SINIRLI VE MUTLU ÇOCUKLAR-ÇOCUKLARA SINIR KOYMANIN İNCELİKLERİ

Yazar Şahika Akkuş SertPsikolog • 12 Nisan 2017 • Yorumlar:

“Ben çocuğumu hiçbir şeyde kısıtlamıyorum, canı ne isterse yapsın. Özgür büyüteceğim çocuğumu,

biz birçok şeyden mahrum büyüdük, çocuğuma yaşatmayacağım aynısını...” cümleleri uzar gider. Bu

cümlelere, söyleyen kişinin olumlu bir havada ve gülümseyerek “evimizin hükümdarı, vallahi bu çocuk

bizi parmağında oynatıyor” söylemleri de eklenebiliyor çoğu zaman.

Çocukları için en iyisini düşünen bazı ebeveynlerin, çocuklarına iyilik yapmak niyetiyle ya da “çocuğum

beni sevmezse, psikolojisi olumsuz etkilenirse, aramız bozulursa” gibi endişelerle çocuklarına sınır

koyma konusunda pek gönüllü olmadığı söylenebilir. Bu noktada öncelikli olarak vurgulamak

istediğim, sınır koymanın bir cezalandırma yöntemi olmadığı ve sınır koyarken çocuğumuza olan

sevgimizi kısıtlamadığımız, sadece çocuğun davranışlarının sınırlandığıdır.

Bebek dünyaya geldiğinde bir bilinmezin tam ortasına doğuyor ve doğal olarak etrafındaki her uyaran

onun için tehlike, tehdit ve kaygı unsuru oluşturuyor. Neyin doğru ya da yanlş olduğunu

bilmemesiyle, yapılması ya da yapılmaması gerekenlerin belirsizliği arasında sıkışıp kalan küçük bir

çocuğun “bana sınırlarımı gösterin, kayboluyorum, korkuyorum!” seslerini duymayan ebeveynlerin

farkında olmadan çocuklarına kötülük ettiğini söylemek yerinde olur sanırım. Tek istediği birisinin ya

da birilerinin ona yol göstermesi, liderlik etmesi. Bu süreçte çocuğun zorlayıcı davranışları doğal

olarak kendini gösteriyor çünkü çocuk kendi sınırını keşfederken karşıdakinin yani sınır koyanın

sınırlarını da test ediyor. Tek istediği ne kadar ileri gidebileceği, ne kadar zorlayabileceği ile ilgili bilgi

almaya çalışmak. Görmek istediği şey ise kendinden emin, pes etmeyen, güçlü bir kural koyucu.

Karşıdan “ben güçlüyüm, bana güvenebilirsin” mesajı geldiğinde, işte o zaman kendini güvende

hissediyor. Sınırların anlamı da o değil mi zaten, çocuğa “güvendesin, değerllisin, korunuyorsun”

mesajlarını vermek.

Anne baba olarak görevimiz çocuklarımızı büyütmek, yetiştirmek, geliştirmek, eğitmek, onlara bir

şeyler öğretmek, fizyolojik ihtiyaçlarının yanında sosyal, duygusal, psikolojik ihtiyaçlarına karşılık

vermek. Dünyayı kendi kendilerine keşfetmeleri çok zor olduğu kadar tehlikeli de. Kendi başlarına

doğru karar veremedikleri gibi kendilerine sınır da koyamazlar. Bu ihtiyacı karşılama görevi de

ebeveynlere düşüyor elbette. Çocuklara sınır koymayarak, onlara kuralları öğretmeyerek onları nasıl

büyük bir yükün altına soktuğumuzu fark edebiliyor muyuz?

Evin dışında da bir hayat var ve evde bir anlamda dışarıdaki hayatın provası yapılıyor. Sınırlarını

bilmek çocuğun dışarıdaki hayatta yer alan kurallara uyum sağlaması açısından büyük kolaylık.

Sınırlar çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için var ve olmalı da. Sınırları belirlerken seçici davranmak

önemli. Her şeyi sınırlamak, çocuğu kurallara boğmak yapılan yanlışların başında geliyor ne yazık ki.

