Sesletim: Sık Sorulan Sorular
Yazar Emrah Adil Can Gündoğdu • Dil Ve Konuşma Terapisti • 7 Eylül 2020 • Yorumlar:
Bu yazımda sesletim (amiyane tabirle harfleri söyleyememe) sorunları hakkında danışanlarım tarafından en sık sorulan soruları yanıtlamaya çalışacağım.
Harfler Neden Çıkmıyor?
Harfleri (fonem, konuşma sesi) doğru üretememenin veya hiç üretememenin tek bir nedeni yoktur. Bazı durumlarda birden çok neden eş zamanlı görülür. Burada önemli ve çoğu zaman yanlış anlaşılan nokta bu sorunun çoğunlukla geniz etinden, dil bağından, diş veya çene yapısından kaynaklanmıyor oluşudur. Geniz eti çok yaygın bir problem olup ‘m’ ve ‘n’ sesleri hariç hiçbir sesin üretimine engel olmaz. Dilaltı bağı, dilin tamamen hareketsiz bırakacak kadar büyük olmadığı sürece ‘r’ sesi dışında herhangi bir sesin üretilmesine engel olmaz. Bu kadar büyük bir dil bağı söz konusu ise öncelikle beslenme sorunlarından endişe etmek gerekir. Diş ve çene yapısındaki bozukluklar ise çoğunlukla seslerin üretilememesine değil halk arasında pelteklik denen hava kaçaklarına yol açar. Danışanın bu sorunlara sahip olması ve sorunun ciddi boyutlarda olması halinde terapiye başlamadan önce terapistiniz zaten sizi gerekli servislere yönlendirecektir. Sesler bu üç nedenden biri nedeniyle üretilemiyorsa dahi, sadece dil bağının veya geniz etinin alınması, dişlerin veya çenenin düzeltilmesi seslerinüretilmesini sağlamaz. Söz konusu seslerin nasıl üretileceğinin yine de bir dil ve konuşma terapisti tarafından öğretilmesi gerekir.
Okula Başlamadan Terapi Olur mu?
Bu soru biz dil ve konuşma terapistlerine hep garip gelmiştir ancak bu soruyla çok sık karşılaşırız. İşin garip tarafı sağlık profesyonelleri ve eğitimcilerin dahi zaman zaman danışanlarımıza bu yönlendirmelerde bulunduğunu duyarız. Bu yöndeki ‘tavsiyelerin’ ardından hemen hemen her zaman ‘bir tanıdığın çocuğunun’ veya kişinin bizzat kendisinin harfleri okula başlayıncaya kadar söyleyememiş oluşu hikayesi vardır. Elbette bazı durumlarda bunun doğruluk payı vardır. Bizler de her danışanımıza hemen sesletim terapisi verme kararı almayız (almamalıyız). Sesleri kendiliğinden zaman içinde üretebilecek çocuklarda çoğunlukla dil gelişiminde de gecikme görülür. Böyle bir durumda eğer çocuğun dilinde zaman içinde, kreş desteğiyle veya ebeveynlerin kendi başlarına yapabilecekleri birkaç ufak değişiklikle gelişme sağlanabilecekse dil ve konuşma terapisine gerek görülmez. Çocuğun dil gelişimi için de dil ve konuşma konuşma terapisine ihtiyacı varsa öncelikle dil terapisine başlanır. Bu süreç sonunda bazı harfler halen üretilemiyorsa (ki çoğu durumda böyle olmaz) ancak o zaman sesletim terapisine başlanır.
Yukarıda bahsettiğim gibi bir durum dışında ek engeli olmayan bir çocuğun dil gelişiminin tamamlanmasının üzerinden birkaç yıl geçmiş ve halen (‘r’ dışında) harfleri üretemiyorsa okula başlanması beklenmeksizin bir dil ve konuşma terapisine başvurulmalıdır. Çocuğun ek engeli varsa, dil gelişiminin tamamlanması da beklenmemelidir.
