Şizofreni
Yazar Mehmet Karadağ • Çocuk Psikiyatristi • 30 Nisan 2021 • Yorumlar:
Şizofreni en ağır akıl hastalıklarından biridir. Ömür boyu sürdüğünden bireyin hayatında az ya da çok mutlaka bir mağduriyete sebep olur. Şizofreni terimi ilk kez 1911 yılında Eugen Bleuler tarafından kullanılmıştır. Çocuklarda ise 1926 yılında August Homburger tarafından tanımlanmıştır. Şizofreni daha çok yetişkinlikte başlayan bir hastalık olmasına rağmen, çocukluk veya ergenlik çağında da başlayabilir. 1950’ li yıllara kadar bu hastalığın tedavisi bulunmadığından, hastaların çoğu uzun süre hastanelerde yatıyor, kaderine terk edilmek üzere sokağa bırakılıyor ya da çevresi tarafından ölüme mahkum ediliyordu. 1950’ de ilk şizofreni ilacının bulunmasıyla ümitler yeşerdi ve günümüze kadar büyük adımlar atıldı. Şuan bazı şizofreni hastaları hayatlarına devam etmekte, mesleklerini sürdürebilmekte, sadece ayaktan kontrollerle hastaneye yatmadan tedavilerini devam ettirebilmektedir.
Şizofreni hastalarında gerçeği değerlendirme algısı kaybolmuştur. Hastalar kendilerini, hareketleri ve düşüncelerini telepati ya da ışınlar yoluyla dış güçler tarafından yönetiliyor gibi hissederler. Kendi düşüncelerinin sese dönüştüğünü, yayıldığını ya da başkalarının düşüncelerinin kendi düşüncelerine eklendiğini, bazen de düşüncelerinin dışarıdan başkaları tarafından çalındığını hissederler. Bazı hastalar kendileri hakkında konuşulduğunu ya da davranışları hakkında yorumlar yapıldığını düşünürler. Bazen görüntüler görüp, sesler duyarlar. Sesler hastayı yöneten ( git camdan atla, annen senin kötülüğünü istiyor, ona zarar ver), alay eden (sen aptalın tekisin) veya başka şeyler söyleyen sesler olabilir. Bazı hastalarda düşünceler açığa her yerde çıkarken, bazılarında düşündüğü konu açılmadığı takdirde, diğer insanlar gibi yorumlar yapıp, hayatlarına devam edebilirler.
Hastalığın bir kısmı hızlı bir şekilde birkaç haftada başlarken, çoğunluğu aylar, yıllar içinde başlar ve gelişir. Çocukluk çağında başlayan şizofreni erkeklerde daha sık görülür. Hastalık başlamadan önce hastada garip davranışlar, sosyal geri çekilme, mizaç değişikliği, öfke patlamaları, huzursuzluk ve konsantrasyon bozuklukları görülebilir. Bu belirtiler tanı koymak için yeterli olmamakla beraber erken müdahale için dikkatle takip edilmesi gereklidir. Hastalığın sebebi olarak tek faktör göstermek şuan doğru olarak kabul edilmemektedir. Fakat bu hastalıkta genetik yatkınlığın önemi büyüktür. Örneğin birinci derece akrabalarında şizofreni olan birinin şizofreni olma olasılığı normal insanlara göre %10 daha yüksek bir ihtimaldir. Çevresel stresler ise şizofreniye sebep olmaktan ziyade hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.
Bu düzelmelerde ailenin sosyal desteği, doktora ulaşımdaki rahatlık, çevresel düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. Tedavisinde antipsikotik adı verilen ilaçlar, psikoterapi ve Elektro Konvulsif Tedavi (EKT) gibi çeşitli tedaviler kullanılmaktadır. Unutmamak gerekir ki Şizofreni tedavisinde en önemli nokta düzenli takiptir.
Haftaya görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…