Sedef Hastalığı Nedir?
Yazar Nilgün Şentürk • Dermatolog • 31 Ocak 2020 • Yorumlar:
Sedef hastalığı, üstü gümüş rengi pullarla kaplı kırmızı lekelerle ortaya çıkan, nedeni bilinmeyen bir deri hastalığıdır. ''Sedef'' adını almasına neden olan tipik belirtileri; pembe - kırmızı, hafif kabarık bir zemin üzerinde yerleşen, beyaz, irice, parlak ve kuru kepeklerdir. Sedefin en sık görüldüğü bölgeler; dizler ve dirseklerdir bunları bel, kulak arkası derisi ve göbek çevresi izler.
Lezyonlar çoğunlukla kaşıntısız olduğundan, hastayı yalnızca görünüş açısından rahatsız ederler. Bu lezyonlar ilaçla geçirilebilseler de, bir süre sonra yeniden ortaya çıkarlar. Sedef hastalığının (psoriasis) başlangıç belirtileri deride kızarma ve pullanmadır. Hastalık, ömür boyu bazı bölgelerde sınırlı kalabileceği gibi, tüm vücuda da yayılabilir. Hastalık seyri süresince eklem tutulumu görülebileceği gibi diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları, obesite, metabolik sendrom gibi rahatsızlıklarla bir arada bulunabilir. Hastalık genel olarak iyileşme ve aktivasyon dönemleri ile seyreder.
Sedef hastalığının nedenleri nelerdir?
Sedef hastalığın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik, çevresel ve bağışıklık sistemi ile ilgili birçok faktör rol oynamaktadır. Kalıtsal etkenlerin sedef hastalığında belirleyici bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Ailesinde sedef hastalığı olanlarda hastalığın ortaya çıkma riski daha yüksektir. Ama kalıtım yoluyla doğrudan hastalığın kendisinin değil, hastalığa karşı bir yatkınlığın geçtiği düşünülmektedir. Bazı ilaçlar ve duygusal dalgalanmalar hastalığı ortaya çıkarabilir veya aktifleştirebilir. Stres, sedef hastalığını artıran faktörlerin başında gelmektedir. Ayrıca boğaz ve vücutta meydana gelen enfeksiyonlar, özellikle çocuklardaki sedefi tetikleyen nedenlerdendir.
Sedef hastalığını oluşturan ve şiddetlendiren bir kaç faktör mevcuttur:
1. Stres:
Ani şoklar, sıkıntı, gerginlik, sevgi eksikliği, anne - çocuk ilişkisi bozuklukları gibi psikolojik faktörler sedefin ortaya çıkmasına veya sedefin daha da şiddetlenmesine neden olabilir.
2. Streptokok İnfeksiyonları:
Sedef hastalığı özellikle çocuklarda, ilk olarak bir streptokok infeksiyonundan 2–3 hafta sonra oluşabilir. Ayrıca tekrarlayan enfeksiyonlar hastalık alevlenmesine neden olabilmektedir.
3. Travma:
Derinin zedelenmesine yol açan çeşitli mekanik, fiziksel ve kimyasal travmalar, sağlam deri alanlarında sedef yaralarının çıkmasına neden olur. Buna "Köbner fenomeni" denilir.
4. İlaçlar:
Klorokin, lityum, beta blokörler, salisilâtlar sedefi başlatabilir veya alevlendirebilir.
5. Endokrin Etkenler:
Kalsiyum düşüklüğü ve ayrıca hastaların az bir kısmında güneş ışığı yaraların artışına neden olabilmektedir.
Hastalığın karaciğer veya başka bir organla ilgisi olmadığı gibi, yenilen yiyeceklerle de hiçbir ilgisi yoktur.
Sedef hastalığının tedavisi var mıdır?
Hastalığın nedeni bilinmediğinden tedavi, belirtilerin şiddetine göre planlanmaktadır. Belirtilere yönelik tedavi, olguların çoğunda klinik iyileşme sağlar. Hafif hastalıkta daha çok kremler, losyonlar tercih edilirken hastalık şiddeti arttıkça sistemik tedavi seçeneklerinden hastaya uygun olanlar seçilebilmektedir. Son yıllarda teknolojik gelişmelere paralel olarak sedef hastalığında etkisi oldukça yüksek ilaçlar kullanılmaktadır. Ayrıca hastalığın hastanın yaşamı üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmak tedavideki başarının bir parçasıdır.
Tedaviye başlamadan önce hasta, hastalığı hakkında bilgilendirmeli, tedavi ile elde edilen iyileşmenin her zaman kalıcı olmadığı, bu iyilik durumunun uzun sürebildiği gibi nükslerin olabileceği anlatılmalıdır.
İlk olarak hastalığın bulaşıcı olmadığı ve dâhili bir hastalığın işareti olmadığı hastaya anlatılmalıdır. Ayrıca sedefin kendisinin de ciddi bir yan etki yaratmayacağı hastaya açıklanmalıdır.
Hastalığa neden olan ve alevlenmesine katkıda bulunan tetikleyici etkenlerden sakınması gerektiği söylenmelidir. Hastalar psikiyatrik yönden desteklenmelidir.
Hastaya cesaret verme ve destek, tedavinin önemli bir bölümünü oluşturur. Tedavide amaç hastalığı sınırlı deri yaraları düzeyinde tutmak, uzun süreli iyilik hali sağlamaktır.
Hekim, her hasta için uygun olan tedaviyi ayrı ayrı belirleyecektir. Önemli olan hastayla hekimin karşılıklı güven ve uyumlarıdır. Hastanın her şeyden önce iyileşmeyi istemesi ve tedaviye uyum göstermesi gerekir. Tedaviler hakkındaki tereddütlerini de hekimine danışmalı, kulaktan dolma bilgi veya komşu önerileriyle yorum yapmamalı ve tedaviyi bırakmamalıdır.