Serebral Palsi
Yazar Ümit Tuhanioğlu • Ortopedi Ve Travmatoloji Uzmanı • 21 Mayıs 2021 • Yorumlar:
Serebral palsi (sp), hamilelikte ,doğumda sırasında veya yaşamın ilk yıllarında bebekte çeşitli sebeplerle oluşan beyin hasarına bağlı gelişen bir hastalıktır.Erken(prematüre) doğum,gebelikte oluşan yüksek tansiyon,gebelik süresince geçirilen enfeksiyonlar,kan uyuşmazlığı,zor doğum sonrası bebeğin oksijensiz kalması ,bazı enfeksiyonlar ve kafa travması başlıca sebepler arasında gösterilebilir. Serebral palsi oluşumunda %70–80 oranında doğum öncesine ait patolojiler rol oynar ve en sık saptanan neden erken doğumdur.
Oluşan beyin hasarı ilerleyici değildir ancak buna ikincil olarak meydana gelen ve spastisite olarak adlandırılan kas kasılmaları,denge ,oturma ve yürüme bozuklukları uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulanmaması durumunda ilerleyicidir.
SP’nin sıklığı ortalama her 1000 canlı doğumda 2 olarak bildirilmektedir. Teknoloji ve modern tıp geliştikçe hastalıkların bir bölümünün görülme sıklığında azalma meydana gelirken bunun aksine yeni doğan yoğun bakım şartlarındaki gelişmelere bağlı erken doğan(prematur)çocukların yaşatılmabilme oranındaki artışa paralel olarak serebral palsinin görülme sıklığı artmaktadır.
Serebral palsi başta çocuk nörolojisi,fizik tedavi uzmanı,fizyoterapist,ortopedi uzmanı,göz hastalıkları uzmanı,psikolog olmak üzere çok sayıda bölümün tedaviye katkı sunduğu multidisipliner çalışma gerektiren bir hastalıktır.Bu anlamda bölümler arasında koordinasyonun sağlanması gerek tanı gerek tedavinin yönlendirilmesi açısından çok önemlidir.
Serebral palside meydana gelen beyin hasarı sonrasında oluşan kas kasılmalarına(spastisite) bağlı olarak eklem kontraktürü olarak adlandırılan eklem sertliği ve hareket kaybı,kas ve tendonlarda kısalık,yürüyüş bozuklukları,özellikle kalça ekleminde görülen eklem çıkıkları,omurga eğrilikleri(skolyoz) ve kemikte şekil bozuklukları sık görülen patolojilerdir.
Gelişimin belli bir aşamasına kadar fizyoterapi ,botoks,ortez ve çeşitli ilaçlarla bu patolojiler mümkün olduğu kadar önlenmeye çalışılarak kalıcı deformitelerin oluşması önlenmeye çalışılır.Cerrahi tedaviden özellikle 6 yaş öncesi mümkün olduğunca kaçınılır ,kas gücü ve koordinasyonunun elde edilmesine yönelik her türlü cerrahi dışı tedavi uygulanarak çocuğun bir üst fonksiyonel seviyeye ulaştırılması amaçlanır.Ancak burada kalça eklemine yönelik cerrahi müdahale istisna teşkil eder. Serebral palsili çocuklar doğduklarında normal kalça yapısına sahiptirler ancak kalça çevresindeki bazı kasların aşırı kasılması sonucu kalçada yarı çıkık ve tam çıkık oluşabilir.Bu durumda kalça çıkığının önlenmesi ve tedavisine yönelik cerrahi girişimler gerekiyorsa bebeklik döneminden itibaren uygulanmalıdır.Erken önlem alabilme açısından hastalar belirli aralıklarla çekilecek kalça grafileri ile takip edilmelidir.
Serebral palside kalça çıkığı cerrahisi haricindeki uygulanacak cerrahi tedavinin zamanlaması çok önemlidir.Bu cerrahiler belirli istisnalar haricinde genellikle 5-6 yaşından itibaren uygulanır. Erken uygulanan cerrahide nüks sık görülürken cerrahi tedavide gecikme ameliyattan elde edilecek faydanın sınırlı olmasına sebep olabilir.Uygun zamanda ve uygun endikasyonda uygulanacak cerrahi tedavi, hastanın fonksiyonel kapasitesinin gelişmesine,yürüme dengesi ve becerilerinin artmasına , hareket açıklıklarının sağlanmasına olumlu katkı sağlayacaktır.Ameliyat öncesi ve sonrasında fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapistlerle beraber hastanın değerlendirilmesi ve tedavi sürecinin planlanması tedavinin başarısında büyük önem arz eder.
Tedavi sürecinin her aşamasına ailenin de ortak edilmesi ve aileye anlayabileceği şekilde bilgi verilmesi de çok önemlidir.
Serebral palsi, meydana gelen beyin hasarının zamanına ,yerine ve şiddetine bağlı olarak çok farklı klinik özellikler gösterebilir.Hastalık çok hafif kasılması olan ve normale yakın yürüyen bir hastadan ,hiç yürüyemeyen,zeka gelişimi geri ve tekerlekli sandalyeye bağımlı bir hastaya kadar klinik olarak farklı şiddette kendini gösterebilir. Cerrahi tedavi sadece yürümeyi sağlamaya yönelik değildir.Bazen sadece bacak arası mesafeyi arttırıp gerekli hijyeni kolaylaştıran ,hastanın yatakta daha rahat yatmasını sağlayan,ağrılı kasılmalardan kurtaran bir cerrahi bile hasta ve hasta yakınları için çok büyük anlam ifade edebilir.
Serebral palsili çocukta hastaya özel değerlendirmelerin sonucunda verilen multidisipliner kararların, doğru zamanlama ile doğru şekilde uygulanarak var olan fonksiyonların üstüne yenilerini koyma ve hastayı bir üst fonksiyonel seviyeye çıkarma temel hedef olmalıdır.