Sessiz Kalp Hastalığı Tehlikeli Midir?
Yazar Günsel (Şurdum) Avcı • Kardiyolog • 3 Nisan 2018 • Yorumlar:
Bir kimsede, kalp hastalığı olduğu halde her hangi bir yakınma olmayabilir. Hatta kişi kalp hastalığı olduğunu da bilmeyebilir. Kalpte hafif bir bozukluğa bağlı sessizlik önemli olmayabilir. Ama, ciddi bir hastalık var ve sessiz ise, yani hastada bir yakınmaya neden olmuyor ise, hayati tehlike oluşturur. Kalbin hastalıkları çok çeşitlidir. Kalp kapaklarının hastalıkları, doğuştan bir bozukluğa bağlı olabilir ya da çocukluk çağında geçirilen boğaz infeksiyonları sonucu zaman içinde kalp kapakları bozulabilir. Kapaktaki bozukluk, kapağın kapanması gereken zamanda tam kapanamamasına, açılması gereken zamanda yeteri kadar açılamamasına neden olur. Kapaklardaki bozukluk hafif derecede ise yıllarca bir belirti vermeyebilir.
Doğuştan kalp boşlukları arasında delik olabilir. Bu delik küçük ve kalbin görevini bozmuyorsa,
yıllarca sessiz kalabilir. İler yaşlarda tesadüfen, bir tanı işlemi sırasında ortaya çıkabilir. Bu gurup hafif kalp hastalıklarının tanısında en etkin ve risksiz yöntem, ekokardiyoğrafik inceleme, yani kalbin ultrasonla incelenmesidir. Bu yolla kalpteki sorun anlaşılır, ama hafif olduğu için herhangi bir tedavi gerekmez. Birkaç yılda bir yapılan ekokardiyoğrafik incelemeler ile kalpteki bozukluk ilerliyor mu, aynı derecede mi kalmış, anlaşılmış olur. İlerledi ise gerekli tedavi uygulanır.
Sessiz “iskemi” ciddi bir durumdur.
“İskemi” tıpta bir dokuda kanlanma azlığını, ya da kanlanma yetersizliğini anlatan bir sözcüktür. Örneğin tıbbi raporlarda, “kalpte iskemik alan” tanısını gördüğünüzde, kalbin bir bölgesinin yeterli kan alamadığı belirtilmektedir. Kalp kasında iskemi koroner kalp hastalığında olur. Koroner kalp hastalığı, kalbi besleyen damarlar olan koroner damarların, damar sertliği denen hastalıkla yer yar daralması ve/veya tıkanması sonucu ortaya çıkan bir kalp hastalığı türüdür. Kalp krizlerine, kalp yetersizliğine ve ani ölümlere yol açan, ülkemizde ve dünyada ölüm nedenlerinin başında gelen ciddi bir hastalıktır.
Koroner kalp hastalığında, kalp damarlarındaki darlıklar kalp kasının kanlanmasını bozarak,
bazı bölgelerinin yeterli kan alamamasına neden olur. Özellikle hızlı yürüme, yokuş merdiven
çıkma, ağırlık taşıma gibi kalbin fazla çalışmasını gerektiren eforlar sırasında, kalpte kanlanma
azlığı ortaya çıkar. Bu durum kendisini göğüs bölgesinde ağrı ile belli eder. Efor sırasında göğse
gelen, baskı ve sıkışma niteliğinde olan, genellikle sol omuz ve kola, bazen sırta yayılan, eforu
durdurmakla geçen ağrılar, kalpte kanlanma eksikliğinin ve koroner kalp hastalığının en önemli
habercisidir. Ve, ağrısı olan kişiye “kalbin zorlanıyor, acele doktora git” uyarısıdır. Ama herkes böyle uyarılar alacak kadar şanslı olmayabilir. Bazen kalpte ciddi kanlanma azlığı yani iskemi olduğu halde, ağır eforlarda bile, kişide herhangi bir ağrı ya da yakınma olmayabilir. Böylece koroner kalp hastalığının da farkında olunamaz. Ama kalpte iskemi, ciddi ve ölümcül ritm bozukluklarına, yani ani ölüme zemin hazırlayan bir durumdur. Özellikle şeker hastalığı olanlarda, koroner kalp hastalığı sessiz seyreder, günün birinde kalp krizi ve ani ölüm ile ortaya çıkabilir.
Sessiz iskemi tehlikesinden nasıl korunabiliriz?
Damar sertliği ve koroner kalp hastalığı risklerini taşıyan kişiler, öncelikle önlem almalıdır.
Kimlerdir bu risk taşıyan kişiler?
- Genetik yatkınlığı olanlar, yani ailesinde, anne, baba, kardeş gibi birinci derecede
akrabalarında, erken yaşlarda, koroner kalp hastalığı, stent, bypass ameliyatı, kalp krizi,
kalp yetersizliği ve ani ölüm öyküsü olanlar,
- Şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kan yağları yüksekliği olanlar,
- Sigara ve benzeri zararlı alışkanlığı olup, bırakamayanlar,
- Düzenli egzersiz yapamayan ve stresli yaşantısı olanlar.
Bu riskleri taşıyan kişilerin, 30’lu yaşlardan başlayarak, kardiyolojik muayene ve tetkiklerden
geçmesi gerekir. En basit test, doktor gözetimi altında yapılacak efor testidir. Yürüme hızı
arttırılarak yapılan efor testi sırasında, hasta hiçbir güğüs ağrısı duymazken, sürekli izlenen EKG
de iskemi bulgularının görülmesi ile “sessiz iskemi” tanısı konur. Sonrasında, gerekli ileri
tetkikler ve uygun tedavi belirlenir.
Yapılan efor testinde iskemi saptanmasa da, yukarıdaki riskleri olan kişilerin, doktorlarının
belirleyeceği aralarla, bu kontrolları yaptırması uygun olur.
Elbette en etkin korunma, kişinin sağlıklı yaşam koşullarına uyarak, değiştirebileceği riskleri
düzeltmesidir. Yani düzenli egzsersiz, sağlıklı ve kilo aldırmayacak beslenme, sigara ve diğer
zararı alışkanlıkları bırakma, stresle baş etme yollarını öğrenme, şeker, kolesterol ve tansiyon
yüksekliği var ise, düzenli alınacak ilaçlarla bunları kontrol altında tutma, en etkin ve en ucuz
korunma yoludur.
Sessiz iskemi nasıl teşhis edilir?
Hastanın bir yakınması olmamasına rağmen, efor testinde EKG de iskemi düşündüren
değişikliklerin ortaya çıkması sissiz iskemi varlığını düşündürür. Miyokard perfüzyon sintigrafisi
(ilaçlı efor testi) ile kalpte kanlanması az olan bölgelerin saptanması sessiz iskemi varlığını
kanıtlar. Koroner anjiyografi ile, damarların çapı ve hangi damarlarda ne derecede darlık
olduğu saptanır.
Sessiz iskemi nasıl tedavi edilir?
Damarlarda, damar çaplarını %70 den fazla daraltan darlıklar saptanır ve damarlar stent ile
genişletme ya da bypass ameliyatına uygun ise, bu tedaviler uygulanır. Damarlar çok ince (2
mm’den dar) ve damar darlıkları çok yaygın ise, bu tedaviler uygulanamaz. O zaman EECP ile
Doğal Bypass tedavisi yegane uygulanabilecek tedavidir.