Sosyal Fobi
Yazar Mustafa Canbazoğlu • Psikiyatrist • 26 Temmuz 2016 • Yorumlar:
Sosyal fobinin başlıca özelliği, utanılabilecek toplumsal durumlardan ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan, belirgin ve sürekli bir korku ve kaygı duyma halidir. Böyle sosyal ortamlarda sıkıntı duyan kişi bu ortamdan kaçar veya kaçınır. Bu kişi için böyle durumlarla karşı karşıya kalmak, neredeyse her zaman, hemen bir kaygı tepkisi doğurur. Bu tepki, durumsal ya da durumsal yatkınlık gösterilen bir panik atağı biçimine dönüşebilir. Bu kişiler yalnız başlarına kaldığında sıkıntı duymazlar ve kaygı belirtilerinin sosyal aktivitelerle direk ilgisi vardır. Sosyal anksiyete duyan kişiler başka insanların kendilerini yargıladığı ve negatif değerlendirdiği düşüncesi ile yetersizlik, aşağılanmışlık hisseder ve hayal kırıklığına uğrarlar.
Sosyal fobikler yabancılarla tanışmaktan, tanımadıklarının yanında konuşmaktan veya hareket etmekten rahatsızlık duyar. Yanlış bir şey yapacak veya söyleyecek ve sanki insanlar onunla alay edecek, onu yadırgayacak, aşağılayacak, herkesin içinde rezil olacak gibi hisseder. Konuşurken herkes ona bakıyormuş gibi gelir. Yaptıkları en ufak hatalar gözlerinde çok büyür, rezil olduklarını düşünürler.
Bir sınava girme gibi, dolaylı değerlendirilecek oldukları durumlardan da çoğu kez çekinirler. Toplumsal becerileri genelde düşüktür (göz ilişkisi kuramama gibi) ve kaygılı halin başkalarınca da gözlenebilir olan bulgularını (soğuk ve yapışkan eller, titremeler, sesin titremesi gibi) sergilerler.
Özgül sosyal fobide topluluk önünde konuşamama gibi belirli bir duruma özgül olarak kaygı gelişmesi gözlenirken yaygın sosyal fobide hemen hemen bütün sosyal aktivitelerde (konuşmayı başlatmak ya da sürdürmek, küçük gruplara katılmak, karşı cinsle çıkmak, üstleriyle konuşmak, eğlenmek amacıyla düzenlenen toplantılara katılmak gibi) kaygı oluşur.
Sosyal fobi şu durumlarda ortaya çıkabilir:
-Topluluk içinde konuşma
-Partiye katılma, yabancılarla tanışma gibi sosyal aktiviteler
-Bir iş yaparken başkaları tarafından izlenme
-Patron veya amir gibi üstleri ile konuşma
-Karşı cinsten birileri ile tanışma veya buluşma
-Umumi tuvaletleri kullanma
-Telefonda konuşma
-Başkalarının yanında yazı yazma
-Herkesin içinde yüz kızarması veya kontrolünü kaybetme korkusu v.b.
Bu hastalar korktukları durumlarla karşılaştıklarında kaygıları artar. Örneğin sosyal fobisi olan bir öğrenci ders anlatmaya kalktığında dili tutulur, yüzü kızarır, söyleyeceklerini unutur, herkes ona bakıyormuş gibi gelir ve bu nedenle performansı düşer. Bu hastalar korkularının anlamsız olduğunun farkındadır ancak korkularına engel olamazlar. Sosyal fobinin utangaçlıktan ayrılması gerekir. Yeni bir ortama giren veya yeni insanlarla tanışan hemen herkes az da olsa kaygı yaşayabilir, ancak bu her zaman rahatsızlık olarak tanımlanamaz. Bu kaygının sosyal fobi olarak tanımlanabilmesi için sıkıntı duyan kişilerin sosyal ortamlardan kaçınması gerekir. Sosyal fobiklerin en önemli özelliği de sıkıntıyı duymamak için yaptıkları bu kaçınma davranışlarıdır. Utangaç insanlar yeni bir ortama girdiğinde sıkıntı duyabilirler fakat sıkıntıya girmemek için sosyal aktivitelerini kısıtladıkları pek görülmez. Hastaların hissettikleri kaygı çok şiddetli olmakta ve bu duyguları yaşamamak için başvurdukları kaçınma davranışları bu kişilerin evde, işte, okulda ve diğer sosyal ortamlarda performansını düşürmekte ve ilişkilerin bozulmasına yol açmaktadır. Okul başarısı düşmekte, işte verim azalmakta veya eşler arasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan sosyal izolasyon kişiyi çoğu zaman depresyona sürüklemektedir. Bir başka yaklaşımda ise kişiler bu sıkıntılarından kurtulabilmek için alkol kullanımına yönelmektedir. Yapılan araştırmalarda bu hastalarda alkol ve madde bağımlılığı normal topluma göre daha sıktır. Bunun en önemli nedeni alkolün hastalar tarafından kaygı giderici olarak kullanılmasıdır.
Çevrede başka kişi veya kişiler, özellikle de yabancı kişiler, sosyal fobi hastasının şiddetli bir kaygı, sıkıntı, huzursuzluk ve utangaçlık duymasına yol açar. Bu durumda sosyal fobik şu tepkilerin bir kısmını veya tamamını gösterir:
- Yüz kızarması
- Ses titrernesi
- Konuşamayacağı, tutulup kalacağı duygusu
- El titremesi
- Herkesin kendisine baktığı, kendisini eleştirdiği hissi, küçük düşme endişesi.
