Sanat Terapisi Nedir? Ne İşe Yarar?
Yazar Özgün Engün • 15 Kasım 2024 • Yorumlar:
"Madem ki eser, sanatçının amaç ve duygularının bizi etkileyen bir dışavurumudur, o zaman bir ruhsal çözümlemeye de konu edilebilmesi gerekir.”
- Sigmund Freud, ‘Sanat ve Sanatçılar Üzerine’ kitabından
Sanat Terapisi ile bir ruh sağlığı profesyoneli olarak ilk tanıştığımda, eğitimini aldığım diğer tüm konuşma terapilerine kıyasla, katılımcılara çok daha renkli ve huzur verici bir terapi yolculuğu sunduğunu düşünmüştüm. Psikoterapi danışanlar için zaman zaman meşakkatli ve inişleri çıkışları olan bir süreç. Bu süreç içerisinde zamanı geldiğinde, yüzleşmekten kaçındığımız yaralarımız ya da başa çıkmakta zorlandığımız sorunlarımızla karşılaşmamız gerekebilir. Geleneksel konuşma terapisi tekniklerine göre sanat terapisi bu meşakkatli yolu, sanatı aracı yaparak daha yumuşak karşılamamıza ve sorunlarımızla sanatın sunduğu güvenli bir alanda yüzleşerek başa çıkma mekanizmalarımızı güçlendirmemize olanak sağlamaktaydı. Bu nedenle sanatı, psikolojik sağaltımda bir araç olarak kullanma fikri, beni bu alanda aldığım ilk sanat terapisi eğitiminden beri heyecanlandırmaya devam etmekte.
Savaş mağduru göçmen ve sığınmacı yetişkin ve çocuklarla 3 sene boyunca sanat araçları kullanarak yaptığımız grup oturumlarında, danışanların sanatla kendilerini çok daha rahat ifade edebildiklerini ve geçmişte yaşadıkları yaralayıcı deneyimlerini ortaya çıkardıkları sanat ürünleri üzerinden dışarıya vurmanın, bu yaralarının onarım sürecine oldukça katkıda bulunduğuna şahitlik ettim. Yine daha önce bulunduğum Elazığ ve İzmir depremlerinde afet alanında yaptığımız psikososyal grup çalışmalarında, yaşadıkları korku ve endişe nedeniyle konuşmakta zorlanan çocukların, duygularını sanat araçlarıyla ifade edebildiklerini ve zaman zaman sanatı aracı yaparak iletişim kurmayı tercih ettiklerini gözlemledim.
Sanatı iyileşmenin bir aracı olarak kullanmak aslında yeni değil, aksine farkında olarak ya da olmadan insanlığın yüzyıllardır kullandığı bir yöntem. Peki nedir bu sanat terapisi? Ne işe yarar? Gerçekten işe yarar mı? Gelin birlikte bir göz atalım.
Sanat Terapisi Nedir?
Sanat terapisini, kişinin kendi içindeki duyguları sanat yoluyla dışa vurma yöntemi olarak tanımlayabiliriz. Amerikan Sanat Terapi Topluluğu sanatla terapiyi şöyle tanımlamaktadır:
“Sanat terapi, danışanın duygularını dışa vurması, duygusal çatışmalarını çözümlemesi, farkındalığını güçlendirmesi, davranışlarını ve bağımlılıklarını yönetmesi ve sosyal becerilerini geliştirmesi için sanat terapistinin sanatı, yaratıcı süreçleri ve ortaya çıkan sanat çalışmasını kullanarak düzenlenen ruh sağlığı uzmanlık alanıdır. Sanat terapi, duygu ve düşüncelerin sözsüz iletişim kurma formu olan sanatı, yaratma süreci içinde kullanarak hayatı zenginleştirmeyi amaçlayan tedavi sürecidir.”.
Dışavurumcu sanatlara katılım, kişilerin içsel duygularını ve çatışmalarını temsil eden sembolleri kullanarak ve fiziksel olarak içsel meselelerini ifade ederek en derinlerde bulunan ve çoğunlukla da gizlenmiş olan duygularını keşfetmelerini sağlar. Bu süreç, geleneksel konuşma terapisine göre genellikle daha kapsamlı bir şekilde kendini keşfetme ve kendini ifade etme süreçlerini oluşturur. Katılımcının gelişimine destek olan bir süreçtir ve sadece klinik psikologların ve diğer ruh sağlığı profesyonellerinin kullanabileceği çağdaş bir araçtır.
