Aile İçi Cinsel İstismarın Çocuğa ve Aileye Olan Etkisi

Yazar Mine Didem ArulatPsikolog • 22 Temmuz 2022 • Yorumlar:

AİLE İÇİ CİNSEL İSTİSMARIN ÇOCUĞA VE AİLEYE OLAN ETKİSİ

Öz

Cinsel istismar toplumu etkileyen önemli bir sorundur. Cinsel istismar 0-18 yaş aralığındaki bir çocuğun cinsel açıdan yetişkinler tarafından cinsel arzularını karşılamak için kullanılmasıdır ve çocuklarda yıkıcı etkilere sebep olur. Aynı aileden birinin çocuğa cinsel istismarda bulunması hem çocukta daha travmatik bir sonuca yol açar hem de ortaya çıkması çok daha zordur. Aile içi cinsel istismar çocuğun sağlıklı gelişimini engellemekte ve çok sayıda psikiyatrik soruna yol açmaktadır. Bu yazıda istismarın tanımı, sonuçları, aile içi istismarın çocukta bıraktığı etki, aile içi istismar durumunda ailenin durumu ve yasal süreçlerden bahsedilmiştir.

Anahtar Sözcükler: cinsel istismar, aile içi cinsel istismar, yasal süreçler

Giriş

Birleşmiş Milletler, 1989 yılında kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, 18 yaşın altındaki her birey çocuk olarak kabul edilmiştir. İstismarı; cinsel, fiziksel ve duygusal istismar olarak ele alabiliriz. Dünya genelinde inceleme yapıldığında çocukların yaşadığı cinsel, fiziksel ve duygusal istismarın yüzyıllardır sürdüğü görülmektedir (Çetin ve Altıner, 2019). Dünya sağlık örgütü çocuk istismarını 18 yaş altı olan bireylerin fiziksel, sosyal ve duygusal açıdan gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen ve bireye zarar veren, çocuğun sömürülmesi için yapılan her türlü olumsuz davranışlar şeklinde tanımlamıştır (Dünya Sağlık Örgütü, 2014). Bu tür olumsuz davranışlar, çocuğun gelişimini engeller ve mental açıdan büyük hasarlara yol açar. Fiziksel istismar, çocuğa yöneltilen öfkenin, disiplin verme ihtiyacının çocuğa fiziksel güç olarak yansıtılmasıdır. Fiziksel şiddetin yanı sıra çocukta korku, geri çekilme, depresyon, anksiyete, güven kaybı gibi psikolojik sonuçlar görülür. Duygusal istismar çocuğa bakım verenlerin çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamaması sonucu çocuğun kendini sevgisiz, değersiz, yetersiz, işe yaramaz, aşağılık, suçlu hissetmesidir. Cinsel istismar, diğer istismar türleri arasında fark edilmesi en zor olanıdır ve iki farklı şekilde yaşanır. Bunlardan ilki temas gerçekleştirmeden yapılan röntgencilik, çocuğa cinsel organını gösterme, çocukla cinsel muhabbet etme ve teşhircilik olarak yapılandır. Diğer türünde ise çocuğu zorla oral-anal-genital cinsel ilişkiye zorlama, pornografik amaçlarla kullanma, çocuğun cinsel organlarına dokunma, sürtünmecilik gibi eylemler görülür. Dünya Sağlık Örgütü cinsel istismarı, çocuğun gelişimine uygun olmayan, bilişsel gelişimi açısından çocuğun anlamlandıramadığı ve kavrayamadığı dolayısıyla herhangi bir onay vermesinin mümkün olmadığı herhangi bir cinsel etkinliğe dâhil edilmesi ya da buna göz yumulması olarak tanımlamaktadır (Dünya Sağlık Örgütü, 2020). 

Çocuğa yapılan istismarın her türü korkunç sonuçlar verirken çocuğa yapılan cinsel istismarın aile içinden biri tarafından yapılması çocukta yaşanan travma, güven problemi, depresyon, aile içi problemler gibi birçok büyük soruna yol açmaktadır. Aile içi cinsel istismar ensest olarak bilinir ve geleneksel olarak yasadışı ve sosyal açıdan tabu olarak görülen cinsel istismarın en ağır türüdür (Çiçek vd., 2021). Aile içi cinsel istismar çoğunlukla öz anne, öz baba, kardeş gibi birincil derecede akrabalar tarafından gerçekleştirilse de kan bağı olmayan üvey anne, üvey çocuk veya üvey baba gibi aralarında kan bağı bulunmayan aile üyeleri arasındaki cinsel etkileşim de aile içi cinsel istismar olarak değerlendirilir (Akçe ve Doğan, 2020). Aile içi istismar genellikle çocuğun yaşadığı evde gerçekleştirilir ve çocuk olası sonuçlardan korkması sebebiyle durumdan kimseye bahsetmemektedir. Aile içi cinsel istismar bebeklik döneminden yetişkinlik dönemine kadar devam edebilir. 

