Ruhun çıbanı: Tamamlanmamış İşlerimiz..
Yazar Belma Zirekoğlu • 25 Ocak 2019 • Yorumlar:
Günlük yaşamın koşuşturması içerisinde biz de akar gideriz.. En çok ihtiyacımız olan kendimizle baş başa kalmayı çoğu zaman yadsırız. Bir kere baş başa kaldık mı geçmişten gelen nedenler, ne içinler, geleceğe giden kaygılar üşüşür kafamıza.. Bunun içindir ki yok sayarız bildiklerimizi ve bilmediklerimizi..
Yaşam boyu birçok anı biriktiririz. Bunlardan bazısı hatırladıkça hoşumuza giden bazısı ilk gün ki tazeliğini sürdüren. Ancak bazı anılar vardır ki hatırladığımızda dahi bizi derinden sarsan, canımızı yakan, istemesek de zihnimizde varlığını koruyan, uygun bir fırsat bulduğunda ortaya çıkan. Peki ne oluyor da bizi rahatsız eden bu deneyimleri yine de zihnimizde tutar, unutmayız?
Birçok psikoterapi yaklaşımı bu duruma çeşitli açıklamalar getirmiştir. Gestalt terapi yaklaşımı da bunlardan biridir. Gestalt yaklaşımına göre ihtiyaçların karşılanmamı yaşamın temelini oluşturur eğer ihtiyaçlar uygun bir biçimde karşılanmazsa, geştalt döngüsü kapanmaz, açık kalır. Her ne kadar birey başka bir ihtiyacını karşılamaya yönelmiş olsa da, karşılanmayı bekleyen ihtiyaç bellekte kalır ve organizmanın dikkatini çekmeye çalışır . Birey karşılanmamış ihtiyaçlarına yönelik farkındalığını kaybetmeye başladığı zaman ‘tamamlanmama’ süreci devreye girer ve tamamlanmamış işler oluşur. Örneğin; bir kişinin çocukluk döneminde o döneme ait bir ihtiyacı psikolojik veya biyolojik açıdan istendiği gibi karşılanmamış olabilir. Çocukluğunda üzüntüsünü belli etmesine izin verilmeyen bir çocuk, bu ihtiyacını yok sayıp farkına dahi varmayabilir. Zamanla karşılanmamış ihtiyacına yönelik farkındalığın kaybolması ile birlikte tamamlanmamış bir işe dönüşen bu durum kişinin ileri ki yaşlarında kişiler arası bağlanma sorunu veya duygusal ilişkilerinde problemler yaşamasına bile neden olabilir
Birey karşılanmamış ihtiyaçları yüzünden günlük yaşantısı içindeki ihtiyaçlarını da istenilen biçimde karşılayamaz. Karşılanmamış bu ihtiyaçlar çoğaldığında ve bireyin bunları tolere edebilme gücü azaldığında bir takım ruhsal rahatsızlıklar ortaya çıkmaya başlar. Tamamlanmamış ihtiyaçlar ne kadar geçmişe ait olursa olsun, tamamlanmak üzere fonda yer alırlar ve devreye girmek için beklerler. İşte bu nedendendir ki hatırlamak istemediğimiz anılarımızı hatırlar dururuz.
Terapi sürecinde, tamamlanmamış işlere yeniden bir yolculuk başlar. Terapide şimdi ve burada yeniden deneyimlenen bu yaşantılara alternatif bakış açıları getirilerek tamamlanma süreci en uygun şekilde gerçekleşitirilir.