Sakız Çiğnesek Geçer mi?
Sakız çiğnemek, kalem ısırmak, dudakları yalatmak, ağız masajı (!) yapmak, balon üfletmek gibi sözde yöntemlerin bilimle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Harfleri söylemeyi sağlamak şöyle dursun zaman, para ve heves israfıdır. Böyle safsataların ardında sesletim sorunlarının sadece ağızla ilgili olduğu yanılgısı vardır. Oysaki gerçek bunun tam tersidir. Nasıl suların kesilmesi nadiren evinizdeki musluğun bozulmasına bağlıysa, sesletim sorunları da nadiren ağız yapısı ve hareketindeki sorunlara bağlıdır. Dolayısıyla nasıl sular kesildiğinde evdeki musluğu tamir etmeye çalışmıyorsanız, harfler söylenemediğinde de harflerin sadece görünürdeki kaynağı olan ağızın “bozuk” olduğunu varsayamazsınız!
Dil, dudaklar, dişler ve yanakların yapısı ve konuşma dışındaki hareketlerinin sesletim üzerindeki etkisi çok sınırlıdır. Sesletim sorunları ağırlıklı olarak güncel veya geçmiş işitme kayıplarına, dil gelişimindeki sorunlara, bilişsel, fonolojik bozukluklarla, işitsel ayırt etme ve motor konuşma bozukluklarına bağlıdır.
Yetişkinlerin Sesletim Sorunları Çözülebilir mi?
Bu konuda yetişkinler ile çocuklar arasında fark yoktur. Sesletim sorunlarını okul öncesinde çözmek istemenizin nedeni, çocuğun okul sürecinde yaşaması pek olası sorunları önceden çözmenin çok daha yararlı oluşudur. Dolayısıyla, işitme engeli olan bireyler hariç bireyin yaşı harfleri doğru üretmeye engel değildir. Çocuklarla yetişkinlerinterapi süreleri de birbirine yakındır.
Bu İşin Kitabı Yok mu?
Ne yazık ki sesletim sorunları kitapla çözülemez. Elbette B, M, P, V, F gibi üretimi nispeten kolay kalitesi nispeten önemsiz sesler çoğunlukla yalıtık olarak üretilebilir. Zaten çocuklar da genellikle bu seslerde sorun yaşamazlar. Ancak sorun sadece seslerin üretiminde değildir. Bir sesi çok iyi ürettiğinize inansanız dahi gerçek bu olmayabilir. Birçok peltek insan peltek olduğunun farkında bile değildir örneğin. Seslerin doğru ve kaliteli versiyonlarının tespiti için eğitimli bir kulak ve fonolojik eğitim gerekir. Sesletim terapisi “hadi dilini şuraya koy reee de yavrucum” düzeyinde ilerlemez. Dolayısıyla online veya kitabi bilgi ile yürütülemez.
İşitsel ayırt etme sorunu yaşayan bir birey (işitme kaybı değil) sesi nereden ve nasıl üreteceğini bilemediği için değil, sesler arasındaki farkı ayırt edemediği için (örneğin; ‘s’ ve ‘ş’ onun kulağına aynı ses gibi gelebilir) doğru sesi üretemez.
Fonolojik bozukluğu olan bir birey bir ses grubunun türünü başka bir ses grubuyla değiştirebilir. Örneğin; k, g, y gibi dilin arkasıyla çıkarılan tüm sesleri dil ucuyla t, d, l olarak çıkarmaya çalışabilir. Burada çözüm bu arka sesleri tek tek üretmek yerine dilin arkasını kullanmayı ve arka ses kavramını öğretmektir.
Bunlar gibi birçok durum göz önüne alındığında, yalnızca bir dil ve konuşma terapistinin doğru analiz ve teknikle kısa sürede kolaylıkla ve kalıcı olarak çözebileceği bir sesletim sorununa alternatif ‘’çözümler’’ aramak kişinin sorumluluğunu kendi alması gereken bir risktir.