Aileye yakın ya da tanınmayan birinin çocuğa cinsel istismarda bulunması ise pedofili olarak adlandırılır. 

 

Travmaya Maruz Kalan Çocuklar

Çocukların, çocukluk döneminde yaşadıkları olumsuz deneyimler hem kısa vadede hem uzun vadede psikolojik, sosyal ve davranışsal ciddi sorunlara yol açmaktadır. Cinsel istismarın çocukta gösterdiği etki, cinsel istismarı kimin uyguladığına, nasıl uyguladığına ve kaç kere uyguladığına göre değişkenlik gösterir. Yakın çevresindeki güvendiği, sevdiği ve onu koruyacağına inandığı kişiler tarafından cinsel istismara maruz kalmanın çocukta çok daha büyük bir güven kaybı oluşturması nedeniyle ensest çocuğu en fazla yaralayan ve sonraki yaşamında telafisi pek mümkün olmayan izler bırakan en ağır cinsel istismar türüdür. Diğer cinsel istismar yaşantılarına göre açığa çıkmasının güç olması ve daha uzun süre devam etmesi de örseleyici etkiyi artırmaktadır (Demirci vd., 2020). Yapılan bazı çalışmalarda istismarcı ve istismara uğrayan çocuk arasındaki yakınlık ne kadar fazlaysa, mağdurun ileride yaşayacağı psikiyatrik rahatsızlıkların o kadar fazla olacağı belirtilmiş. Testa ve arkadaşlarının 2005’te yaptığı bir çalışmada ise çocukluğunda cinsel istismara maruz kalanların, maruz kalmayanlara göre, ilerleyen yaşlarda 3.65 kat daha fazla psikiyatri birimlerine başvurdukları, bu kişilerde kişilik bozuklukları ile diğer psikiyatrik bozuklukların daha sık görüldüğü, ayrıca intihar girişimi oranlarının da daha yüksek olduğu saptanmıştır. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda güvensizlik, ihanete uğramışlık, cinsel işlevde bozukluk, güçsüzlük gibi travmatik etkiler gözlenebilir. Aynı zamanda, cinsellikle gelişme dönemlerinin gerektirdiğinden daha fazla ilgilenme, cinselleşmiş davranışlar sergileme, cinselliğe yönelik olumsuz tutum geliştirme, cinsel kimlikle ilgili karmaşa ve gelecek cinsel yaşantıyla ilgili endişe gibi sorunlar yaşanabilmektedir (Çetin ve Altıner, 2019). Öztürk tarafından 2009’da yapılan çalışmada ise cinsel istismara uğramış çocukların aile bireylerin genellikle birbirine bağlı olmadıkları, duygularının olumsuz ve zayıf olduğu, parçalanmış ailelerden oluştuğu, endişeleri yüksek, kendine güvenleri olmayan aile yapılarının olduğunu belirtmiştir. Özellikle cinsel istismarda bulunan kişi aileden biriyse veya aileye yakın bir bireyse, cinsel istismara uğrayan çocukta ihanete uğramışlık ve suçluluk hissi yoğun bir şekilde görülür. Damgalanma ile birlikte çocuk kendini dışlanmış hisseder ve kendini izole eder, hiçbir yere ait hissedemez ve çevresi tarafından kabul edilmeyeceği düşüncesi ile yanlış eylemlere yönelebilir. 

Cinsel istismarın uzun dönem etkileri, kısa dönem etkilerinin kronikleşerek daha sonraki süreçlerde ortaya çıkması ile kendini göstermektedir (Alpaslan, 2014, s.199). Cinsel istismara maruz kalan çocuklarda kısa dönemde uyku bozuklukları, anksiyete, bedensel belirtiler, irkilme gibi travma belirtileri akut olarak ortaya çıkar. Aynı zamanda içe kapanma, okul başarısında düşüş, sosyallikte azalma, akranlarla iletişim problemleri gibi sosyal etkiler de mevcuttur. Bunun yanı sıra, cinsel istismara maruz kalan çocuklarda kısa vadede travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete bozuklukları, depresyon ve çeşitli fobiler görülebilirken; uzun vadede kişilik bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları ve madde bağımlılığı gibi psikiyatrik rahatsızlıklar gözlenebilir, intihar etme davranışıyla karşı karşıya kalınabilir.

