Romantik İlişkilerde Şiddet
Yazar Nurseli Beyaz • 28 Mart 2024 • Yorumlar:
Şiddet insanlığın varoluş tarihinden itibaren sıkça karşılaştığımız bir olgudur. Şiddet olgusunun bu kadar eskiye dayandığını düşündüren nokta ise arkeologların yaptığı çalışmalarda 2000-3000 yıl öncesine ait erkek mumyaların %9 ile %20 oranında kırık kemiğe sahip olmasına karşın kadın mumyalarda bu oranın %30 ile %50 arasında olduğunu tespit etmişlerdir. Eski roma yazıtlarında ise erkeklerin eşlerini zina yaptığı için veya kendinden izin almadan oyunlara katılım sağladıkları için boşanma ve öldürme hakkına sahip olduklarına dair yazılar bulunmaktadır (Aslan vd., 2020).
Şiddet olgusu toplumsal yaşantımızın da en önemli konularından biridir. İçinde bulundurduğu birçok toplumsal ve bireysel öğeler vardır ve karmaşık bir yapıdır. Bu karmaşık yapısından ötürü spesifik bir tanım yapmak kolay değildir. Dolayısıyla çok farklı türlerde önümüze çıkan bu olguya günümüzde ise hem bireysel hem de toplumsal olaylarda sıkça rastlamaktayız. Şiddet olgusu sert, katı davranma, sertlik, kaba kuvvete başvurma gibi olgularla tanımlanır. Yaşanan şiddet olayları da; bireyleri korkutmak, sindirmek için meydana gelen girişimler biçimde tanımlanabilir (Kocacık, 2001).
Kavramsal açıdan bakacak olursak şiddet bireylerin bilinçli olarak veya isteyerek; içerisinde baskı, zorbalık, güç, iktidar gibi öğeleri barındıran zihinsel ve duygusal gelişimi negatif yönde etkileyen zarar veren davranışları içeren bireyler üzerinde zorlama ve hegemonya elde etmeye yönelik saldırgan tutumları ve sözel ifadeleri; yaralama, vurma gibi hareketleri, psikolojik gelişimi zedeleyen ve tehditsel durum oluşturan ifadeleri içeren eylemlerin tümünü açıklayan bir olgudur (Enginkaya vd., 2016). Şiddet’in Türkçe sözlükte ki tanımlaması bireyin kendinden farklı bir görüşe sahip olan diğer bireyi ikna etme veya uzlaştırma çabası yerine kaba kuvvete başvurması şeklindedir (Koçak ve Can,2019). Dünya sağlık örgütü (2012) ise şiddeti fiziksel gücün kasıtlı bir biçimde başkasına uygulanması neticesinde şiddete maruz kalan bireylerde yaralanmalara, ölüme ve psikolojik zarara sebebiyet vermesi veya zarara yol açma olasılığı barındırması olarak tanımlamıştır. Tanımlara da bakacak olursak karşı tarafa yapılan şiddet eylemlerinde sınırların epeyce aşıldığını çok net görmekteyiz. Şiddet olayları bencillik, korku ve gururun dolaylı yoldan tepkisidir.
Şiddete yönelen çoğu birey konunun içeriği fark etmeksizin ulaşmak istedikleri bir şeye karşı tarafın engel oluşturduğunu düşünerek bu tarz eylemlere kalkışırlar ve karşı tarafın boyun eğmediğini ya da eğmek istemediğini farz ederek kendisine engel olduğunu düşündüğü bireye kendi isteklerini kabul ettirmek için şiddet eylemini gerçekleştirirler. Şiddet olgusu üzerine yapılan tanımların birçoğunun ortak noktalarına bakacak olursak fiziksel gücün karşı tarafa zarar verecek eylemlere yöneltilmesi, kaba kuvvet ve şiddet uygulanan tarafın fiziksel zarara uğramasıdır (Haskan ve Yıldırım, 2012).
2020 yılında Aslan ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada şiddet eylemine yönelik olan tavrın aile ortamında biçimlendiği ve aile içinde şiddet olaylarına maruz kalan çocuğun ileriki yaşantısında şiddet içerikli öğeler barındıran davranışlar sergilemeye daha meyilli olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda bireyin şiddet davranışa yönelmesine yol açan bu durum ileride partner (flört) şiddetine de sebebiyet vermektedir (Bridge vd., 2019).
