Sigara ve Akciğer Kanseri
Yazar Berrin Pehlivan • Radyasyon Onkoloğu • 19 Mart 2020 • Yorumlar:
Kanser ve özellikle de akciğer kanseri deyince ilk akla gelen sigaranın, çok eski ve ilginç bir tarihçesi var. Kanser gibi, geçmişi Mısır mumyalarına dayanmasa da bizim dünyamıza, 1400’lü yıllarda, Avrupalıların Amerika kıtasını keşfetmesiyle yayıldığını biliyoruz. Amerika kıtasının yerlileri tütünü, tedavi ve dini amaçlarla kullanmak için üretiyorlardı. Avrupa’da tütün içerken ilk yakalanan Rodrigo Jerez’in ağzından burnundan duman çıkarması, şeytan tarafından ele geçirilmesi olarak yorumlanmış ve hapis cezasına çaptırılmış olsa da; 16. Yüzyılda tütün içme alışkanlığı tüm Avrupa’ya yayıldı. Bir yüzyıl sonra da Amerika’da ticari tütün ekimi başlayacaktı.
Tütün-kanser ilişkisine ait ilk araştırma 1761’de İngiliz doktor John Hill tarafından yayınlandı. Sigara kanser arasındaki ilk istatiksel ilişki ise Nazi döneminde Almanya’dan çıktı. Sigara yasakları giderek o dönemde de artmasına rağmen, 1. ve 2. Dünya Savaşları döneminde cephelerdeki askerlerin sigara kullanımı ve tedarikiyle giderek yaygınlaştı. Savaş bittiğinde dünya erişkin nüfusunun %60-80 sigara içiyordu.
Tütün başlangıçta çubuk veya pipolarla içiliyordu, tütün yapraklarına veya ince kağıtlara sarılma yönteminin ardından günümüzdeki sigara ortaya çıktı.
Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Kanser Topluluğu ve Dünya Akciğer Vakfı’nın katkılarıyla hazırlanan Tütün Atlasına göre Türkiye’de her yıl, 83 bin 100 kişi sigara kaynaklı nedenlerle yaşamını yitirirken 252 bin çocuk ve 14.5 milyon erişkin tütün ürünü kullanıyor. Akciğer kanseri Türkiye’ de erkeklerde en sık görülen kanser ve kadınlarda görülme oranı da artık 5. sıraya yerleşiyor.
Nikotinin adı, Fransa’da tütünü içmeyi popüler hale getiren Jean Nicot’ten gelmektedir. Sigaradaki en bilindik madde nikotin ancak, nikotin, bu canavarın bağımlılık yaratma işlevini yaratıyor sadece. Meselenin kanseri oluşturma kısmı ise yanan tütün bitkisindeki doğal maddelerin, nitrozaminler ve benzopiren gibi yanma ürünlerine dönüşmesinden kaynaklanıyor.
Bu dönüşümden daha tehlikelisi ise; günümüz insanının, ölümcül alışkanlıklarını ve yaşamsal handikaplarını değiştirmeden, yaşamın gönüllerince süreceğini sanan bir topluluğa dönüşmesi.
Haydi şu sigarayı bırakıp önce biz yaşama sarılalım. Aksi takdirde asla, önce yaşam sarılmayacak…