Yapılması gereken, tehlikeli şeyleri ortamdan uzaklaştırıp mümkün olduğunca çocuk için güvenli bir

yaşam alanı sağlamak. Çocuğun davranışlarını kısıtlamadan ve çocuğa ‘hayır’ demeden önce

davranışın çocuğun kendine ve etrafına zarar veren bir davranış olup olmadığı ile ilgili durup

düşünmek faydalı olabilir.

Sınır koymaya niyetli olan ebeveynlerin karşılaştığı belirsizliklerden biri de sınırların çocuğa nasıl

anlatılması gerektiği ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken önemli noktalar konusunda oluyor.

Özellikle geniş ailede büyüyen çocuklara sınır koyma konusu daha da zorlaşan bir durum olarak

karşımıza çıkıyor. Sınırları belirledikten sonra bu sınırların uygulanması konusunda ailedeki her bireyin

aynı tutumu sergilemesi belki de en önemli noktalardan bir tanesi. Bir aile üyesinden onay almayan

çocuk başka bir aile üyesinden onay alacağından zaten çoktan eminse, sınırlar maalesef işlevselliğini

yitirmiş duruma geçiyor. Bu konuda tüm aile bireylerinin “çocuğun iyiliği için” ortak bir tutum

göstermesi son derece önemli.

Kuralların tutarlı olması diğer hassas konulardan bir tanesi. Bir kural normal şartlar altında her zaman

geçerli olmalı. Burada önemli olan nokta, kuralların çocuğun yaşına ve gelişim özelliklerine uygun

olmasının gerekliliği. Kurallar gerektiğinde esnetilebilmeli, yeni kural eklenebilmeli ya da kurallar

ortadan kaldırılabilmeli. Bunları yaparken çocuğun ve ortamın özellikleri dikkate alınmalı, yine

ailedeki her üyenin bilgisi dahilinde yapılmalı. Bir kuralın neden o anda uygulanmadığı da çocuğun

anlayabileceği mantıklı bir şekilde çocuğa açıklanmalı.

Kural koyarken o kuralın neden varolduğu çocuğa açıklanmalı. “Olmaz diyorsam olmaz, vardır bir

nedeni” demek çocuklar için ikna edici olmaktan çok kurala uymama konusunda onları motive eden

bir yaklaşım olmaktadır.

Çocuklar model alarak öğrenirler ve kurallara uyma konusunda da ebeveynlerin çocuklara doğru bir

rol model olmaları gerekmektedir. Yatmadan önce dişlerin fırçalanması gerektiği ile ilgili bir kurala

çocuğun uymasını kolaylaştıran şey ailedeki diğer bireylerin çocukla birlikte dişlerini fırçalaması

olabilir.

Etkili ve doğru bir iletişimle çocuğa sunulan kuralların verdiği mesaj daha etkili olacaktır. Mesajların

net olmasının yanında; söylediğimiz sözlerin, mimiklerimizin, vücut duruşumuzun ve ses tonumuzun

birbirini destekler nitelikte olması çok önemli.

Çocukların kurallara uymasını kolaylaştıran diğer bir konu da, çocuk uygun davranışlar sergilediğinde

onu sözel ifadelerle övmek, mimiklerimizle memnuniyetimizi ve onayladığımızı çocuğa belirtmektir.

İstendik davranışları pekiştirerek bu davranışların yapılma olasılığını ve sıklığını arttırmış oluruz.

Çocuğa alternatif sunmak, sınırları zorlama konusunda çocuğun fazla diretmemesi açısından oldukça

faydalı bir yoldur. “Burada oynayamazsın ama bak burada istediğin kadar oynayabilirsin” Şu anda

hasta olduğun için dondurma yiyemezsin ancak sana en sevdiğin pastadan alabilirim” cümleleri bu

duruma örnek olabilir.

“Her çocuğa sınır olmaz, bizim çocuk farklı, ona kural işlemez” şeklinde düşünen ebeveynler için “her

çocuğa aynı kurallar olmaz, çocuğa uygun kurallar olur” şeklindeki düşüncemi söylemek isterim.

Sınırları bir resim ya da fotoğraf çerçevesine benzetecek olursak; çerçeve fotoğrafı koruyan, onu

ayakta tutan, fotoğrafa bir duruş kazandıran önemli bir ayrıntıdır. Ebeveyn olarak bizim görevimiz,

fotoğrafa uygun çerçeve bulmak.

Uzm. Psk. Şahika Akkuş Sert

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)