Ailenin, çocuklarının cinsel istismara uğradığına inanmadığı, çocuğu suçladığı ve destek olmadığı durumlarda ise çocukta yoğun öfke ve terk edilmişlik duygusu görülebilir ve çocuğun yaşayacağı psikolojik sorunların şiddetini arttırır. Cinsel istismarın fiziksel tablosunda ise kısa vadede mağdurda morluklar, vajinal kanama, himen ve anüste yırtık, genital bölgede ağrı, yürümede ve oturmada zorluk çekme gibi belirtiler görülürken uzun vadede kronik karın ağrısı, cinsel hastalıklar, somatik yakınmalar ve gebelik yaşanabilir.



 

Ailenin Ruhsal Tablosu ve Aile İçi İlişkiler

Ensest ilişkiler, cinsel istismara maruz kalan çocukta biyopsikososyal açıdan olumsuz sonuçlara, büyük bir travmaya sebebiyet vereceği gibi topluma ve toplumun önemli bir yapı taşı olan aileye de oldukça zarar verir ve büyük bir travma yaşatır. Cinsel istismarın aile içinde yaşanmasından, toplum tarafından yasaklanmış ve kabul edilemez oluşundan dolayı gelişmiş ya da gelişmemiş tüm toplumlarda yaşanan ensest ilişkilerin ortaya çıkarılması diğer istismar şekillerine göre daha zordur (Domaç, 2019). Bu durumun saklanmasının ve üstünün örtülmesinin en büyük sebepleri, aynı evin içinde yaşanan ensest ilişkinin ortaya çıkmasının dini ve ahlaki bakımdan aykırı olması, toplumun vereceği tepkiden korkulması, ekonomik özgürlüklerinin olmaması ve evi terk edememeleri, kurulu aile düzeninin bozulmasını istememeleridir. Buna ek olarak, cinsel istismara maruz kalan çocuklar, bu yaşadıklarının ne anlama geldiğini ergenlikten sonra cinselliğin ne olduğunu anlamaya başladığında fark etmektedirler. Aile içi cinsel istismar yaşandığında aile bireylerinde yoğun şaşkınlık, konduramama, öfke gibi karışık duygular yaşanabilir. Bazı ebeveynlerin, yaşanan cinsel tacizi unutmak için hatayı çocukta aramaya başladıkları belirtilmiştir (İbiloğlu vd., 2018)

Ensest görülen ailelerde, aile fertlerinin yoğun bir şekilde terkedilme ve ailelerinin dağılma korkusuyla birbirlerine bağlandıkları görülmüştür. Bu durum işlevsiz bir aile sisteminin açık göstergesidir. Ailenin dışarıdan görünümü normal olabilir, ancak daha yakından incelendiğinde ailenin patolojik iç mekanizmaları belirginleşmektedir. Genellikle katı bir şekilde ataerkil yapıya sahip ailede, baba çoğunlukla şiddet veya tehditlerle baskın pozisyonunu korur. Aile içerisinde rol karmaşası yaygındır ve annenin görevlerinin çoğunu kızına bıraktığı görülür (Domaç, 2019). Ailede sosyal olarak izolasyon görülür, aile üyeleri yabancı kişilerle yalnızca yüzeysel temaslarda bulunmaktadır ve dışa kapalıdır. Ensest görülen ailelerde baba aileyi koruyan kilit unsur olarak görüldüğünden mağdurun ensest sırrını açıklamasının muhtemelen aileden çıkarılmasıyla sonuçlanacağının farkına varılması sessizliği sürdürme motivasyonu sağlamaktadır (Swanson ve Biaggio, 1985). Yapılan çalışmalara bakıldığında, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde yapılan çeşitli araştırmalarda, ensest vakalarının saptandığı ailelerde, cinsiyete ve yaşa bağlı olarak aile içi yakınlık kurallarının sınırlarında bir bozulma olduğu tespit edilmiştir (İbiloğlu vd., 2018). Ensest vakalarının görüldüğü ailelerde genellikle ensest mağduru çocuk/genç ya da anne suçlanmaktadır. Mağdur çocuk, istismarcıyı enseste davet etmekle, kişiyi kışkırtmakla, olayı hemen söylemeyerek bu duruma rıza gösterdiğiyle suçlanmaktadır. Bununla beraber anneler de olayın farkına varamamakla, durduramamakla, eşinin cinsel isteklerini karşılayamamakla, aileyi, evi, çocukları ihmal etmekle suçlanmaktadır (Domaç, 2019). Bu yaşanan olumsuz deneyimler sonucu ailede duygusal bağlarda zayıflama, aile içi iletişimin zarar görmesi, duyguların saldırgan bir biçimde ifade edilmesi, fiziksel kavgalar yaşanabilir. Bunun yanı sıra aile parçalanabilir.