Sanatla Terapinin Tarihi
Aslında sanatın bir terapi yöntemi olarak keşfi çok eski zamanlara ve çok çeşitli kültürlere dayanır. Mağara devrindeki duvar resimleri, Türklerin el işleri, halk oyunları, kilim desenleri, dervişlerin dönme ritüelleri, Afrikalıların dansları, Hristiyanların koroları, Budistlerin tapınaklarındaki kum mandalaları gibi pek çok kültürel unsurda birçok farklı medeniyetlerin sanatı iyileşme amaçlı kullandıkları görülmektedir. Antik Yunan ve Roma’da depresyon, kaygı gibi bozukluklar yaşayan kişilere, drama ve komedi çalışmaları ‘reçete’ ediliyordu. Eski Mısır medeniyetinde ruhsal sorunları olduğu düşünülen insanlar sanatsal faaliyetlere teşvik ediliyordu. Türkler ise Orta Asya’dan beri iyileşmek ve travmatik yaşantıların yükünü azaltmak için şiir, türkü ve şarkı kullanmışlardır. Osmanlı döneminde de bedensel ve psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde müzik kullanılmış, hangi makamın hangi rahatsızlıkların iyileştirilmesinde kullanılması gerektiği üzerinde durulmuştur.
Tüm bu farklı pratiklerden günümüze taşınan “sanatla iyileşme”, günümüzde bir psikoterapi yöntemi olarak yeniden bilimsel alanda yapılandırılmıştır. 1930’lu ve 40’lı yıllarda resim, müzik, şiir ve hareket gibi sözsüz yöntemlerle kendini ifade etmenin ruhsal hastalıkların tedavisinde yararlı olacağı düşüncesi giderek yaygın bir hale gelmiştir. Freud ve Kris gibi psikanalizin önde gelen isimleri, bireylerin iç dünyalarını yansıtmada sanatsal yaratıların önemli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Yine ünlü kuramcılardan Jung, hastalarının sözel olarak açıklayamadığı anı, duygu ve düşüncelerini sözel olmayan bir biçimde resimler ve sembollerle ifade edebileceğini, bu durumun da bilinçdışını canlandırdığını düşünüyordu. Bu bilgiler ışığında uzmanlar, sanatın tedavide önemli bir araç olduğunu fark etmişlerdir. 1950’li yıllarda sanat terapisi terimi, sanat uygulamalarını ve müdahalelerini tanımlamak için kullanılmaya başlanılmıştır.
Sanatın terapideki gücünün akademik alanda keşfi 1940’lı yıllara dayansa dahi, sanatın daha güncel tedavide profesyonel olarak kullanılması 1960’lı yılları bulmuştur. “Sanat terapisi” terimi ilk olarak İngiliz bir ressam olan Adrian Hill tarafından tanımlanmıştır. Hill, tüberküloz hastaları ile birlikte yapmış oldukları resimlerin yalnızca zamanı değerlendirmelerine değil, bireylerin duygularını ve travmatik deneyimlerini ifade etmelerine de yardımcı olduğunu ileri sürmüştür. Sanat terapisi terimi giderek yaygınlaşmış ve 1970’li yıllara değin bu terim daha çok ruh sağlığı profesyoneli tarafından yaptıkları çalışmaları tanımlamak için kullanılmıştır. 1969 yılında Amerikan Sanat Terapisi Derneği bir grup ruh sağlığı profesyoneli tarafından kurulmuştur. 1961 yılında Amerikan Sanat Terapisi Dergisi ilk sanat terapisi akademik dergisi olarak yayınlanmıştır ve günümüzde hala düzenli olarak yayınlanmaktadır. 1970’lerde ünlü kuramcı Winnicott, sanatı bir geçiş objesi olarak görmüş ve yaratıcılığı duygu, düşünce ve fantazilerin bir yansıması olarak değerlendirmiştir. 80’li yıllarda İngiliz Sanat Terapistleri Derneği kurulmuştur ve ABD’deki üniversitelerde Sanat Terapisi lisans programları açılmaya başlamıştır.
2000’li yıllarda ise sanat terapisi 2001 yılındaki ABD’deki 11 Eylül saldırısı sonrası mağdurlarla yapılan sanat terapisi çalışmaları nedeniyle daha popüler hale gelmeye başlamıştır. 2009 yılında Uluslararası Sanat Terapisi Örgütü ve 2010 yılında Sınır Tanımayan Sanat Terapisi Örgütü kurulmuştur.
Ülkemizde ise sanatın tedavi amaçlı kullanılması, ilk olarak 1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği, Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı’nda başlatılmıştır. Ayrıca 2012 yılında İstanbul’da “Sanat Psikoterapileri Derneği” kurulmuştur ve hala faaliyettedir.
Sanat terapisinin günümüzdeki misyonunun, tarihten gelen eski bilgeliği “modern” psikoterapiye uyarlayarak, sanatın gücünü kişisel ve profesyonel hayatla birleştirmek olduğu söylenebilir.
Sanat Terapide Hangi Sanat Araçları Kullanılmaktadır?