1. Partner Şiddeti
Yakın romantik ilişkiler içtenlik, duygusal birliktelik, karşılıklı olarak özel hayatlarına dair bilgiler verme ve birbirlerine dair özel bilgiler hakkında bilgi sahibi olmak gibi olguları içeren bir ilişki türüdür. Diğer bir taraftan kişiler yakın ilişkilerinde sevmek, sevilmek, mutluluk, cinsellik, gibi ihtiyaçlarını karşılayabilirler (Yıldız, 2016).
Bireyler içinde bulunduğu çevrede ilişki kurdukları diğer kişilerle kimi zaman çatışma yaşamaktadırlar. Dolayısıyla romantik bir ilişki içerisinde olduğu partneriyle de çatışma yaşaması kaçınılmaz bir durumdur. Bireyler yakın ilişki içerisin de olduğu partneri ile yaşadığı bu çatışmayı çözümlemek adına zarara uğratabilecek sonuçlara sebebiyet veren yıkıcı davranışlar içeren şiddet eylemlerinde bulunabilmektedirler (Atakay, 2014)., Yakın ilişkilerde partner şiddeti en fazla yaygın olan şiddet türlerindendir. Partnere uygulanan şiddet hem kadına yönelik hem de erkeğe yönelik olabilir. Bu bağlamda partner şiddetini her iki cinsinde uğrayabileceği bir şiddet eylemi olarak tanımlayabiliriz. Fakat partner şiddeti olgusu üzerine yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki romantik ilişkilerde uygulanan şiddet daha çok kadına yöneliktir (Bedir, 2021).
Yakın ilişkilerde karşılıklı çatışma yaşamak, ayrılmama olgusunun önemli olduğu düşüncesi, kişilerin uyuşturucu ve alkol vb. madde kullanmaları, aile geçmişlerinde şiddet öyküsüne sahip olmaları, asosyal davranış örüntüleri gibi çeşitli durumlar partner şiddeti üzerinde etkiye sahiptir (Enginkaya vd., 2016).
Türkiye İstatistik Kurumuna göre (2008) Kadına Karşı Yapılan Aile İçi Şiddet çalışmalarında partnerle olan ilişki esnasında kontrol eylemleri arasında partnerinin nerede olduğuna dair bilgi sahibi olunması durumunun %68 olduğu ve kişinin arkadaşları ile görüşmesinin engelleme durumunun %12 olduğunu vurgulanmıştır (TÜİK, 2008).
Karşı cinsten bireyle oluşturulan ilişkiyi açıklayan kuramcılardan biri olan Erikson’ a göre (1980) kişinin diğer bireylerle oluşturmak istediği yakın ilişkileri ilerletme aşamasının erken yetişkinlik ile geç ergenlik arasında hız kazandığı ve bireylerin cinsel bir boyuta sahip olmayan duygusal yakınlık kurmalarının bu dönemlerde gözle görülür bir artış sergilediğini söylemiştir. Birey ergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde elde ettiği benlik duygusunu diğer bir bireyle paylaşmaya kendini hazır hisseder. Üniversite yılları da bireyin kimlik duygusunu kazandığı bu dönemlere denk gelmektedir ve sosyal ve duygusal açıdan yetişkinliğe giden yolda önemli bir noktadır. Bu bağlamda bireylerin yaşadığı romantik ilişkilerin üniversite yıllarında ayrı bir yeri ve önemi vardır (akt.; Kılınçer ve Tuzgöl Dost, 2012).
1.2. Partner Şiddeti Türleri
Romantik ilişkilerde uygulanan şiddetinin birçok boyutu bulunmaktadır. Kategoriler halinde ele almak tanım açısından daha kolay olsa da bu boyutları birbirlerinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Çünkü uygulanan şiddet eylemlerinin hepsi iç içe geçmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz; partnerinin rızası olmadan yaşanan cinsel bir birliktelikte partnere cinsel şiddetin yanı sıra hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak da zarar verilebilir (Bedir, 2021).
