Sınırdurum Kişilik
Yazar Aylin Cengiz Akpınarlı • Psikolog • 29 Aralık 2020 • Yorumlar:
Klinik psikolojide, kişiliği incelerken temelde kişinin hangi düzeyde; nevrotik, psikotik veya sınırdurum olduğu öncelikle değerlendirilir. Sınırdurum kişilik en özet hali ile, nevroz ile psikoz arasında olma durumu şeklinde ifade edilebilir. Daha detaylı ifade etmek gerekirse hem psikotik hem de nevrotik özellikleri olan aynı zamanda nevrozdan daha ağır ancak diğer yandan psikotik gibi de yoğun çözülmeleri olmayan bir yapıdan söz edebiliriz.
Bu terim (sınırdurum kişilik), uzun yıllar tartışılmış ve diğer kişilik bozukluklarıyla aynı grupta tanımlandığı için bir kişilik bozukluğu türü gibi algılanmasına neden olmuştur. Aslında sınırdurum örgütlenme, patolojinin düzeyini ifade etmeyi amaçlamaktadır. Analistler, sınırdurumun patolojik kişilik türünü belirttiği (sınırda kişilik bozukluğu) veya patolojik kişilik düzeyini (sınırdurum kişilik örgütlenmesi) belirttiği konusunda farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Sınırdurum kavramının, patolojinin düzeyini ifade ettiğini kabul edersek, sınırdurum narsisistik kişilik gibi bir kavram oluşturabilir, böylelikle patolojinin düzeyini ifade edebiliriz (McWilliams, 2013). Bu durumda, sınırdurum narsisistik kişiliğin, bilinen narsisistik kişilikten farklı bir durum olduğu, kişinin hem psikotik hemde nevrotik özellikte bir narsisistik yapılanması olduğunu anlayabiliriz.
Sınırdurum kişilik biçimi ve sınırdurum kişilik bozukluğu arasındaki farka Köroğlu ve Bayraktar, Kişilik Bozuklukları Kitabı’nda değinmişlerdir. Buna göre, bütün ilişkilerinde çoşkulu, bağlı, karşısındakine bağlanma eğiliminde olan ve ilişkilerini çok ciddiye alan, duygularını yoğun yaşayan, tepkisel, eğlenceye düşkün olan, cesur, yaratıcı, hareketli özellikteki kişi sınırda kişilik biçimi gösterebilir. Diğer yandan, tutarsız ilişki biçimleri olan; çok yüceltme ve yerin dibine sokma, en az iki alanda dürtüsel davranımları olan, hızlı duygusal değişimleri olan, sıklıkla boşlukta olma ve öfke duyguları, en az iki alanda belirsizlik ve kimliksiz olan, sürekli bir terkedilmekten kaçınma çabasında olma durumu sınırdurum kişilik bozukluğu olarak tanımlanmıştır (Köroğlu ve Bayraktar, 2010). Anlaşıldığı gibi, sınırdurum kişilik biçimi ve sınırdurum kişilik bozukluğu arasındaki farkı tanımlarken aslında davranışların dozuna vurgu yapılmaktadır. Bu açıdan bakarsak, sınırdurum kişilik bozukluğunun dozunu bile kendi içinde, hastalığın belirtilerinin ciddiyetine göre gruplandırabiliriz.
Sınırdurum yapılanmasında diğer patolojilerde olduğu gibi, biyo-psiko-sosyal nedenlerden bahsedebiliriz. Ancak özellikle sınırdurum örgütlenmesinde diğerlerinden farklı olarak çocukluk travmalarından ve istismardan daha çok söz edilir. Buna ek olarak, Mahler’in tanımladığı ayrılma bireyleşme sürecinde oluşan sıkıntıların etkisinden söz edilir. Biyo-psiko- sosyal nedenlerden söz etsek de özellikle çocukluk dönemindeki ihmaller, istismarlar, çoklu travmalar ve bağlanmayla ilgili sorunlar sınırdurum kişiliği oluşturabilir.
Sınırdurum kişilerin özelliklerinden anlaşıldığı gibi, aslında erken dönem çocuklukta güvenli ve sağlıklı bir bağlanma süreci çoğunlukla yaşanmamıştır. Genellikle sınırdurum kişilikte olan danışandan hikaye alındığında, bakım vereni (genelde anne) ile tutarsız ve travmatik ilişki öyküleri tanımlarlar. Erken çocukluk dönemlerinden başlayan, ihtiyaçların tam karşılanmadığı ve böylelikle bağlanmanın oluşmadığı öykülere sık rastlanır. Buna ek olarak, söz ettiğimiz gibi travmatik çocukluk ve yaşam öyküleri belirgindir.
İlişkilerinde terk edilecekleri duygusuna sıklıkla kapılırlar. Yakınlaştıklarını hissettiklerinde yutulacaklarını, uzaklaştığını hissettiğinde terkedileceğini düşünür. Bu şekilde baktığımızda, sınırdurumda ayrılma bireyleşmedeki tıkanıklık oldukça belirgindir. Sınırdurum kişinin gözünden bir kişi iyi veya kötüdür. Buna ek olarak, sınırdurum kişinin gözünden bir kişi iyiyken başka bir gün aynı kişi çok kötü olabilir. Bir kişiyi çok yüceltebilir ve daha sonra değersizleştirebilir. Benzer şekilde bir şey hep ya da hiçtir. Bütün bunlara bir bütün olarak baktığımızda, sınırdurum kişiliklerde aktarım belirgindir, iyi veya kötü şeklinde değerlendirme yapılır. Diğer yandan karşı aktarım süreçleri de zorlayıcı olabilmektedir. Çoğu zaman terapist karşı aktarım yaparak cezalandırıcı veya fedakar ebeveyn rolüne girebilir.
