Şimdi Değil Daha Sonra
Yazar Ezgi Beyza Toprakçı • Psikolog • 10 Ocak 2020 • Yorumlar:
Bugüne kadar birçok şeyi istediniz. Belki bir kısmını başaramadınız.Başaramadığınız şeyleri erteleyip durdunuz ve daha sonra bu birikmiş başarısızlıkların verdiği yetersizlik hissiyle yıllarca kendinizi değersiz hissettiniz. Her başarısızlıkta olumsuz duygu ve düşünceleriniz arttı ve ertelemeyi öğrendiniz ve ertelemek başarısızlıkla yüzleşmekten daha kolay geldiği için ertelediniz.
İngiliz literatüründe “Procrastination” olarak geçen, Türkçede tam karşılığı bulunmayan , ‘Ertelemek, sonraya bırakmak, ağırdan almak’ olarak bilinen süreç günümüzde birçok kişinin alışkanlık haline getirdiği bir davranış örüntüsüdür. İnsanoğlu olarak sahip olduğumuz sorumluluklarımız ve bu sorumlulukları yerine getirme isteğimiz farklıdır. Kendimizi genelde sevmediğimiz ya da yapmak istemediğimiz işleri ertelerken buluruz. Ancak bunu çok sık yapmaya başladığımızda ‘Son dakikaya bırakmak’ alışkanlık haline gelir ve potansiyelimizi açığa çıkarmamıza engel olur.
Ertelemeyi alışkanlık haline getiren insanlar tipik olarak hayatın her alanında bir şeyleri ertelerler (Demiriz, 2015). Onların bir gün uygularım diyerek gazete köşelerinden yırtıp biriktirdikleri diyet listeleri, son ödeme tarihi geçmiş faturaları ve gecikmiş sağlık kontrolleri vardır. Aslında ertelediğimiz şey yapmaktan kaçındığımız iş değil, bu iş sonucu hissedeceğimize inandığımız olumsuz duygudur ve çoğu zaman bunun farkında olmayız. Örneğin; ders çalışmayı sürekli erteleyen bir öğrenci ders çalışmaktan değil, hiç sevmediği bu işi yaparken hissedeceği kızgınlık, üzüntü, can sıkıntısı gibi olumsuz duygulardan kaçar. Belli bir anda yapıyor olmamız gereken şeyi yapmak yerine daha çok keyif aldığımız şeyler yaparak, asıl yapmamız gerekeni erteleriz. Diğer bir tanımla; kısa vadede keyif veren işleri uzun vadeli işlere tercih ederiz. Ancak bu uzun vadeli işleri erteleme davranışı ailemize, kariyerimize hatta sağlığımıza zarar vermeye başladığında ‘Zarar verici davranış’ olarak tanımlanmaya başlar, sonuçları patolojik boyutlara ulaşır ve tedavi edilmesi gereken bir problem olur.
Çoğu psikolojik sorunun tedavisinde olduğu gibi, zarar verici hale gelmiş erteleme alışkanlığının tedavisinde ilk aşama farkına varmaktır. Kendimize karşı dürüst olmalı, ertelemeye başladığımız anları ve bunların sonuçlarını masaya yatırmalıyız. Yapmak istemediğimiz işler için sürekli bahane ürettiğimizi, işimizin başına oturduğumuz an dikkatimizi dağıtacak ihtiyaçlar aradığımızı, ‘Sadece 5 dakika’ diyerek verdiğimiz molaların saatlerimizi aldığının farkına varmalıyız.
Ardından erteleme davranışımızın sebeplerini bulmalıyız. Örneğin; başaramama korkusu, yetersiz hissetme, programsız çalışma, işleri aynı anda ve kısa sürede yapma isteği, iş önceliği konusunda kararsız kalma, mükemmeliyetçilik ve belirsiz hedeflere sahip olmak gibi nedenler sorumluluklarımızı ertelememize yol açıyor olabilir. Erteleme davranışının alışkanlığa dönüşmesinde bir diğer neden aile kültürü ve ebeveyn stilleridir. Otoriter anne-babaya sahip, sürekli eleştirilen, sorumluluklarını hep emir alarak gerçekleştiren çocuklar niyetlerini içselleştiremez, iç dünyalarını kontrol etmeyi ve düzenlemeyi öğrenemez.
