ŞEKER HASTALIĞI VE SPOR

Diyabet, kontrol altına alınamadığında organ kaybına, hatta ölüme bile yol açabilecek kadar

tehlikeli bir hastalık. Üstelik tüm dünyada hızla artan bir sağlık sorunu. Öyle ki yapılan

çalışmalara göre ülkemizde nüfusun yüzde 13.7'si diyabet hastası. Diyabet öncesi dönem

olarak adlandırılan glikoz metabolizma bozukluklarının sıklığı ise yüzde 20 civarında

seyrediyor. Bu rakamlar gösteriyor ki ülkemizde her 100 kişiden 33'ü, bir başka deyişle 1/3'ü

diyabet hastası veya olmak üzere. Yakın döneme kadar tamamen erişkinlere özgü bir hastalık

olarak kabul edilen tip 2 diyabetin çocukluk çağındaki görülme oranı, son 10 yılda özellikle

batı toplumlarında olmak üzere belirgin bir artış göstermektedir.

Genellikle erişkinlerde görülen tip 2 diyabet genetik bir hastalık. Ailede diyabet öyküsü

mevcutsa, genetik olarak diyabete yatkın oluyoruz. Anne veya babanın herhangi birinde veya

ailesinde diyabet hastalığı varsa, çocukta görülme riski ortalama yüzde 25 iken, her iki tarafta

da olduğu zaman bu risk yüzde 78 gibi oldukça yüksek bir rakama ulaşıyor. Ancak bu

mutlaka diyabet hastası olacağınız anlamına gelmiyor elbette, çevre faktörleri genin diyabet

oluşturma etkisini tetikleyebildiği gibi tam aksine önleyebilirde. Tıbbi beslenme tedavisi ve

egzersiz, glikoz metabolizma bozukluğu olan kişilerde diyabet olma riskini yüzde 58 oranında

azaltmaktadır. Ancak maalesef son yıllarda teknolojik gelişmeler ve yoğun iş temposu

nedeniyle insanlar hareketsiz bir yaşam tarzına ve özellikle glisemik endeksi yüksek

karbonhidrat ağırlıklı yanlış bir beslenme şekline yöneldiler. Genetik alt yapıya hareketsiz bir

yaşam tarzı ile hatalı beslenme eklendiğinde şeker metabolizması bozulmaktadır ve

günümüzde artık çocuklarda bile erişkin tip dediğimiz tip 2 diyabet görülebilmektedir.

Hem diyabetten korunmak için hem de diyabetin kontrolünde büyük önem arz eden egzersiz,

insülinden bağımsız olarak glukozun hücre içerisine girmesini sağlayarak insülin duyarlılığını

arttırır, vücutta ki fazla yağların yakılmasını sağlar, kasların güçlenmesini, kemik

yoğunluğunun, oksijen tüketiminin ve enerjinin artmasını, ve kan akışının düzenlenmesini

sağlar. Stres, endişe ve depresyonu azaltarak kişinin rahatlamasını ve gevşemesini sağlar.

Şeker hastalarında egzersiz yaparken bazı potansiyel riskler vardır. Özellikle 40 yaş üstü ve

uzun süredir diyabetik olan hastalar egzersize başlamadan önce muhakkak kardiyoloji

kontrolünden geçmelidirler. Şekere bağlı görme problemi ve nöropati olan hastalar çok

dikkatli olmalıdırlar. Yumuşak ve ayağı sıkmayan spor ayakkabıları tercih edilmeli ve

mümkünse nemi emen özel çoraplar giyilmelidir. Çok sıcak ve soğuk ortamlarda kesinlikle

egzersiz yapmamalıdırlar.

Özellikle insülin veya insülin salgılatıcı ilaç kullanan hastalar, egzersiz öncesinde ve

sonrasında uygun beslenmeli ve yeterli miktarda su içmeliler, ve egzersiz 1 saatten uzun

sürecek ise muhakkak arada bir şeyler yemelidirler. Kan şekeri 100 mg/dl olanlar muhakkak

başlamadan önce küçük şekerler veya meyve suyu almalı, kan şekeri 300 mg/dl üstünde

olanlar kan şekerleri regüle olmadan kesinlikle egzersizden kaçınmalıdırlar.

Aerobik tip (yürüme, yüzme, koşma, bisiklete binme vs) egzersiz tercih edilmekle beraber

uygun hastalarda ağırlık tipi egzersizlerde tercih edilebilir. Egzersizin olumlu maksimum 48

saat süreceği için en ideali her gün veya en azından günaşırı minimum 30 dakika, ideali 1

saat yürüme veya eşdeğeri metabolizma açısından yeterli olabilmektedir. Yürüme sırasında

aralıklı olarak 2-3 dakikalık hızlı koşmalar eklenirse daha da yararlı olur.

Egzersiz sırasında, terleme, titreme, çarpıntı, baş ağrısı, baş dönmesi, koordinasyon

bozukluğu, bilinç bulanıklığı, konuşma bozukluğu gibi hipoglisemi belirtileri görülecek olursa

hemen egzersiz bırakılarak şeker ve meyve suyu gibi hızlı emilen şekerli besinler alınarak

dinlenmeli ve eğer insülin veya insülin salgılatıcı ilaç kullanılıyor ise 15 dakika sonra

muhakkak bir şeyler yenilmelidir. Hasta toparlanamaz ise muhakkak hastaneye gidilmelidir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Adnan Gökçel Endokrinoloji Ve Metabolizma Hastalıkları, İç Hastalıkları Doç. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)