Yasal Süreçler

Çocuk 18 yaşını doldurana kadar, çocuğa bakmak ve korumak, güvenliğini sağlamak ailenin görevidir. Çocuğu ebeveynlerin ya da aile dışı bireylerin kötü davranışlarından korumak ve bu tür davranışlara maruz kalan çocuklar için tedavi planı hazırlamak ise devletin görevidir. Kanunlarda, cinsel istismara maruz kalan birey on sekiz yaşından büyükse bu davranışa “cinsel saldırı”, on sekiz yaşından küçük ise “cinsel istismar” terimi kullanılmış ve cinsel istismar suçunu işleyen suçlular cinsel saldırı suçunu işleyen suçlulara göre daha uzun yıllar cezaya mahkum edilmiştir. Çocukları korumak için çıkarılan “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi”, 200 ülkeyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nde de imzalanmıştır. Bu sözleşmeyle birlikte dünya genelinde devletlerin, cinsel istismar vakalarında çocuklar için gerekli önlemleri almaları ve yasal düzenlemelerde bulunmaları için yükümlülükler getirilmiş.

Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 103’e göre; 

- Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

- Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 

- Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

- Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

- Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

- Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur. 

Cinsel istismara maruz kalmış olan bir çocuğun, bulunduğu güvensiz ortamdan anında uzaklaştırılması gerekmektedir. Olay sonrasında öykü deneyimli bir ruh sağlığı çalışanı tarafından alınmalı, çocuk ile yalnız görüşülmeli, yargılayıcı olmaktan kaçınılmalıdır. Açık uçlu soruların ardından eğer açıklığa kavuşmayan konular var ise özel sorular sorulmalıdır. Görüşme esnasında çocuğun davranışları da gözlemlenerek kaydedilmelidir. Öykü alınırken tüm ayrıntılar, çocuğun tıbbi geçmişi, ailede yaşanan benzer olaylar sorgulanmalıdır (Yakut ve Korkmaz,2013; akt. Urazel vd., 2017). Çocuğa uygulanan bireysel terapinin yanında aile terapisi de yapılmalıdır. Cinsel istismara uğrayan çocuğun ailesinin çocuğa olan yaklaşımı çok önemlidir. Bu sebeple ailede psiko-sosyal danışmanlık verilmelidir.

Sonuç

Cinsel istismar ve çocuk için en ağır tablo olan aile içi cinsel istismar, çocuğun ruhsal ve sağlığına, fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimine veya ilişkilerdeki güven duygusuna zarar veren bir süreçtir. Çevre tarafından duyulması, aile yapısının bozulması, istismara uğrayan çocuğun istismar eden kişi tarafından sevildiğini sanması ya da korkutulması, ekonomik özgürlüğün olmaması gibi sebeplerden dolayı aile içi cinsel istismar en az duyulan, üstü kapatılan vakalardandır. Aile içi cinsel istismar durumlarında aile kendini dışarıya kapatır, diğer insanlarla yüzeysel ilişkilerde bulunur ya da aile parçalanmaya gider. Cinsel istismarı önlemenin en etkili yolu ortadan kaldırmaktır. Bu kapsamda cinsel istismarın ve aile içi cinsel istismarın önlenmesi, toplumsal duyarlılığın ve farkındalığın artırılması, sosyal koruma programlarının geliştirilmesi, aile yaşam kalitesinin ve eğitimin iyileştirilmesi, olası tüm risk faktörlerinin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Mine Didem Arulat Psikoloji, Aile Danışmanlığı Uzm. Kl. Psk.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)