PSİKİYATRİK TEDAVİ SIRASINDA KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER 2
Yazar Mehmet Doğan • 10 Mart 2017 • Yorumlar:
HASTA – HASTA AİLESİ VE HEKİMLE İLGİLİ SORUNLAR
Tedavi başarısındaki en önemli etkenlerden birisi hasta ve hekim arasında kurulacak olumlu ve güvene dayalı tedavi ilişkisi ve iletişimdir. Bu nedenle tedavinin yarım kalmaması için gerekli olan, hekime ve tedaviye güvenin sağlanması ve daha ilk görüşmeden itibaren hekimin hastasını, hastalığı ve tedavi yöntemleri hakkında yeterince bilgilendirmesidir. Ancak ilk görüşmede hastanın gerek depresyonu gerekse panik bozukluğu gibi nedenlerle azalmış olabilecek ilgi ve dikkati nedeniyle yapılan bilgilendirme havada kalabilir, unutulabilir. Daha sonraki görüşmelerde bu bilgiler pekiştirilmelidir.
Panik bozukluğunda karşılaşılan bir sorun ise ilgi ve dikkati kendi bedenine dönmüş olan, kendisinde hastalık aramakla meşgul, ölüm korkuları içindeki hastanın, ilaçtan da zarar görebileceği endişesi ile ilacı ya hiç kullanmaması ya da önerilenden daha düşük dozda kullanmasıdır. Bu durumda şüphesiz ki hasta tedavi olamayacaktır. Ağır depresyondaki bir hasta ise karamsarlık içinde iyileşmesinin mümkün olmadığı düşüncesi ile “Nasıl olsa işe yaramayacak” diyerek ilacını almayabilir. Bazen de depresyonun getirdiği suçluluk ve değersizlik duyguları ile herşeyi hakettiğini, acı çekmesi gerektiğini düşünerek tedaviyi sürdürmeyebilir.
Antibiyotiklerden tansiyon ilaçlarına kadar toplumumuzda düzenli ilaç kullanma alışkanlığının tam yerleşmiş olduğundan söz edemeyiz. Birkaç ayda depresyon belirtileri önemli ölçüde gerileyen, kendini iyi hisseden hasta ya da artık atak geçirmeyen panik bozukluğu hastası tamamen iyileştiğini düşünerek ilaç tedavisini sürdürmeyi gereksiz bulabilir. Bu durumda kısa süre sonra şikayetleri geri dönecek ve tedavi daha da zorlaşacaktır. Baştan yapılan uyarılara rağmen hekime danışmaksızın tedaviyi sonlandırma sık karşılaşılan bir durumdur.
Duygudurum bozukluklarında da (manik-depresif bozukluk) gerek sözünü ettiğimiz nedenlerle gerekse uzun süre ilaç kullanmanın getirdiği bıkkınlık nedeniyle tedaviye ara verilebilmekte ve hastalık atakları ortaya çıkabilmektedir.
Depresyon tedavisi gören kişinin ailesi içinde sürekli geçimsizlik, şiddete maruz kalma, aile bireylerinden yeterince destek ve ilgi görmeme gibi nedenlerle de hasta bıkkınlık içerisinde ilacın hiçbir şeyi düzeltmeyeceğini düşünerek tedaviye son verebilir.
Hastamızın depresyonuna ilave olarak alkol ya da madde kullanım sorunları varsa bunlar da ilaç kullanımını, hekime, terapiye devamı kesintiye uğratabilir.
Gerçeği değerlendirmenin bozulduğu psikotik bozukluklarda, psikotik özellikli ağır depresyonlarda ve manik taşkınlık nöbetleri sırasında kişi hastalığının farkında olmadığından, hastalığını çoğunlukla kabul etmediğinden zaten ilaç kullanmaya pek istekli olmayacaktır. Bu durumlarda mecbur kalındığında hastanede yatarak tedaviyi takiben hasta hastalığı ile ilgili kısmen ya da tamamen iç görü kazandığında yani hastalığını fark edip tedavi olması gerektiğini kabullendiğinde ağızdan ilaç kullanımına geçilebilir. Bu sırada aile bireylerinin ilaç kullanımını yakından takip etmeleri, hastayı hekime kontrole götürmeleri gerekir. Hastaneye yatışlar, çıkışlar, ilaç kullanımları, tedaviye ara vermelerle geçen uzun ve bıktırıcı hastalık yıllarından sonra ailede oluşabilecek bıkkınlık ve yılgınlık ile hastaya daha az ilgi, tedaviye daha az özen gösterme de tedavinin aksamasında önemli etkenlerdendir.
Kontrol altında sürdürülen yeterli tedavi hayatla bağlarımızı sağlamlaştıracak, sorunlarla başa çıkabilme yetimizi artıracaktır. Hoşça kalın.