Sınırdurum kişiliklerin genel olarak hep devam eden bir bunalım durumları olabilir. Sınırdurumda, dissosiyasyonlar ve gerçeği değerlendirmede bozulmalar olabilir çünkü aynı zamanda psikotik özellikler olabilir. Sıklıkla intihar girişimleri görülebilir. Sürekli bir terkedilmeden korkarlar ve bu nedenle terkedilmemek için çılgınca çaba gösterseler de sıklıkla terkedilirler. Kolay öfkelenme, dürtüsellik (cinsellik, madde kullanımı, para harcama gibi birçok alanda olabilir), manipülatif davranışlar, kimlikte tutarsızlık, değişken duygulanım en belirgin özelliklerdir. Daha önceden de belirtildiği gibi, nedenleri için sıklıkla travmalardan bahsedilir. Buna ek olarak, doğumda veya kazada beyin hasarı gibi nedenlerden de bahsedilir. İnsanları, tamamen iyi veya tamamen kötü şeklinde değerlendirme eğilimindedirler. Kendini hiç sevmeme, aşırın değersizlik duyguları, kendinden iğrenme söz konusu olur. Ego gücünde bozulmalar oluşur. Davranışları sıklıkla ve aniden mod değiştirir. Tamamen ters duygudurumlar arasında dalgalanabilir. Bu kişilerde dürtüsel davranışlardan sonra pişmanlık gelişebilir. Sınırdurum kişiler aynı zamanda oldukça bağımlı bir yapıda olabilir. Buna ek olarak, daha önceden sözü geçtiği gibi terkedilmemek için çok çaba gösterir. Bununla ilişkili olarak ayrılma kaygısı da belirginleşir. Sınır durum kişilik bozukluğu olanlar diğer kişilik bozuklarına göre çok daha fazla karmaşa yaşarlar.
Sınırdurum kişilik bozukluğu diğer kişilik bozukluklarından ortak özellikler taşıdığı için karışabilmektedir. Örnek olarak, ani duygu değişimleri, manipülatif davranışlar, immatür ve bağımlı yapı aynı sınırdurum kişilikteki gibi histrionik kişilik bozukluğunda da görülebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, sınırdurum kişilerin bu davranışlara ek olarak çok yoğun öfke, değersizlik ve boşluk duyguları, intihar eğilimi veya girişimi gibi belirgin durumları vardır. Başka bir örnek, sınırda kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu gibi terkedilmekten korkarlar. Bu kadar benzerlik olmasına rağmen, sınırda kişilik bozukluğu öfke patlamaları ve terkedilmemek için harcadıkları çılgınca çaba ile diğer kişiliklerden ayrışırlar. Diğer birçok kişilik bozukluğu ile ortak özelliklere sahip olması nedeniyle bu örneklerdeki gibi başka birçok örneklerden de söz edilebilir (Öztürk ve Uluşahin, 2016). Sınırdurum hastalar ile psikotik hastalar arasında ayrım yapmak da güç olabilir. Bunun nedeni sınırdurum kişilerin zaman zaman dağılıp psikotik özellikler gösteriyor olmasıdır. Ancak tabii ki sınırdurum kişiler psikotik kişiler gibi çoğu zaman var olduklarına dair şüpheler içermezler. Sınırdurum kişiler var olduklarını bilirler ve çoğu zaman gerçeği fark ederler. Bazı dönemler gerçeği fark edebiliyor olsalar da yoğun değersizlik duyguları ile intihar girişimleri sık görülebilir. Sınırdurum kişilik örgütlenmesinde savunma mekanizmaları, inkar, bölme, yansıtmalı özdeşim gibi ilkel savunmalardır. Buna ek olarak, sınırdurumda kimlik bütünlüğü yoktur. Sınırdurumun bu özelliklerini, Rorschach gibi yansıtmalı testlerde görmek kolay olmaktadır.
Özellikle kimlik sorunları belirgin olduğu için sınırdurum kişileri, klinisyenler olarak, Rorschach gibi projektif testlerde kimlik bütünlüğü tanımlayamamaları nedeniyle, diğer test ve değerlendirmelere göre daha kolay fark edebiliriz. Aynı zamanda bu testteki kartlarda gerçeği değerlendirmedeki bozulmaları görebildiğimiz için sınırdurum kişileri iyi tanılayabiliriz. Buna rağmen, kişiye tanı koymak için birkaç seans hatta bazen daha uzun süreli takip etmek doğru olabilir.
Sınırdurum kişilerle terapi konusunda klinik karar, sınırdurum kişinin hangi uca daha yakın olduğuna göre değişmektedir. Kişi psikotik uca daha yakınsa destekleyici terapi, nevrotik uca daha yakın ise diğer iç görüyü arttıran dışavurumcu psikoterapiler işlevsel olacaktır. Temelde amaç olumlu bir kendilik duygusu oluşturmaktır. Sınırdurum kişiliğin tedavisi, diğer kişilik bozuklukları gibi uzun süreli psikoterapilerle yapılabilir. Psikoterapiye ek olarak, dürtüsellik ve psikotik özellikleri dengelemek için psikiyatri ile iş birliği halinde farmakolojik destek alınabilir. Sınırdurum kişilerde ilaç ve psikoterapinin beraber gittiği tedaviler daha olumlu sonuçlanabilir.