Şeker Hastalığı Teşhisi ve Tedavisi

Merhaba değerli okuyucular. Geçen yazımda şeker hastalığının tarifini, sebeplerini,

kimlerde daha çok görüldüğünü, kaç çeşit şeker hastalığı olduğunu, şeker hastalığının

belirtilerini anlatmış ve tip II şeker hastalığı hakkında kısa bir bilgi vermiştim (zamanla tip I

şeker hastalığından da bahsedeceğim). Bu yazımda şeker hastalığının nasıl teşhis edildiğini

ve iyi tedavi edilmeyen şeker hastalarını bekleyen tehlikeli sonuçları (komplikasyonları)

anlatmaya çalışacağım.

Açlık kan şekeri 100 mililitre kanda 126 miligramı geçerse aşikar (açık-açığa çıkmış- 

belirgin) şeker hastalığı teşhisi konur. Açlık kan şekeri 110-126 arası ve saf şekerle yapılan 

yüklemeden iki saat sonra yapılan ölçümde kan şekeri 140 ile 199 arası ise o zaman gizli 

şeker var demektir. Gizli şeker saptanan kişinin de aynı şeker hastası gibi diyet yapması 

gerekir, böylece aşikar şeker hastalığının ortaya çıkması önlenir veya en azından geciktirilir. 

Diyetine ve doktor tarafından önerilen tedavisine dikkat etmeyen şeker hastasında en büyük 

hasarı damarlar, sinirler görür. Bu damarlar ile sinirler hangi organı ilgilendiriyorsa o 

organlarda tahribat olur. Şekeri düzgün giden hastalarda ise risk çok fazla değildir. Şekeri 

düzgün gitmeyen hastalarda kalp krizi veya inme (felç) riski şeker hastası olmayan insanlara 

göre çok daha fazladır. Bunun da sebebi hızla ilerleyen damar sertliği yüzünden damarların 

daralmasıdır. Daralan damarlardan kan geçişinin azalması ve yavaşlaması ile aynı zamanda 

kanın pıhtılaşma eğiliminin artması yüzünden dokulara yeterli kan gidemeyince ilgili organlar 

beslenemez ve vazifelerini yapamaz hale gelirler. Damarlardaki daralma ile birlikte akan 

kanın yavaşlayıp pıhtılaşması tıkanıklık derecesine varırsa o zaman kalp damarlarındaki 

tıkanma kalp krizine , beyin damarlarındaki tıkanma inmeye (felç) sebep olur. Eğer şeker 

hastası sigara içiyorsa, şişmansa, hareketsizse, tansiyonu yüksekse, yağdan zengin 

besleniyorsa ve kolesterol-trigliserid düzeyi yüksekse bu risk çok daha fazla ve tehlikeli 

boyutlardadır. Böbrek damarlarının da kalp ve beyin damarları gibi aynı şekilde hasar 

görmesi durumunda böbrekler beslenemez ve böbrek yetmezliği gelişir. Diabete bağlı böbrek 

yetmezliği olan hastalar diyalize bağımlı hale gelebilir veya böbrek nakline gereksinim 

olabilir. Şekeri yüksek seyreden ve kılcal damarlarında hasar meydana gelen hastaların sinir 

liflerinde de hasar oluşur ve sinir sistemi bozulur, duyu sinirleri zarar görür. Duyu sinirlerinin 

zarar görmesi halinde el ve ayaklarda parmak uçlarından yukarı doğru yayılan (özellikle 

eldiven ve çorabın uzandığı bölgelere kadar) uyuşma-karıncalanma-keçeleşme-yanma olur. 

Hastalar sıkıntılarını “sanki ayağımda çorap-elimde eldiven varmış da beni rahatsız 

ediyormuş gibiyim“ diye ifade ederler. Bu belirtiler yüzünden bazen hasta çok sıkıntı çeker. 

Bazı ileri vakalarda hasta ağrı duyusunu kaybeder öyle ki kalp krizi geçirse bile göğüs ağrısını 

hissetmeyebilir halbuki kalp krizi geçiren hastayı doktora götüren en büyük belirti göğüs 

ağrısıdır. Bu durumdaki hastalar kaplıcaya gitmemelidir zira sıcak havuzda sıcağı 

hissetmedikleri için uzun süre havuzda kalırlar ve sıcak suya bağlı yanıklar meydana gelir 

yani haşlanırlar. Damar sertliği sebebiyle daralan ayak damarlarındaki kan miktarının 

azalması ayaklarda aşırı üşümeye sebep olur. Hasta kat kat yün çorap giyse bile ayakları 

ısınmaz, ısınabilmek için ayaklarını sobanın dibine kadar sokar. İşte bu durumda ayağı yanar 

ve yanığa bağlı ağrıyı hissetmez ancak yanık et kokusu ile durumun farkına varılır. 

Örneklerini verdiğim bu çevrel sinirlerin tahribatı dışında bir de otonom sinir sistemi tahribatı 

vardır. Otonom sinir sistemi kalp, akciğer, mesane (idrar torbası), mide, barsak, ter bezleri, 

göz gibi organların çalışmalarını kontrol eden ve istem dışı çalışan sinir sistemidir. Bozulan 

sinir sistemi hangi organı kotrol ediyorsa o organın çalışması bozulur. Örneğin idrar yapma 

ile ilgili sinirler hasara uğrarsa mesane (idrar torbası) kontrolu bozulur ve hasta idrarını 

tutamaz hale gelir. Bazı hastalar da tam aksine idrarını yapamaz ve mesane şişer, bu durumda 

ancak tıbbi müdahele ile idrar torbası boşaltılabilir. Bu hastalara idrarını yapabilmesi için bazı 

manevralar öğretiriz. Mide-barsak sisteminin sinirleri zarar görürse kabızlık veya kontrol 

edilemeyen ishal atakları veya bazen ishal bazen kabızlık gibi her ikisinin de dönem dönem 

görüldüğü barsak fonksiyon bozuklukları olabilir. Midenin çalışması yavaşlarsa bulantı- 

kusma atakları olur, midede sıvı birikimine bağlı mide çalkantı sesi ortaya çıkar ve hasta çok 

huzursuz olur. Yutma güçlüğü gelişen hastalar rahat yemek yiyemez. Kan basıncının 

(tansiyonun) düşmesini önleyen mekanizmaların bozulduğu hastalarda aniden ayağa 

kalkışlarda kan basıncı düşmesi önlenemez. Hastalar ayağa kalkınca, yataktan veya oturduğu 

yerden doğrulduğunda baş dönmesinden, göz kararmasından, sendelemeden şikayet eder. 

Soğuk sıcak hissi (ısı duyarlığı) bozulan hastaların bedeni çevredeki ısı değişikliklerine 

uyum sağlayamaz. Terleme bozukluğu olan hastalar cilt hastalıklarına duyarlı hale gelir. 

Gözlerde aydınlıktan karanlığa veya karanlıktan aydınlığa geçişlerde uyum bozukluğu 

yaşanır. 

Değerli okuyucular bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Şeker hastalarının diyet 

yapmaması ve uygun tedavi yapılmaması halinde karşılaşabilecekleri olumsuzlukları, yaşam 

kalitesinde uğrayacakları sıkıntıları hatta hayatı tehdit eden sistemik bozuklukları yazmaya 

devam edeceğim. Hastalıksız, sorunsuz, sağlıklı, mutlu ve uzun bir ömür diliyorum 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Şükrü Yenice İç Hastalıkları, Hematoloji Uzm. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)