1.2.1 Fiziksel Şiddet
Şiddet denildiği zaman akla ilk gelen seçenek fiziksel şiddettir. Diğer bir taraftan dışarıdan fark edilmesi en kolay olan şiddet türüdür. Kişinin romantik bir ilişki içerisinde olduğu partnerine kaba kuvvet uygulaması yani tokat atması, yumruk atması, saçını çekmesi, boğazını sıkması, tekmelemesi, kesici ve delici silahlarla yaralanmasına yol açması gibi eylemlerle bedensel olarak yaralanmasına sebep olması sonucunda bireyin zarar görmesi fiziksel şiddet türüdür (Ely vd., 2002; akt. Yıldız, 2016). Kadınlara karşı uygulanan en yaygın şiddet türüdür. 500 kadın üniversite öğrencisi üzerinde 2017 yılında yapılan çalışmada %16,4 ü birliktelik yaşadığı kişi tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir (Dikmen vd., 2018). Dünya Sağlık Örgütü tarafından (2012) 10 ülkede 24 bin kadın ile yapılan diğer bir çalışmada ise elde edilen veriler de kadınların %13-61 oranında partneri tarafından şiddete uğradığı bu şiddetin %4-49 ‘unun ise ciddi oranda fiziksel şiddet olduğu tespit edilmiştir.
1.2.2 Psikolojik Şiddet
Yakın romantik ilişkilerde bireyin partnerinin duygularını partnerini zorlamak, cezalandırmak, hor görmek, aşağılamak, öfkesini partneri üzerinden atmak, baskı altında tutmak vb. durumlar için aracı olarak kullanmasına psikolojik şiddet denir (Yıldız, 2016). Aynı zamanda duygusal istismar olarak da adlandırabiliriz. Şiddetin duygusal olan boyutu psikolojik şiddettir. Fiziksel şiddetin etkilerini dışarıdan gözlemleme şansımız olduğu için daha etkili olduğunu düşünürüz fakat psikolojik şiddet de fiziksel şiddet kadar yıkıcı etkilere sahiptir. Fiziksel şiddete uğrayan kadınların çoğunluğu psikolojik şiddete de maruz kalmaktadır. Bu nedenle her ne kadar akla ilk gelen fiziksel şiddet olsa da psikolojik şiddette fiziksel şiddet kadar yaygındır. Hacettepe Üniversitesinde yürütülen bir çalışmada araştırmaya katılan kadınların %43,9 unun partneri tarafından hayatının bir döneminde psikolojik şiddete maruz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır (Bedir, 2021).
1.2.3 Cinsel Şiddet
Bireyin onayı olmadan, kişiyi manipüle ederek onay almayı veya bireyin onay vermesinin mümkün olmadığı yani alkol uyuşturucu gibi madde etkisi altında olduğunda veya 18 yaşından küçük ise, zihnen karar verme yetisine sahip olmadığı durumlarda uygulanan bütün cinsel eylemler cinsel şiddettir. Ayrıca bireyin cinsel ilişki için verdiği onay sürekli değildir, tek seferliktir ve ilişki esnasında dahi fikir değiştirme hakkına sahiptir (Toplu ve Sümer 2020). Cinsel şiddette aynı psikolojik şiddette olduğu gibi fiziksel şiddet ile birlikte görülebilmektedir. Cinsel şiddet olaylarının büyük çoğunluğu kadınlar tarafından gizlenmektedir. Şiddet türleri içinde kadınların üzerinde konuşmakta en zorlandığı şiddet türü olduğunu da söyleyebiliriz. Cinsel şiddet eylemlerinde en sık görülen durumlar partneri cinsel obje olarak görme, tecavüz etme, cinsellik üzerine uygunsuz espriler yapma, kendisi veya bir başkası ile partnerini grup seks yapmaya zorlama vb. durumlardır (Doğan, 2018).
2018 yılında 315 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan çalışma sonuçlarına göre romantik ilişki içerisinde olan katılımcıların fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddet türlerinden en az birine maruz kalma oranları %45,8’tir. Sadece fiziksel şiddet maruz kalanların oranı %8,5, psikolojik şiddete maruz kalanların oranı %39,5 ve cinsel şiddete maruz kalanların oranı %3,9 dur (Avcı vd., 2018). Cinsel Şiddet üzerine yapılan araştırmaların neticesinde kadına yönelik yapılan cinsel şiddet; Avrupa da %10, Norveç’te %7 Hırvatistan ve Türkiye’de %6 Danimarka, İngiltere ve Litvanya’da ise %5 olarak saptanmıştır.
