SINAV KAYGISI
Yazar Zehra Orgun • Psikiyatrist • 17 Ekim 2016 • Yorumlar:
Sınav Kaygısı
Sınav kaygısının temelinde aslında sınavlardan öte, sınavlara yüklenen anlamlar, düşünsel tepkiler, iç konuşmalar, öznel yorumlar ve değerlendirmeler yatmaktadır. Ancak sınava hazırlanma sürecinde kontrol edilebilen belli bir seviyedeki kaygı normaldir, öğrencinin sınavı önemsemesinden kaynaklanır ve süreci olumlu etkiler.
Sınav kaygısının öğrencinin sürecini olumsuz etkilediği süreçte ise ani öfke patlamaları, içe kapanma, uyku ve yeme problemleri, çatışmacı ve tahammülsüz olma, somatik bedensel şikayetler ( mide , baş ağrısı, cilt sorunları, yüz kızarması, nefes darlığı, kalp çarpıntısı ), konsantrasyon sorunu, yorgun ve halsiz hissetme gibi semptomlar görülebilir. Aileyi hayal kırıklığına uğratma ve çalışmasına rağmen başarısız olacağı düşünceleri sınav kaygısı döngüsünü besleyecektir. Sınav kaygısını besleyen en büyük etkenlerin başında kaygı duygusunun aile içinde fazlaca deneyimleniyor ve öğrenilmiş bir duygu olmasıdır. Bir diğer durum ise öğrencinin sınavdan alacağı puanı ailenin itibarı ve sevgisi ile özdeşleştirmesidir.
Sınav kaygısı iki şekilde yaşanabilir; birinci durumda öğrenci ne kadar çalışırsa çalışsın ya performansını yeterince gösteremiyordur ya da sınav anı başarısız olacağını düşünüyordur ve bu yoğun kaygı konsantrasyonunu etkiliyordur. İkinci durumda ise, öğrenci başarısız ve yetersiz olduğunu o kadar kabullenmiştir ki, ne kadar çalışırsa çalışsın asla kendisinden beklenenleri yerine getiremeyeceğine yönelik içselleştirdiği olumsuz kendilik algısı vardır. Bu algı sonucunda ders çalışmaz ya da davranış problemleri ile deneyimlediği yetersizliği, aile ve sosyal çevresi ile çatışma yaşayarak bu çatışma sürecinde yeterli ve üstün olma ile onarmaya çalışır. Altında yatan yetersizlik algısıdır ve bu durum çatışmalar sonucunda çevresi tarafından daha çok pekiştirilir.
Sınav sürecinde “Nedensel döngüsellik” dediğimiz sürecin kırılması gerekir. “Nedensel Döngüsellik” birbirini destekleyen ve besleyen durumlar zinciridir. Örneğin ; Ebeveynler çocuğun sınavdan aldığı puanı, başarılı anne-baba olma ile özdeşleştirmiştir, çocuk ailenin beklentilerini karşılayamamaktan ve onları hayal kırıklığına uğratmaktan kaygılanır, çocuk kaygılandıkça başarısız olacağını düşünür, bu düşünceler onu daha gergin ve çatışmacı yapar, çocuk böyle davrandıkça ailenin çocuğa olan toleransı azalır ve çocuk ile çatışmaya sürükler, ailesine karşı yetersiz hisseden çocuk kaybedeceğini düşündüğü önemli bir maça çıkmak istemeyen oyuncu gibi ders çalışmayı bırakır veya duygu yoğunluğu nedeni ile konsantre olamaz , gerçek performansını sergileyemez. Bütün bu zincir gittikçe kötüleşerek devam eder. Bu zinciri kırmak ve bu kaygının kaynaklarını keşfetmek gereklidir. Öğrenci kaygısını tetikleyen duygu ve düşüncelerini keşfederek onları kontrol altına almayı öğrenmelidir. Bu süreci gün geçtikçe ısınan kapalı bir tencere gibi düşünün aileler ve sosyal çevre ocağın altını açarken tencere içerisinde ne oluyor açıp bir bakmak lazım. Öğrenci aktaramadığı, paylaşamadığı duyguları üzerine konuşmalı yani o tencerenin kapağı biraz olsun aralanmalıdır. Ne yazık ki anne-babalar çocuğun kaygılarını dinleme ve onlara destek olma konusunda zorlanabilir çünkü çocuk ile benzer kaygı ve korkulara sahip olabilirler. Zaten öğrencinin kaygısının parçası olan ve benzer duyguları yaşayan aileler öğrenciye destek olamamakta hatta daha çok çatışma yaşamaktadır. Akranlarında da benzer sorunlar gören ya da bir yarış içerisinde olan öğrenci kimseden destek alamayıp kısır bir döngünün içinde kıvranmaktadır. Pek çok aile “Bize bir şey anlatmıyor, nasihat ediyorum, konuşmaya çalışıyorum, işe yaramıyor.” diyecektir. Ancak bu süreçte öğrencinin en büyük ihtiyacı yargılanmadan, öğretici olunmadan dinlenmek, duygularına eşlik edilmek ve yıkıcı bir kaygı yaşarken onu tutan bir çevreye sahip olmaktır. Bu süreci idare edebilmek ve gerekli desteği öğrenciye sunabilmek için aile kaynağının yeterli olması gerekir. Bu kaynak anne ve babanın kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olması ve öğrenciye nasıl olumlu destek olabileceğini keşfetmesi gerekmektedir. Örneğin eleştirel bir ebeveyn ile büyümüş bir ebeveyn deneyimlediğini deneyimletebilir ya da kaygılarını kontrol altına almayı başaramayan bir anne- baba öğrenciye yeterince destek olamayabilir. Bu durumda bir uzmana başvurmaları ve aile dinamiklerine uygun dışarıdan bir uzman bakış açısı ile yönlendirme almaları en sağlıklısı olacaktır. Öğrenci uzmana getirilirken “ Bu süreçte çok yoruldun, sürekli başarman gereken bir sürecin içerisindesin ve bu çok zor bir süreç biliyorum sana nasıl destek olabilirim, sen kendini nasıl daha iyi hissedebilirsin destek almak istiyorum. Dişimiz ağrıyınca nasıl doktora gidiyorsak, üzgün olduğun zamanda psikoloğa gitmemiz gerekir, ne dersin ?” gibi cezalandırıcı ve suçlayıcı bir dil kullanmadan bir uzmana başvurmanız, öğrenciye sadece notlarım değil benim duygum da ailem için önemli mesajı verecek ve sürecin çözümü için önemli bir adım olacaktır.
Uzm. Klinik Psikolog
Zehra Orgun