Sosyal Medya Bağımlılığı

Yazar Uğur HatıloğluPsikiyatrist • 17 Haziran 2017 • Yorumlar:

Herhangi bir tipte sosyal medya hesabı olanlar ya da bir yerinden magazini takip edenler özellikle son yıllarda artan bazı paylaşım tarzlarına dikkat ediyorlardır. Hani şu daha çok kendinin son halinin nasıl olduğunu hatırlatmak değil, kendinden bir ses vermek değil, arada değil de; hep, her şey, çok şey, sık sık olanları!

  • Yaptığı spor,
  • Yediği yemek,
  • Gittiği yer,
  • Aile eşrafı,
  • Evin ve arabanın son durumları,
  • Ne giyip ne taktığı..

Neden biri özel hayatının tüm ayrıntılarını sere serpe ve sıklıkla paylaşır ki?

Ya da etrafındaki herkes onun ne durumda olduğunu gerçekten bilmeli midir?

Paylaşmazsa ne olur?

Bu durum bazı kişilik özellikleriyle açıklanabilir. Örneğin narsisistik kişilik özellikleri olan insanlar genelde çok beğenilmek isterler. Sıklıkla diğerlerinin onların ne kadar iyi durumda olduklarını, işlerinin nasıl başarıyla üstesinden geldiklerini ve onları nasıl bulduklarını düşünür. Çok özel oldukları için ancak onların düzeyindeki insanlar onları anlayabilir ya da yanlarında bulunmayı hak eder. Bu düşüncelerini doğrulamanın yolu da bunları anlatmaktan ve göstermekten geçer. Gösterim ve anlatımların sonucu ne kadar beğenilir ve alkışlanırsa içsel haz o kadar artar. Bu yüzden sürekli ilgi ve beğeni arayışı bir süre sonra bir gereksinim haline döner. Eleştirildiklerinde ya buna aşırı tepki verip karşı tarafı hor görebilirler ya da yaralanmış, rezil olmuş ve küçük düşmüş hissedebilirler.

Histrionik kişilik özelliklerine sahip insanlar kendilerine ilgi gösterilmesinden ve övülmekten hoşlanırlar. Bu yüzden dış görünümlerinin çok çekici olmasına dikkat ederler. Sıradan ve günlük olaylar çok sıkıcıdır. Sürekli bir heyecan ve yenilik arayışındadırlar. Yediğinin, içtiğinin, gittiği yerin, hatta sık sık beraber olduğu kişiyle göz önünde olmak gözlerin hep üstünde olmasını sağlamaya çalışır. İlgiyi canlı tutabilmek adına aşırılıklardan kaçınmaz. Çünkü ona göre ilgilenilmemek, insanların gözünü kamaştırmamak ve son raddede ilgi odağı olmamak sevilmemek ve hiçlikle eşdeğer hale gelebilir. Bu da onları depresif ve gergin hale getirebilir.

Bu iki kişilik özelliğinden yola çıkılırsa sorun ‘onay arayıcılık’ veya ‘kabul arayıcılık’ noktasından ele alınabilir. Kişi kendi benlik algısını oluştururken ya da oluşturmak için diğer insanların onayını kazanmaya ve böylelikle içinde bulunduğu ortama uyum göstermeye çalışır. Kişinin özsaygısı ve özgüveni kendine değil diğerlerinin görüş ve tepkilerine dayanır. Halbuki özsaygı ve özgüven kişinin kendi doğal eğilim ve deneyimleriyle ortaya çıkar, kişiye özeldir. Bazen olumlu, bazen de olumsuz gelişmelerle oluşur ve kalıcı değildir, değişkenlik gösterebilir. Fakat bu kişilik özelliklerinde sanıldığının aksine özgüven ve özsaygı sağlamanın yolu statüden, başarıdan, yüksek standartlardan geçmez. Bunlar olsa olsa belli yerlerde kullanılabilecek araçlardan daha fazlası değildir. Fakat bunlar amaç rolünü üstlendiği zaman kendini bu yazının teması olan davranış stillerinde gösterebilir. Bu anlayış kişiyi belli bir anlamda doyurabilse de kişinin kişilerarası ilişkilerini oldukça zorlayıcı hale gelebilmektedir.
 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)