Saman nezlesi (Alerjik rinit), Astım ve Atopik dermatit (Alerjik egzema) gibi alerjik hastalıkların Akupunktur ile Tedavisi
Yazar Yalçın Kırıcı • Akupunktur Uzmanı • 31 Temmuz 2019 • Yorumlar:
Doğada milyonlarca doğal alerjen, insan vücudunda ise, her bir alerjene karşı antikor vardır. Antikorlar, kan ve vücut sıvısında pasif durumdadır. Herhangi bir alerjenle karşılaşınca antijeni yok eder veya dışarı atar. Bu süreç sağlıklı insanda iç veya dış hiçbir belirti vermeden gelişir.
Fakat bağışıklık sistemi birçok farklı nedenle zayıflayınca, karaciğer ve böbreklerin toksinleri dışarı atma fonksiyonu bozulunca alerji ortaya çıkar. Alerji kısaca, bağışıklık sisteminin alerjene verdiği aşırı tepkidir.
Çevremizde sıklıkla kullandığımız maddeler, bağışıklık sistemi tarafından tanınmayan yapay alerjenlerdir. Alerjenin biriktiği bölgeye göre farklı belirtilerle ortaya çıkar. Alerjik belirtiler, krizler şeklinde ortaya çıkar, bir müddet sonra kendiliğinden geçer ve defalarca tekrarlaması tipik özelliğidir.
Saman nezlesi (Alerjik rinit)
Bahar aylarında polenin etkisi ile ortaya çıkan iyileşme krizidir. Farklı polen çeşitlerinin vücuttaki toksinleri bağlayarak dışarı atma sürecidir. Bu durum kişinin toksine aşırı maruz kaldığını gösterir.
Vücudumuzda biriken toksik maddeler hangi organ sistemimize giderse bu sistemi bozar. Hücresel strese yol açar. Hücresel boyutta başlayan doku bozuklukları, bir süre sonra o organın işlevini yitirmesine neden olur.
Alerji tedavisinde temel prensip, semptomatik tedavi yerine, alerjene duyarlılığı azaltmak ve alerjenle teması kesmektir. Alerjene olan duyarlılığı azaltmak için öncelikle beslenmeyi düzeltmek ve genel tedavi uygulamak gerekir.
Doğal alerjenlere bağlı alerjilerde, karaciğer temizlemesi ile alerjene olan duyarlılık azalır veya geçer. Ancak, toksik özellik taşıyan yapay maddelerle teması kesmek zorunludur. Bunlara karşı gelişen alerjik reaksiyon, bağışıklık sisteminin doğal koruma hareketidir. Çünkü bağışıklık sistemi kuvvetli olduğu müddetçe toksik maddelerin vücuttaki organ ve sistemlere karışmasına engel olmak için her yolu kullanır.
Bu arada faydalı olduğu bilinen gıdalar bazı kişilere toksik olabilir. Bunun nedeni ise kan grubuna göre beslenmemedir. Mesela inek sütü “A” ve “O” kan grubu olanlara doğal alerjendir.
İlkbahar aylarında, özellikle kuru ve rüzgarlı havalarda atmosferdeki bitki polenlerinin ve küflerin artması ile alerjik rinit ve alerjik astım vakalarında artış görülmektedir.
Polen alerjileri açısından riskli grupta yer alanlar;
-
egzama hastaları,
-
alerjenlerin yoğun olduğu ortamlarda yaşamak veya çalışmak zorunda olan kişiler ve
-
doğum sonrası ilk yıllarda sigara dumanına maruz kalanlardır.
Alerjik kişiler olarak değerlendirilen bu kişilerde polenlerin yoğun olduğu dönemlerde hapşırma, gözlerde ve burun akıntısı, tıkanması ve kaşıntı, damakta kaşıntı ve kızarıklık, nefes darlığı, hırıltılı solunum ve öksürük yakınmaları ortaya çıkar.
Alerjik rinit, alerji kaynaklı burun iltihabıdır. Alerjenlerin burunda bulunan hava yolu mukozasına yapışarak iltihabi reaksiyonları başlatması ile oluşur. Mevsimsel alerjik rinit saman nezlesi olarak da bilinir.