Sosyal fobiklerin en büyük tasası topluluk önünde konuşmaktır. Kendi evlerinde ve aile üyeleri arasında genellikle rahat ederler. Özellikle makam sahibi kişiler karşısında yukarıda saydığımız belirtilerin ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Karşı cinsle konuşmak sosyal fobili bazı insanlar için başlı başına bir problemdir. Sosyal fobikler arasında bekarlık oranı yüksektir. Kimi sosyal fobikler ise topluluk önünde mesela yemek yemek gibi bazı davranışları yapmaktan sıkıntı duyarlar.
Sonunda sosyal fobiğin hayatı bir ıstıraba döner. Öğrenci ise okulda öğretmen kendisine soru sorduğunda kalkıp cevap vermek, öğretmen ise ders anlatmak sosyal fobik için büyük bir işkencedir. Pek çok sosyal fobik devlet dairesine, bankaya gidip işini yaptıramaz. Bazıları telefonla bile konuşamaz. Ağır vakaların sokağa çıkmaya, bakkala gitmeye, biletçiden otobüs bileti almaya bile tahammülü yoktur. Bunlar sonunda kendilerini eve hapsederler, okulda başarısız olurlar, çalışma hayatları sona erer.
Sosyal fobiye diğer anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve bulimiya nervoza eşlik edebilir. Sosyal fobi, genellikle bu rahatsızlıkların öncesinde bulunur. Yaygın sosyal fobisi olanlarda çekingen kişilik bozukluğu sıklıkla bulunur.
Sosyal Fobi Kimlerde ve Ne Sıklıkla Görülür?
Sosyal fobinin yaşam boyu görülme sıklığı % 3-13 arasında değişmektedir. Genellikle ergenlik yıllarında başlayan ve tedavi edilmez ise müzmin seyreden bir bozukluktur. 25 yaşından sonra başlayan sosyal fobi vakası nadirdir. Zorlanılan ya da küçük düşürücü bir yaşantıdan sonra birden başlayabileceği gibi, sessizce de başlayabilir ve yavaş yavaş gelişebilir. Yaşam olaylarına göre dalgalanmalar gösterebilir. Ancak sosyal fobikler genelde rahatsızlık başladıktan 15-20 yıl sonra doktora giderler. Çünkü sosyal fobinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu bilmezler ve bozukluğu kişiliklerinin bir parçası olarak görürler.
Kadınlarda da erkeklerde de görülebilir. Toplum örneklemlerinde kadınlarda 1,5–2 kat daha sık olmakla birlikte sosyal fobi yüzünden doktora başvuranlar daha çok erkeklerdir.
Sosyal Fobinin Sebebi Nedir?
Sosyal fobi, ırsiyetin orta derecede katkıda bulunduğu bir hastalıktır. Akrabaları arasında sosyal fobik olan kişilerin bu hastalığa yakalanma riski bir miktar daha yüksektir. Sosyal fobiklerin beyinlerinde bir takım kimyasal ve elektriksel bozukluklar olduğu, yapılan incelemeler sonucunda anlaşılmıştır. Bazı ilaçların sosyal fobi tedavisinde oldukça etkili olması, sosyal fobinin temelde “beyin faaliyetinde bir bozukluk” olduğu tezini doğrulamaktadır.
Sosyal fobinin genellikle utangaç, çekingen, kendine güveni düşük, reddedilmeye duyarlı, ama başkaları üzerinde olumlu intiba bırakma arzusu duyan kişilerde ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu kişiler başkaları tarafından beğenilmediklerinde bunun değer ve sosyal mevki kaybına yol açacak bir felaketle sonuçlanacağını inanırlar.
Yani sosyal fobi, bazı kişilik özellikleri zemininde ve bazı ailelerde daha kolay gelişen bir ruhsal hastalıktır.
Sosyal Fobi İyileşir Mi?
Sosyal fobi günümüzde oldukça iyi tedavi edilen bir rahatsızlıktır. Ama tedavi edilmediğinde o kişi için ağır sonuçlara yol açabilir.
Öte yandan bugün radyoda ve televizyonda program yapan ve bu işi de başarıyla yürüten çok sayıda iyileşmiş sosyal fobik vardır. Ancak çoğu sosyal fobik tedavi başvurusunda bulunmamakta, zor bir hayata katlanmak zorunda kalmaktadır.
Sosyal Fobi Nasıl Tedavi Edilir?
Sosyal fobinin tedavisinde iki silahımız vardır:
1- İlaç tedavisi
Günümüzde sosyal fobi tedavisinde oldukça etkili olan, bağımlılık yapmayan, uyku-sersemlik gibi yan etkilere yol açmayan ve kalıcı düzelme sağlayabilen birtakım ilaçlar vardır. İyi bir ilaç tedavisiyle kimi zaman psikoterapiye dahi gerek kalmadan kişi dertlerinden kurtulmaktadır.
2- Psikoterapi
Psikoterapi, sosyal fobi tedavisinde oldukça etkilidir. Sosyal fobilerde genellikle “Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi” denilen psikoterapi yöntemi uygulanmaktadır. Bu psikoterapi ile hastanın kendisi ve dış dünya ile ilgili hatalı ve abartılmış düşünceleri ortaya çıkarılır ve bu hatalı düşünceleri düzeltilir. Bu kişinin kaygı yaratan ortamlarla ve durumlarla başa çıkma yeteneği arttırılır ve böyle durumlar sırasında neler yapması gerektiğini ve nasıl baş edebileceğini öğrenir. İlaç tedavisi bırakıldıktan sonra bu sosyal kaygıların tekrar ortaya çıkma olasılığını en aza indirmek için psikoterapi tedavisi yapılması önerilir.