Sanat terapi resim yapmak, perküsyon aletleri çalmak, kilden heykel yapmak, ebru yapmak, seramik materyaller yapmak, koreografi oluşturmak, beden perküsyonu, hikaye, drama, dans gibi pek çok sanatın yer aldığı aktiviteler içermektedir.
Boyalar, renkli kâğıtlar, enstrümanlar, kalemler, fotoğraflar, dergiler ve artık malzemeler dâhil pek çok şey sanat terapide kullanılabilir. Önemli olan kişinin estetik kaygıdan uzak, ilgi duyduğu herhangi bir sanat dalında bir ürün ortaya koyarak duygusal dışavurumu sağlamaktır.
Sanat Terapisini Neden Sadece Klinik Psikologlar ve Diğer Ruh Sağlığı Profesyonelleri Uygulayabilir? Terapist kimdir?
Sanat terapisi, kişinin bilinçaltındaki dışavurumlara odaklanan ve bunlarla ilişkili günlük hayattaki problemlerle başa çıkma veya psikopatolojik bozuklukların sağaltımı için teknikler uygulanabilen bir psikoterapi tekniğidir. İnsan psikolojisi ve ruhsal bozukluklar hakkında profesyonel eğitim almamış herhangi birinin bu hassas alanda çalışması sakıncalı ve hatta ruh sağlığı açısından tehlikeli olabilmektedir. Dünyada ve ülkemizde psikoterapi uygulamaları yapmakta sadece ilgili eğitimleri almış ruh sağlığı profesyonelleri yetkilidir.
Sanat terapisinde terapist, sanatın yaratıcı yollarını danışanın sanatsal malzeme aracılığıyla kendi süreci içinde deneyimlemesini sağlar. Terapist öğretmen değil, doğru soruları sorarak kişinin dışavurum sürecinde yanında ilerleyen destekçisidir. Danışanla aynı noktada başlar ve onun yoluna ışık tutar. Terapist için önemli olan danışanın sembolik dünyasını anlayabilmek, onun doğruları ve yanlışlarıyla dışavurum sürecini deneyimlemesine olanak sağlamaktır.
Sanat terapisinin amacı nedir? Sanat terapi için sanata yatkınlık gerekli midir?
Sanat terapisinin amacı “sanat yapmak” değildir. Sanatı bir araç olarak kullanarak, duyguları, düşünceleri, arzuları, ihtiyaçları ifade etmektir. Yaratıcı sürecin psikolojik yönünü özellikle farklı sanat materyallerinin duygusal özelliklerini anlama ile geleneksel psikoterapik teori ve teknikleri birleştirir.
Sanat terapiye katılmak için sanata yatkın olma zorunluluğu yoktur. Sanat terapide sanat bir araç olarak kullanılır, amaç duygusal dışavurumdur. Bu yüzden kişinin ortaya koyduğu ürün sanatsal kaygıdan uzak, duygusal dünyasının somutlaşmış, simgesel biçimidir.
Sanat; bir heykel, bir öykü, bir tablo ya da dans gibi somut bir ürün ortaya koyarak içsel duygularımıza ve bilinçaltımıza erişebileceğimiz bir araç işlevi görür. Ortaya çıkan ürünün bir sanat tekniğinin mükemmel bir şekilde uygulanması sonucu ortaya çıkması gerekmez. Örneğin çizmek istediğiniz bir ağacın resim çizme tekniği açısından doğru ve iyi olması gerekmez, hatta bir ağaca benzemesi bile gerekmez. Önemli olan sizin kendi ağacınızı içinizden geldiği gibi çizerek, kendinizi resim kâğıdı üzerinde boyaları kullanarak ifade edebilmenizdir.
Erken yaştaki çocuklar, sanat araçlarını genellikle bir başarı kaygısı olmadan kullanma konusunda çok daha rahat hissederler. Ancak sanatçı olmayan yetişkinlerin çoğu, içlerindeki yaratıcılık kıvılcımlarını tamamen kaybetmiş gibi görünüyor. Zaman içinde ‘iyi’ olmadıklarını düşündükleri için sanatla uğraşmayacaklarını söyleyen birçok insanla çalıştım. Başarısızlık korkusu yüzünden herhangi bir sanat yöntemini denemeye bile çekiniyorlardı. Bu yargılanma duygusu büyük ölçüde öğretmenlerin okul süresince yapılan sanat ürünlerini sürekli eleştirdiği sanat derslerindeki kötü deneyimlerden ya da bu yetişkinlerin çocukluk dönemlerinde ebeveynlerinin orantısız beklentilerinden kaynaklanıyor gibi görünmektedir: ‘Bu çizim ev gibi görünmüyor, tekrar doğrusunu çiz!’ gibi tutumlar sonuçta sanatın terk edilmesine veya belirli birkaç kişiye özel bir şey olarak görülmesine yol açar. Bu tutum aynı zamanda sanatın sadece insanların uzaktan izlediği müzeler, galeriler ve performanslar bağlamında deneyimlenecek bir şey olduğu düşüncesine yol açar. Kesinlikle sanata katılımcı değillerdir. Sanat terapisinin ortaya çıkış nedeni, deneyimlerimizdeki yaratıcılık alanını yeniden harekete geçirme çabasıdır. Bu gelişme, yaratıcı enerjisini azaltan ve sıradan bireyleri bu yaratıcı parçalarına karşı rahatsız hissettiren kültürel baskıların panzehridir.
