Sorularımızın Cevapları
Yazar Zehra Bekki • 23 Ocak 2019 • Yorumlar:
Bugün artık ailemizle, eşimizle ve hatta ilişkimizle ilgili sorularımızı doğrudan internette arama motoruna yazıp bilgilenmek istiyoruz:
“Eşim beni sevmiyor “, “Sevmeyen eş belirtileri”, “Eşim beni seviyor mu?”, “Eşim beni sevmiyor mu?”, “Kocam beni sevmiyor” gibi…
Bütün bu sorularımızın cevapları, ilişkinin kendi içinde yer alıyor. Psikologlar olarak bizler, ilişkinin örüntüsünü inceleyip, iletişimin hızını yavaşlatarak, ritmini düzenleyip sorularımıza doğru cevaplar bulabiliyoruz. Hem kendi duygularımızı ve tepkilerimizi anlamlandırmak hem de eşimizin davranışlarının anlamını bilmek mümkün.
Eşler arasındaki soğukluk genellikle duygularımızı eşlerimizin anlayabileceği şekilde ifade edememekten kaynaklanıyor. Erkekler doğaları gereği daha mantıklı analitik ve gerçekçi düşünme eğilimindedirler. Onlardan beklenen de budur zaten. Fakat toplum erkekleri daha da duygudan yoksun, merhametsiz, soğuk, iş odaklı, sevgisiz olmaları yönünde desteklemektedir. Küçük yaştan itibaren en yakınları tarafından bu şekilde büyütülüp yetiştirilen erkekler elbette daha sonrasında “duygusal erkek”, “ilgisiz erkek”, “soğuk davranan erkek”, “sevmeyen erkek” şeklinde etiketlenmektedir. Henüz küçücük bir çocukken zihnine ekilen tohumların yeşermesidir bu durum.
Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Toplumun baskıları sonucu; sevgisini göstermekten korkan, kendisini sürekli savunma halinde tutan, soğuk ve sevgiyi bir alış-verişmiş gibi gören genç kızlar yetiştiriyoruz. Sonrasında da duygu yoksunu, iletişimden habersiz, sevgiyi tanımamış bu genç kız ve delikanlıların mutlu olmalarını, birbirlerini sevmelerini, çok iyi anlaşmalarını bekliyoruz.
“Eşimin beni sevdiğini nasıl anlarım?”, “Sevmeyen kadın nasıl davranır?”, “Eşim bana karşı ilgisiz.”
Peki eşinizin ilgisini nasıl çekebilirsiniz? Kendinize şu soruları sorun;
-İlk tanıştığınız günlerde onun ilgisini nasıl çekmiştiniz?
-Eşinizle hangi konularda kavga edersiniz? Bu kavgaların sonucunda ne olur?
-Siz nasıl davrandığınız zaman eşiniz yaklaşıyor ve siz nasıl davrandığınız zaman uzaklaşıyor?
-Birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeyler neler?
-Ebeveyn olduktan sonra eşinizle eskiye göre iletişimimiz nasıl? Neden?
-Kendi kök ailelerinizle ilişkileriniz sizin ilişkiniz üzerinde etkili mi? Nasıl?
-Kendi ailelerinizle sizin aranızda sınırlarınız nasıl? Gevşek mi? Sınır yok mu?
-Eşiniz sizi dinler mi? Derin duygularınızı paylaşabilir misiniz?
-Kaygılı ya da kararsız olduğunuz da eşinize güvenip onunla konuşabilir misiniz?
-Kavga ettiğinizde ya da anlaşamadığınızda nasıl tekrar bir araya gelirsiniz?
-Sadece sizin ikinize özel anılarınız var mı?
Bütün bu sorular ve bunların cevapları çok önemli. Daha önemli olansa tüm sorulara kendimiz adına düşünerek verdiğimiz cevaplardır. İlişki tek taraflı değildir. İlişki karşılıklıdır. Etki-tepki de diyebiliriz. Eşiniz sizinle evlenirken yaşadığınız tarzı hatırlayın. Davranışlarınızı, duygularınızı, beklentilerinizi, hayallerinizi… Şimdi de bugüne gelin ve karşılaştırın. Aynı olmasını beklemek gerçekçi değildir tabii. Fakat her şart ve koşula, değişen durumlara, yeni rollere göre kendimizi ayarlayabilirsek ilişkinin dokusuna zarar vermeden sürekliliği sağlayabiliriz.
Çiftlerdeki ilişkinin dokusunu duygular oluşturur. Duygularımızı tanımlamak ise zordur. Öğrenmemişizdir. Tam tersine duygularımızı saklamak, duygularımızın esiri olmamak, duygusal davranmamak bize öğretilmiş ve öğütlenmiştir. Duygularımızı bilmek ve tanımak pusula kullanmak gibidir. Bu duygular noktasını genişletip açmak pek çok sorumuzun cevaplarını bize apaçık verecektir.
Duygularımızı temiz, güvenilir ve gizliliğe dayanan ortamlarda ortaya dökmek, analize etmek ve çözümlemek en doğrusudur.