1.3. Partner Şiddeti Nedenleri
Romantik ilişkilerde şiddet eylemini tek bir durumla açıklamak mümkün değildir. Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin birçok nedeni vardır. Bu olası nedenlerden biri kıskançlıktır. Finley’ e göre (2011) Partner şiddeti başlarda ilişki içindeki bireylere kendini fark ettirmeden ilk belirtilerini verir. İlişkinin başlarında kıskançlık olgusu sevgi ile bağdaştırılır. Partnerin davranışlarını kontrol etmeye çalışma, kıyafetlerine, nereye gittiğine, kimle buluştuğuna dair müdahalelerde bulunma şeklinde başlar ve bu davranış kalıpları zaman ilerledikçe partnerin üzerinde kontrol ve hüküm sürme eylemine dönüşür (Güneş,2019). İlişkide partnerini ailesinden ve arkadaşlarından soyutlamak kıskançlığın bir mazereti olarak gösterilir. Bu yoğun ilgi kadın partnerler tarafından olumlu algılandığında kendisine yöneltilen soruların aslında hesap sormak amacıyla yöneltilen sorular fark edemezler. Bu yoğun ilgi gösterileri gerçekte partneri kontrolü altında tutmak için yapılan bir aracı eylemdir (O’Keeffe vd., 1986; akt. Yıldız, 2016).
Partnere yönelik şiddette etken olabilecek bir diğer nokta ise akran baskısıdır. İlişki içerisinde kız arkadaşının üzerinde hüküm kuran erkek akranları tarafından yüceltilir. Eğer ki kız arkadaşının başka erkek arkadaşları varsa diğer erkeklerle sosyal olarak ilişki içine girebiliyorsa, erkek arkadaşından bağımsız etkinliklere katılım sağlıyorsa erkeğe yetersiz olduğu vurgusu yapılıp aşağılanır. Akran baskısı sadece şiddet gösteren değil şiddete uğrayan bireyin de davranışları üzerinde etken bir olgudur. Kadın partnerler ilişkide cinsel birliktelik yaşamazlarsa ilişkilerinin sonlanacağı yönünde düşüncelere girmektedirler. Bundan dolayı kadınlar cinsel bir birliktelik için istekleri olamamaları veya hazır hissetmemelerine rağmen kendilerini baskı altında hissederler. Diğer bir taraftan ise erkek partneri ile bir kere yaşadığı bu cinsel birliktelikten ötürü bir sonraki cinsel birliktelik teklifini geri çeviremeyecekleri yönünde haklarının olmadığını düşünürler. Aile geçmiş öyküsünde şiddet geçmişi olan bireylerin özellikle ergen yaş grubunda yer alan bireylerin yakın ilişkide partner şiddetine başvurmasına sebep verebilmektedir (Arslan, 2020).
Bu nedenlerden en temel olanı ise kadın ve erkek bireyler arasında eşitlikçi olamayan hiyerarşik bir yapı oluşturmaktır. Toplumun ataerkil yapısında kadına yönelik ayrımcılık, baskı, kontrol altında tutma, kadını denetlenen bir öğe haline getirme gibi birçok farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda kadına yönelik olan partner şiddeti ataerkil boyun eğici geleneksek sistemi devam ettirme ve kadın erkek arasında ki hiyerarşik güç dengesini devam ettirip korumak için etken bir aracıdır (Bedir, 2021). Türk toplumunun da sahip olduğu gibi ataerkil yapıya sahip olan toplumlarda erkekler kadınlara göre daha özgür haklara sahiptirler. Bu nedenlere herhangi bir eylemde bulunurken kadınlara göre daha rahat davranışlar sergilemektedirler. Ataerkil yapıya sahip olan toplumlarda erkekler saldırganca tutumları ve şiddet eylemlerini güç ve erkeklik göstergesi olarak kullanmaktadırlar (Güneş, 2019).