Allerjik hastalarda sıklıkla; yaşam kalitesinde azalması, uykusuzluk, astım belirtilerinin artması, sinüzit ve kulak enfeksiyonları görülür
Kesin tanı için alerji testleri gereklidir. Tedavide ilk yapılması gereken şey alerjiye neden olan maddelerden uzak durmaktır.
-
Çocuklarda; dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, sınav başarısızlığı ve özgüvende azalma olabilir.
-
Erişkinlerde; anksiyete, depresyon, akademik performansta ve iş üretkenliğinde azalma bunların sonucunda da yaşam kalitesinde düşme görülebilir.
Tedavisi:
Alerji Noktası olarak bilinen Histamin Noktası ve Zone-Dominating Point ZA2 ile birlikte tüm alerjik hastalıklar için önemli tedavi noktasıdır.
Ayrıca etkilenen organa bağlı olarak, ek noktalar seçilir: Bu noktalar; Burun Noktası, Göz Noktası, Bronş Bölgesi ve Akciğer Bölgesi'ndeki noktalardır.
Tedavi günlük çinko uygulamasıyla etkili bir şekilde desteklenebilir. Anne sütü ile beslenme ise alerjik hastalıklardan korunmada ilk adımdır.
Diğer antialerjik veya anti-enflamatuar noktalar: Kortizon noktası, ACTH Noktası, İnterferon noktası, Timus Bezi Noktasıdır.
Böbrek Enerjisi ve Kalıtsal Enerjiyi güçlendirmek için; Böbrek Noktası ve Celiac Plexus noktası da uyarılmalıdır.
Astım
Astım, mikrobik olmayan kronik bir akciğer hastalığıdır. Astımlı hastaların havayolları normale göre daha duyarlı olup; çeşitli alerjenler, sigara dumanı, kokular, soğuk algınlığı, grip, üst solunum yolu hastalıkları gibi tetikleyici faktörlerle daralarak nefes almayı zorlaştırmaktadır. Astımda, genetik faktörler etkindir ama çevresel faktörlerle de tetiklenebilmektedir. Alerjik astımı olan hastalar genetik olarak alerjik bünyeli doğmuş olan kişilerdir. Alerjiyi tetikleyen etmenler aslında alerjik astımı da tetiklemektedir. Bahar aylarında ortaya çıkan polenler, her türlü koku, toz, rutubet, mantar sporları ve küf gibi etkenlerdir. Bunların yanında, stres, hava kirliliği, duman, klimaların üflediği hava da alerjik astımının tetikleyicileri arasında yer almaktadır. Burada önemli olan alerjinin hangi organda kendini gösterecek olmasıdır. Solunum yollarını, akciğeri, cildi ya da gözleri etkileyebilmektedir. Alerjik yapılı kişilerde alerjinin ortaya çıkacağı organ değişebilmektedir. Alerji türleri zamanla şekil de değiştirebilmektedir.
Astım bu belirtilerle ortaya çıkıyor
Astım hastalarının %99’u alerjik bünyeye sahiptir. Alerjenle karşılaştıklarında normal insanlardan farklı bir reaksiyon göstermektedirler. Bronşlarda kasılmalar meydana gelmekte ve bronşlar daralmaktadır. Bu daralmalar alerjik astım belirtilerini ortaya çıkarmaktadır.
-
Kuru öksürük krizleri
-
Nefes darlığı
-
Hırıltılı solunum
-
Nefes alıp verirken ıslık sesi çıkması
-
Göğüs ağrısı veya göğüste baskı hissi
Astımla birlikte alerjik rinit belirtileri de olan burun akıntısı, göz yaşarması, hapşırma, boğaz kaşıntısı, geniz akıntısı da ortaya çıkabilmektedir.
Nasıl geliştiği tam olarak bilinmeyen astım, sosyo-ekonomik düzeydeki iyileşmeye bağlı olarak ortaya çıkan aşırı temizlik malzemesi kullanımı ile ortaya atılan “hijyen hipotezi” halen geçerliliğini sürdürmektedir.
Tedavisi:
Astımlı hastalar kulak akupunkturu ile tedavi edilebilir. Kulakta Akciğer ve bronş bölgeleri iğnelenir.
Ayrıca Bronkospazmolitik nokta olarak bilinen Beta-2-Reseptör Noktası iğnelenir. Alerji noktası olarak bilinen Histamin Noktası ve Bronkopulmoner Pleksus Noktası uyarılır.
