Şiddet, Aile İçi Şiddet ve Çocuklar Üzerindeki Etkileri
Yazar Emine Sinem Derli • Psikolog • 3 Mart 2021 • Yorumlar:
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün tanımına göre şiddet; “Fiziksel güç ya da kuvvetin amaçlı bir şekilde kendine, başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı fiziksel zarara ya da fiziksel zararla sonuçlanma ihtimalini artırmasına, psikolojik zarara, ölüme, gelişim sorunlarına ya da yoksunluğa neden olacak şekilde tehdit edici biçimde ya da gerçekten kullanılmasıdır” (Dünya Sağlık Örgütü, 2002).
Şiddetin çeşitli tanımlarına bakıldığında karşılaşılan ortak öğeler; kişinin canını acıtmak, yaralamak, öldürmek, mala zarar vermek amacıyla güç kullanmak veya yasa dışı bir hedefe varmak amacıyla şiddet kullanmak olduğu görülür (Özerkmen, 2012: 2).
Aile içi şiddet ise 1996 yılında Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından “bir ilişkide bir insanın yakını olduğu kişiye güç, kontrol, özerklik ve otoriteyi sağlamak amaçlı fiziksel, cinsel ve psikolojik kötü muameleyi içeren davranışlar” şeklinde tanımlanmıştır. Aile içi şiddet olgusu genel olarak tek bir olay olarak karşımıza çıkmaz, genel olarak şiddeti uygulayan kişinin mağdura karşı kullandığı davranış örüntüleri olarak gözlemlenir. Aile içi şiddet; fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet olmak üzere farklı şekillerde gözlemlenebilmektedir. Çoğunlukla erkek tarafından kadına ve çocuğa uygulanan şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aile içi şiddet döngüsü teorisi, The Battered Woman (Dayak Yiyen Kadın Sendromu) (1979) adlı kitabında Lenore Walker tarafından ortaya atılmıştır. Walker’ın teorisi temelde eş/partner tarafından uygulanan şiddette, istismarın yinelenme paternini tanımlamaktadır. Gerilim yükseldiğinde döngü başlar. Somut bir dürtü ile (‘işte geçirilen kötü bir gün’, içki içmek, para konusunda tartışmak vb.) tetiklenebilir. Sonuç olarak, fiziksel istismar ortaya çıkar, ancak duygusal veya zihinsel istismar daha önceden başlamış olabilir. Sonra, istismarda bulunan kişi özür diler ve bunun bir daha olmayacağını söyler veya yaşanan durumu inkâr eder, hatta mağduru bile suçlayabilir. Bu olayı gerilim ve şiddet yeniden tırmanana kadar, bir sakinlik süreci izler. Şiddet içeren ilişkilerin çoğu bu şekilde ortaya çıksa da zaman geçtikçe ‘toparlanma’ ve ‘sakinlik’ aşamaları giderek kısalır ve sonuç olarak ortadan kalkar, ta ki şiddet herhangi bir şekilde günlük rutin haline gelene dek.
Walker’ın Şiddet Döngüsü Teorisi
Birinci aşamada;
Şiddet uygulayan taraf: Özür diler, bağışlaması için diğer kişiye yalvarır, terapi yardımı alacağına söz verir, çiçek/hediye gönderir, “bunu bir daha asla yapmayacağım” der, aşkını ifade eder.
Mağdurun tepkisi: Terk etmemeyi kabul eder, geri döner veya şiddet uygulayan kişiyi tekrar eve alır, yasal işlemleri durdurmaya çalışır, şiddet uygulayan taraf için terapi randevusu alır, kendini mutlu/umutlu hisseder.
İkinci aşamada;
Şiddet uygulayan taraf: Dengesiz davranır, her şeye kusur bulur, karşı tarafı izole eder, ilgi göstermez, bağırır, alkol veya uyuşturucu alır, tehdit eder, eşyalara zarar verir.
Mağdurun tepkisi: Karşı tarafı sakinleştirmeye çalışır, ailesinden ve arkadaşlarından uzaklaşır, çocukların sessiz kalmasını sağlar, boyun eğer, kendini geri çeker, gerekçeler üretmeye çalışır, en sevdiği yemekleri pişirir, genel olarak temkinli davranır.
Üçüncü aşamada;
Şiddet uygulayan taraf: Vurma, boğazına sarılma, küçük düşürme, tecavüz, silah kullanımı, sözlü istismar, üzerine bir şeyler fırlatma gibi eylemlerde bulunur.
Mağdurun tepkisi: Kendini ve çocukları korur, polisi arar, sakin kalmaya çalışır, gerekçeler üretmeye çalışır, evi terk eder, şiddete karşı koyar (Walker, 1979).
Aile İçi Şiddetin Çocuklar Üzerindeki Etkileri
Şiddet çocuklar üzerinde kalıcı etkiler yaratmaktadır. Aile içinde şiddete tanık olan çocukların üzerinde şiddetin bazı etkileri şöyle sıralanabilir:
• Ebeveynlerden birinin diğerine şiddet uyguladığını yahut ebeveynlerinin kardeşine şiddet uygulandığını gören çocuk kendisini güvende hissetmez, korkar, üzülür,
• Olaylarla hiçbir ilgisi olmasa bile suçluluk hisseder,
• Dayağın, şiddetin ve baskının bir sorun çözme yöntemi olduğunu öğrenir ve bunu uygular,
• Şiddet ve baskıdan kurtulmak için yalan söylemeyi seçebilir,
• Şiddet uygulayanla kendisi arasında güvene dayalı bir ilişki yerine, korkuya dayalı bir ilişkisi olur,
• Şiddet uygulayana karşı öfke duyar,
• Gelişiminde çeşitli sorunlar yaşayabilir,
• Benlik imajı sarsılır, güven duyguları zedelenir, sınır koyma becerileri gelişmez,
• Şiddet ortamından kurtulmak için evden kaçabilir, erken yaşta istemedikleri veya hazır olmadıkları bir evlilik veyahut istemedikleri tercihler yapabilirler.
Şiddete maruz kalmış ya da tanık olmuş çocuklar aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasını gösterebilir:
• Uyuyamama, uyumaktan korkma, kâbus görme, sık sık uyanma,
• Tıbbi bir nedene bağlı olmayan, baş ağrısı, mide ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel belirtiler,
• Aşırı bir endişe hali, korkular, ani ses veya hareketler olduğunda irkilme,
• Saldırgan davranışlar, sinirlilik, kavgacılık, başka çocukların veya hayvanların canını yakma,
• Öfke nöbetleri veya başka zorlayıcı davranışlar,
• İnsanlara, okula veya eskiden sevdiği etkinliklere karşı ilgisizlik,
• Halsizlik, enerjisizlik,
• Duyguları ifade edememe,
• Yalnız ve terk edilmiş hissetme,
• Konsantrasyonda ve dikkati odaklamakta zorluk, okulda başarısızlık,
• Alt ıslatma, dil gelişiminde gerileme gibi yaşından küçük davranışlar,
• Sık ve uzun süreli ağlama, endişeli ve gergin hissetme,
• Fiziksel sağlık sorunları,
•Ergenlikte davranış sorunları (örneğin çocuk suçluluğu, alkol – madde kullanımı),
• Yetişkinlikte duygusal zorluklar (örneğin depresyon, kaygı bozuklukları)