Erteleme davranışının nedenleri arasından sık kullandıklarımızı keşfettikten sonraki adım zamanımızı aktif şekilde yönetmeye başlamaktır. Zamanı verimli yönetmek için çeşitli stratejiler kullanabiliriz. Aşağıda bu stratejilerden bazıları sıralanmıştır. Unutmamak gerekir ki her stratejinin etkinliği kişinin kendine en uygun bulduğu nedene bağlı olarak değişir.
* İşleri parçalara bölmeliyiz. Özellikle işi yorucu ve zor bulduğundan dolayı erteleyen kişiler için önerilen bir yöntemdir. İşimizi daha küçük ve yönetilebilir parçalara bölerek iş üzerindeki kontrolümüzü artırabiliriz.
* Yapılacaklar listesi oluşturmalıyız. Bu yöntem organize olamadığı gerekçesiyle işlerini erteleyen kişiler için önerilir. “Yapılacaklar” listesi hazırlandığında işin sıkıcı ve yorucu kısımlarını atlamamış, tamamını yapmış oluruz.
* Yapmak zorunda olduğumuz işi sevmeye çalışmalı, gözümüzde büyütmemeliyiz. Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi, kişinin durumlar karşısında hissedeceği duygular üzerine tahminleri her zaman doğru değildir. İşi gerçekleştirme düşüncesi sırasında yaşadığımız gerilim ve sıkıntıyı aslında işi gerçekleştirirken çoğu zaman hissetmeyiz bile. Önümüzdeki günlerde sıkıcı bulduğunuz işe başlamadan önce hissedeceğinizi düşündüğünüz olumsuz duygular hakkındaki tahminlerinizi 10 üzerinden puanlayın. İş bittikten sonra gerçekte hissettiğiniz duyguları da puanlayın ve ikisini karşılaştırın. Bu sayede aslında işlerin sandığınız kadar kötü hissettirmediğini, sorumluluklarınızı gerçekleştirmeden önce gözümüzde büyüttüğünüzü görebilirsiniz.
* Bölünmeyecek zamanlar seçmeliyiz. ‘Telefona bir bakayım’ dedikten sonra saatlerce işine dönemeyenler için en uygun yöntemdir. Gerçekleştirmemiz gereken sorumluluklarımızı ailemiz, arkadaşlarımız ve sosyal medya tarafından bölünmeyeceğine emin olduğumuz bir zaman diliminde gerçekleştirmeye çalışmalıyız. İşimiz bittiğinde Facebook bildirimlerine ve birikmiş mesajlara bakmaya zamanımız muhakkak olacaktır.
* İşi gerçekleştirmek için en iyi zamanımızı bulmalıyız. Herkesin gün içinde kendini daha dinamik hissettiği ve yaptığı işten daha çok verim aldığı bir zaman dilimi vardır. Kimisi sabah uyandığında daha mutlu ve enerjik olur kimisi ise geceleri çalışmayı sever. Gün içinde en verimli olduğunuz zamanı tespit etmeli ve işleri olabildiğince o zaman diliminde yapmaya çalışmalıyız.
* Neden yaptığımızı hatırlamalıyız: Saatler, günler, aylar boyunca uğraştığımız veya uğraşacağımız ‘O şey’ aslında ne için olduğunu kendimize hatırlatmalıyız. Verdiğimiz cevap motivasyonumuzu arttıracaktır.
* Bitmişler listesi tutmalı ve kendimizi ödüllendirmeliyiz: Her günün sonunda yaptığımız şeyleri yazarsak o gün ne kadar şey yaptığımızı görebiliriz. Bu yöntem diğer birikmiş işlerimizin hepsini yapabilecek gücün içimizde olduğuna dair inancımızı arttıracaktır. Keyif almadığımız bir işi ertelemek yerine gerekli stratejileri kullanarak tamamladığımızda kendimizi ödüllendirmeliyiz. Bu sayede davranışımızı pekiştirmiş oluruz.
Hayata gözlerinizi açma şansının verildiği her gün yeni bir başlangıç yapabilirsiniz. Şu an bu tavsiyeleri geçmişi aşmak, belki de yeniden başlamak için okudunuz. Ve eğer buraya kadar okuyup bu uzunca yazıyı bitirdiyseniz çoktan başlamışsınız demektir.
Kendinizden vazgeçmeyin.