ait ayırdığı vakti kısıtlaması ya da çevre zorunluluğu ile kısıtlanması denilebilir.
Eğer bu konuyu daha detaylı ele almak istersek,
İçimizdeki bir parçamız annelik kutsaldır ve annelik demek fedakarlık demektir diyor, farkındayım. Fakat bu fedakarlık ve bu kutsallık çizgisinde anneler kendisini korumuyor ve kendisini tamamen dışarı atıyor. Kültürümüz de var duyumlarımız “ annelik ciddi anlamda zor , büyük sorumluluk, anne olunca herşey bitecek, hayatın bitecek”gibi etrafımızdan yaklaşımlar duyuyoruz ve bu cümleler bilincimizde kaybolup gitmemekle birlikte, tümüyle nakış gibi ince ince zihnimize işlenmektedir. Dolasıyla daha gebelik haberini aldığımız andan itibaren artık hayatım değişecek algısıyla bu serüvene çıkıyoruz.
Peki sonra ne mi yapıyoruz ?
Eski ben'i unutup yeni bir ben ortaya koyuyoruz . Dışarı çıkmayan, arkadaşlarıyla görüşmeyen,çocuğun uykusu bölünmesin diye ya da ayıp düşüncesiyle eşi ile cinsel beraberlikte bulunmayan, kendisine hiçbir alışveriş yapmayıp sadece çocuğuna alışveriş yapan, günde bir saati bile kendisine ayırmayan bir kadın yaratıyoruz. Bunu ben “Hoş geldin depresyon” olarak tanımlıyorum.
Kadın,geçmiş zamanlarında olduğu gibi özgür ve bireysel olarak arkadaşlarıyla gezebilen ve ya kendisine aldığı güzel eşyaları alışverişleri özleyen, eşiyle beraberliği olmadığı için eşine karşı kendisini yetersiz hisseden veya aldatılma düşünceleri saran, tükenmiş bir kadın haline geliyor. Bu yüzden annelik değil kadınlıktır kutsal olan. Kutsallık kültürümüzde değil, zihnimizdedir.
Önerilerim tabi ki var,
Tüm annelere ve kadınlara önerim, ne iş temposu ne de var olan güzel bebeklerinizi düşünerek kendinizi kısıtlamayın.Aynı hayatınızı devam ettirmeye minimal düzeyde bile olsa sürdürün. Mesela, çocuğunuz 9 da mı uyuyor mutlaka eşinizle ortak birşeyler yapın, haftada bir ve ya iki gün çocuğum durmuyor yaramaz demeyin onunla beraber çıkın o yaramazlık evde de olacak dışarıda da fakat en azından hava almış, yeni yüzler görmüş, küçük de olsa belki alışveriş yapıp mutlu olma şansınız var. “Çok yorgunum vaktim olmuyor” demek psikoloji de şudur; “ben dışarı çıkmamayı tercih ediyorum, onun yerine yorulduğum için uyumayı tercih ediyorum” demektir. O yüzden tercihlerinizi sorgulayın hangisi size ne katacak düşünün derim.
Bir kadın en başta pırlanta mı yoksa pazardan alınan sıradan bir yüzük mü onu düşünmeli. Bir kadın kendisini pırlanta gibi görürse çevresi de onu öyle görecektir. İnsanlar dijital bir cihaz gibidir hepimizin şarjı vardır ve biz şarjımızı tüketirsek hem kendimizi hemde annelik yapacak enerjiyi bulamayız. Aslında tezatlık nerede biliyor musunuz ? İyi anne olmak için yaptığımız şeyler bizi tüketiyor ve aksine işte o zaman iyi ve verimli anne olamıyoruz. O yüzden önce siz kendinizi şarj edeceksiniz ki güzel çocuklarınıza verecek enerjiniz, umutlarınız ve sevgileriniz kalsın…
Genel olarak sorulan sorulardan biride “neden çocuk olduktan sonra cinsel isteksizlik oluyor ?”
Çocuğunuzla karşılaştıktan sonra bir önceki paragraflarda dediğim gibi annelik kutsaldır görevi ile herşeyi adeta durduruyoruz. Eşimizle olan geçirdiğimiz dakikaları, aktiviteleri vs.. dolasıyla eşinizle birbirinize sevgiyle dokunduğunuz anlar epey bir azalıyor . Bir kadının can suyu okşanmadır, güzel sözlerdir ve temastır. Bunların varlığı olmadıkça kadın için cinsel ilişki anlamsız hale gelmektedir. Kadında yalnızlık, değersizlik duyguları pekişir. Bu duygu ve düşüncelerde partnerininde onu istemediği gibi yanlış bir algı oluşmasına sebep olur ve böylece öz bakımı iyice bırakır ve daha da uzaklaşarak sözel ve tensel temastan ve cinsel ilişkiden uzak kalınır. Cinsel isteksizliği önlemek adına eşinizle flörtöz olun, sevgililik döneminiz de yaptığınız aktiviteleri tekrar tekrar yaşayın , kendinize mutlaka günde bir saat bile olsa ayırın . Kadın can suyunu bu şekilde tamamlar ve cinsel anlamda da eşine yakın hissetmeye başlar. Çünkü cinsellik yatak odasında değil zihinde gerçekleşen bir olgudur.
Son olarak kendi değerlerinizden,sevdiğiniz nesnelerden, insanlardan ve aktivitelerden uzak kalmayın. Hayatınızda “malı, meli” eklerini minimize edin. Çünkü zorunluluk hissi ve düşüncesi her insanı kapana sıkışmış hissettirir ve gücünü tükettirir. Bir kadın güçlü olamazsa çocuğunada güç veremez bu sebepten çalışma hayatınızı ihmal etmeyin günde 8 saat olmayışınız çocuğun gelişimsel sürecini etkilemez ama sizin gücünüzü ve kendinize olan güveninizi sarsar ve bu güvensiz tutum ve düşünceleriniz çocuklara yansımaktadır. Kaygılı çocuklar yetişmektedir.İlk olarak siz her zaman önce benliğinizi besleyin sonra çocuklarınızı daha sağlıklı şekilde ruhen besleyeceksiniz . Eğer bu bakış açısını hayatınıza geçirirseniz çocuğunuz size engelleyici bağ değil hayata bağlayıcı olacaktır.
Unutmayın değerli anneler, kadınlar bin kilometrelik yolu bir adım ile başlıyor yeter ki bazı değişimlere adım atın. İnanın, güvenin !
Başlamak başarmanın yarısı olduğu gibi, başlayıp uygulamak ise süreci görüp yaşamanın, doğru ile yanlışı ayırt etmenin en iyi yöntemidir.