Sınav Kaygısı
Yazar Özge Devezer Uslu • Psikolog • 6 Eylül 2018 • Yorumlar:
Sınavlar, öğrencilerin okul hayatı boyunca akademik açıdan değerlendirilmelerini sağlayan uzun süreçlerdir. Çocuklarda ve ergenlerde sık rastlanan bir kaygı türü olan sınav kaygısı; sınavdan hemen önce başlayan, fiziksel ve duygusal belirtileri olan bir durumdur. Kaygı duygusu aslında tüm insanlara gerekli olan bir duygudur, beynimizde bulunan amigdalanın bize "savaş veya kaç" komutu vermesiyle beraber, kaygı yaratan durumu değerlendirip kendimizi korumaya alabiliriz. Fakat sınavlara duyulan yoğun kaygı, öğrencilerde performans düşüşlerine ve stres seviyesinde yükselişlere sebebiyet verir. Hatta öğrencilerde tükenmişlik (burn out) hissine bile yol açabilir.
Sınav kaygısının her öğrencide aynı olmayışının belli başlı sebepleri vardır. Örneğin; sınav kaygısı düşük olan öğrencilerin aldığı sosyal destek yüksek olanlara göre daha tatminkardır. Sosyal destek kaynakları aile, arkadaşlar ve öğretmenlerdir. Aile üyelerinin destekleyici, motive edici tavırları; çocuk ve gençlerin sevgi dolu ve sıcak bir ortamda büyümeleri ile kaygı seviyelerinin düşüklüğü arasında yüksek bir paralellik vardır.
Hatta, 14-16 yaş arasındaki ergenlerle yapılan bir araştırmaya göre, bozuk aile yapısına depresyon belirtileri eşlik ediyor. Genç yetişkinler ve ergenlerin ailelerinden aldıkları sosyal desteğin yeterli olduğu durumlarda, kaygı ve depresyon belirtileri de azalır.
Aileden beklenen desteği öğrenciler okuldaki öğretmenlerinden de beklerler. Okulda suçlayıcı, cezalandırıcı ve kişiliğe hakaret edici bir davranış tutumu ile karşılaşan öğrenciler, arkadaş ve aile desteğinden de yoksun olduklarında okuldan uzaklaşmaya ve soğumaya başlayabilirler.
Sınav kaygısını belirleyen en önemli unsurlardan biri de yetkinlik hissidir. Başarı duygusu ve yetkinlik inancı birbirini besleyen kavramlar gibi görünse de, yetkinlik inancı evde ve sosyal çevrede desteklenen; uyumlu ve sağlıklı bir aile ortamında olumlu bir şekilde gelişir. Bu noktada tekrar anne baba tutumlarına dönmemiz gerekir. Çocukların, sağlıklı ve mutlu birer yetişkin olabilmeleri için uyumlu ve özerklik sağlayan bir ortamda yetişebilmeleri önemlidir.
Olumsuz anne baba tutumlarının sınav kaygısının yanı sıra, atılganlık, benlik özsaygısı gibi kişisel özellikleri de kötü etkilediğine dair pek çok araştırma vardır. Aile bu durumlarda, her zaman önceliği çocuklarına verdiğini, ona her türlü imkanı sağladığını, bu imkanlara rağmen yeterince çalışmadığını şikayet eder. Ancak bu, çocukların kendisini ifade etmesine izin vermeyen ve suçlayıcı yaklaşan ebeveynlerin kendilerini korumak için oluşturduğu bir kalkan cümlesidir. Ufak tefek çabaları da değerlendirip görebilmek önemlidir. 4 övgü 1 eleştiri kuralına sadık kalınmalıdır. Dengeli bir ilişki kurulamayan çocuk başarısız olabileceği gibi, başarılı olduğu halde mükemmeliyetçi olan ve sürekli performans kaygısı olan biri haline gelebilir.
Mükemmeliyetçilik düşüncesi, depresyonla bir arada da görülebilir. Bu durum düşük benlik saygısına ve kaygı seviyesinin artmasına sebep olur.
Akademik başarı ve başarısızlık, öğrencilerin duygusal özellikleri ile ilişkilidir. Ayrıca, akademik başarı; öz saygı, yalnızlık ve utangaçlıkla da yakından ilintilidir.
Öğrencilerin yaşadığı sınav kaygısına destek olabilmek amacıyla, anne babalar, öğretmenler ve psikologlar ortak bir çalışma ve iş birliği içinde olmalıdır.