Sanatın terapide kullanımının temel dayanağı, daha önce sanatla ilgili olmuş ya da olmamış hepimizin yaratıcı ateşle bağ kurabilmesidir.
Sanat Terapisi nerelerde ve hangi terapi amaçlarıyla uygulanmaktadır?
Sanat terapisi dünyanın pek çok yerinde hastanelerde, kliniklerde, sosyal yardım kuruluşlarında, eğitim merkezlerinde, sanat atölyelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, okullarda dil gelişimini hızlandırmak amacıyla, medikal hastanelerde kronik rahatsızlığı olan çocuklar veya aileleriyle, yaşlı bakım evlerinde, özel eğitim merkezlerinde aktif olarak kullanılmaktadır.
Katılımcıların ihtiyaçlarına ve sorun alanlarına göre yapılandırılabilecek farklı sanat terapi oturumları bulunmaktadır. Örneğin; anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon vb. ciddi psikolojik sorunların yanı sıra, sanat terapisi kişisel gelişim için de kullanılabilir. Zira, kişilerin yaşadıkları duyguları kontrol edebilmelerini, zaman zaman yaşanabilen duygusal çatışmalarla baş edebilmelerini, yaşadıkları olaylar karşısında hissettikleri yoğun kaygı duygusunu azaltabilmelerini, sosyal beceri eksikliklerini gidermeyi, problem çözme becerilerini yükseltmeyi, hayatları hakkında farkındalık kazanmalarını ve değişiklikleri kabul etmelerini, özgüven eksikliklerini gidermelerini sağlayan oldukça geliştirici bir tekniktir. Sanat terapisi grup oturumlarına yetişkinler, çocuklar ve aileler ayrı ayrı ya da birlikte katılabilirler.
Sanat Terapisi Gerçekten Bir Psikoterapi Yöntemi olarak işe yarıyor mu?
Sanat terapi, bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış tedavi edici özelliği bulunan bir terapi yöntemidir. Pek çok terapide olduğu gibi kişinin farkındalık ve içgörü kazanması esastır. Buna ek olarak sanat terapi kişilere duygusal yüklerinden arınmak için bir fırsat sunar. Ayrıca kişiler sanat terapi seansında deneyimledikleri tecrübeler yoluyla kişilerarası iletişim biçimlerinde olumlu yönde dönüşüm yaşayabilir. Ayrıca sanat terapide kişiler ortaya koydukları sanat ürünü üzerinden terapi sürecinde paylaşımda bulundukları için, paylaşımda bulunmak ve dışa vurmak daha kolaylaşır, tehdit ediciliği azalır. Bir diğer güzel yanı ise, pek çok kişinin, büyüme sürecinde baskılanan sanatsal yetenekleri ortaya çıkabilir ve kişiler terapiden sonra bir sanat dalında uzmanlaşabilir. Uzmanlığı seçmeseler bile sanatı bir dışavurum aracı olarak hayatlarında kullanmayı öğrenebilirler.
Aşağıda, daha önce yapılan bazı araştırmalarda sanat terapisinin işlevsel bir iyileşme aracı olarak kullanıldığını gösteren örnekler yer almaktadır:
-
Çocuklarda dil gelişimini desteklediği ve hafızayı güçlendirdiği (ilgili makale için tıklayın)
-
Kanserli hastalarla yapılan çalışmalarda ilişkili semptomların hafiflediği (ilgili makale için tıklayın)
-
Pediatrik astım hastalarında kaygı azalttığı ve hayat kalitesinin arttırdığı (ilgili makale için tıklayın)
-
Travma sonrası stres bozukluğu hastalarıyla yapılan çalışmalarda semptomların şiddetinin azaldığı (ilgili makale için tıklayın)
-
Bilişsel eksiklik bulunan ve yaş alan kişilerde bilişsel fonksiyonların uyarımını arttırdığı (ilgili makale için tıklayın)
Yazar
Özgün Engün Psikoloji, Çocuk Gelişimi, Odyoloji (Dil, Konuşma ve Ses Bozuklukları) Uzm. Kl. Psk.
Randevu al Profili görüntüleyinYorumlar: (0)
Yazar
Özgün Engün
Psikoloji, Çocuk Gelişimi, Odyoloji (Dil, Konuşma ve Ses Bozuklukları) Uzm. Kl. Psk.