Diğer antialerjik ve anti-enflamatuar noktalar; Kortizon noktası, ACTH Noktası, İnterferon ve Timus Bezi Noktası ve Zone-Dominating Point ZA2 iğnelenir. Böbrekleri güçlendirmek için, Böbrek Noktası; psikolojik destek için, Valium Analog ve Anksiyete Noktası ile aggression noktası kullanılır.
Atopik dermatit (alerjik egzama)
Atopik dermatit yani alerjik egzama kronik bir cilt hastalığıdır. Çoğunlukla erken çocukluk döneminde başlar. Bu özelliği ile ileri yaşlarda astım ve saman nezlesi gibi diğer alerjik hastalıkların gelişiminin habercisi olma özelliğini taşır. Ciltte kuruluk ve yoğun kaşıntı atopik dermatitin en önemli özelliğidir. Kaşınma ile derinin bütünlüğü bozulur ve alerjenler kolayca cildi geçerek bağışıklık sistemimizi uyarırlar ve alerjik reaksiyon gelişmesine neden olurlar. Bu da egzamanın şiddetini artırır yani cildin daha da kötüleşmesine neden olur.
Sanayileşme, kentleşme ve iklim değişiklikleri hastalığın görülme oranını etkilemektedir. Hijyen teorisine göre erken çocukluk çağında çeşitli alerjen ve enfeksiyon ajanları ile karşılaşmayı sağlayan hijyenik olmayan ortamlarda bulunma alerji görülme sıklığını azaltabilmektedir. Bu sebeple atopik dermatit gelişmiş ülkelerde daha fazla gözlenmektedir.
-
Atopik dermatit/alerjik egzamanın başlıca iki belirtisi kaşıntı ve kuruluktur;
-
Atopik dermatit ayrıca anksiyete (kaygı bozukluğu) ve depresyon gelişimine yol açabilmekte ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Atopik dermatit/alerjik egzama görülme riskini azaltmak için gebelikten itibaren alınabilecek önlemler;
-
Gebelikte sigara ve alkol kullanımının bebeğe ve anneye ciddi zararları olabilir. Bunlardan biri de bebeğin atopik dermatit/alerjik egzama olma riskinin artmasıdır.
-
Gebelikte sağlıklı beslenme, antiasitten sakınma önemlidir.
-
Sezaryen ile doğan bebeklerde atopik hastalıklar, normal doğanlardan sık gözlenebilmektedir.
-
Alerjik yatkınlık varsa, egzamanın kendisi genellikle gıda intoleransı ile indüklenir veya desteklenir.
-
Kulak akupunkturu tedavisine paralel olarak, probiyotik müstahzarlarla bağırsak florası düzeltilmelidir. Eksik bir bağırsak florası, gıda bileşenlerinin bağırsak duvarından geçmesine neden olur ve buda “sızdıran bağırsak sendromuna” yol açar. Bağırsağı zarar görmüş bir hastada bu durum egzamaya neden olabilir.
-
Gıda intoleransı testi (kan testi, kinesiyoloji ile enerji testi veya polarizasyon filtresi) ve birkaç ay boyunca bazı gıda bileşenlerinden kaçınılması kesinlikle faydalı olacaktır ve akupunktur tedavisini destekleyecektir.
Tedavisi:
Lezyonların bulunduğu cilt bölgelerinin refleks bölgeleri, etkilenen tarafın kulağından tedavi edilmelidir.
Alerji noktası olarak bilinen Histamin Noktası uyarılır. Diğer antialerjik ve anti-enflamatuar noktalar; Kortizon noktası, ACTH Noktası, İnterferon ve Timus Bezi Noktası ve Zone-Dominating Point ZA2 iğnelenir. Böbrek Enerjisi ve Kalıtımsal Enerjinin güçlendirilmesi için, Böbrek Noktası iğnelenir.
Kalın Bağırsak ve Akciğer Meridyenleri eşlenik organlardır. Bunların bağlanması yoluyla cildde enerjik bağlantılar oluşturulur. Ayrıca lateralizasyon tedavisi de yapılabilir.
**Maalesef, amalgam dolgularından gelen cıva yükü, enzimleri inhibe ettiği için sık sık alerjik hastalıklara neden olur.