Sosyal Medyanın İlişkilere Etkisi

Yazar Mihriban Ecem AşılıoğluPsikolog • 26 Kasım 2021 • Yorumlar:

Gün geçtikçe teknolojinin bize sunduğu imkanlar artıyor. Bu artış bizlerin birbirimizle daha az iletişim kurmasına sebebiyet veriyor. Sosyal medyanın hayatımızı bir noktada ele geçiyor olması bir gerçek. Tüm işlerimizin, hayatımızın, hayattan beklediklerimizin değişmesinin başlıca nedeni olmaya başladı sosyal medya. Bu mecrada gördüklerimiz ve işittiklerimiz hayatımızı şekillendiren en önemli kaynaklardan biri haline geldi.

Peki, hayatımızın içine bu kadar aldığımız sosyal medyanın ilişkilerimiz üzerinde nasıl bir etkisi var ?

Her gün sosyal medyada kaç saat veya dakika harcadığınızı hiç düşündünüz mü? Telefonla, bilgisayarla, tabletlerle…  gerçekte yanı başımızda kanlı canlı duran sevgilimiz, partnerimiz veya eşimizden daha sıkı bir ilişki halinde olmaya başladık. Okullarda, kafelerde, restorantlarda buluştuğumuz arkadaş çevremizle aynı masada onlarla iletişim kurmak yerine sosyal medyada kim napmış, nereye gitmiş, storymi kaç kişi izlemiş, kaç takipçim olmuş gibi şeylere bakmayı tercih ediyoruz. İlişkide bulunduğumuz kişilerle geçireceğimiz birçok an’ı kaçırmaya başladığımızın ne yazık ki farkında değiliz. Sosyal medya alanlarında kendini ifade edebilen biri olmak ya da hayatındaki birçok şeyi gösteriyor olmak eşimizle, partnerimizle geçireceğimiz birkaç saatten daha kıymetli olmaya başladı. Sosyal medyayı bir kenara bıraktığımızı düşündüğümüz anlarda dahi aklımızda devamlı artışlar ve azalışlar olmaya ve odaklanmalarda güçlükler çekmeye başladık. 

  Bunların yanısıra sosyal medya kullanımı aşırıya kaçan kişilerde zihinsel, ruhsal hatta bedensel sağlık sorunları oluşmaya başlıyor. Depresyon, anksiyete, kendini beğenmeme, gerçeklik algısının körelmesi bunlardan yalnızca birkaçı. İişkilerimizdeki sorunları, çıkmazları bir kenara bırakıp bizlere sosyal mecralarda dayatılan güzellik algısına kapılıyoruz ve orada gördüğümüz kişiler gibi olamadığımız için, oradaki çiftler gibi bir hayat yaşayamadığımızı düşündüğümüz için ilişkimizi çıkmazlara sürüklüyoruz. Neden biz onlar gibi bir evde yaşamıyoruz, neden bu eşyaları alamadık, neden çok gezen ya da çok spor yapan çiftler gibi değiliz gibi birçok soru beynimizde dönmeye ve bizi meşgul etmeye başladı. Bu sebeplerden ötürü kendi ilişkimize odaklanmak yerine başkalarının ilişkileri üzerinden kendi ilişkimizden soğumaya başladık. Sosyal medyadaki mükemmel hayat illüzyonlarından etkilenmeye başladığımız anda kendimizi, hayatımızı ve hayatımızdaki kişiyi ikinci planda tuttuğumuzun maalesef farkında değiliz. Sosyal medya gerçekliği değil, yalnızca insanların görmenizi istediklerini tasvir eder. Bu yüzden sosyal medyanın kendi hayatımızın önüne geçmesine izin vermek kendimize yaptığımız en kötü şey olabilir.

  

 

 Sosyal medyanın çok kullanımı ilişkilerde mesafeye, aldatmalara, bağımlılığa yol açabiliyor. Bunların akabinde gerçek ile gerçekmiş gibi gösterilen mutlu anların arasındaki ayırımı yapmakta zorlanabilir ve kendi ilişkilerimiz ve hayatımız için mutsuzluklar hissedebiliriz. Sosyal medyanın artan kullanımıyla birlikte oluşabileceklere bir bakalım:

 STRES

   Aslında çoğu zaman gündelik hayatımızın stresinden uzaklaşmak için sosyal medyaya başvuruyoruz. Ancak stresli bir anımızda gördüğümüz ‘mutluyumuş, her şey yolundaymış kısacası –mış gibi hayatlar’ daha fazla stres yaşamamıza sebep oluyor. Stresin üzerine eklenen stres bu kez hayatımızı sorgulatmaya, yanlış giden yeri bulmaya çalışmak yerine realiteden uzaklaşmış hayatların sergilendiği mecralarda kaybolmaya neden oluyor. 

 RUH HALİ DEĞİŞİMLERİ

 Sosyal medya kullanımı kısa süreli ruhsal durumların değişmesine sebep oluyor. Bir anda bakındığımız bir mecrada gördüğümüz bir fotoğraf, video, yazı, story ruh halimizin değişmesine sebep veriyor. İyiyken daha iyisini görmek modumuzu düşürürken, daha kötüsünü görmek istemsizce hayatımızla gururlanmamıza ve kedimizi mutlu hissetmemize sebep oluyor. Ruh halindeki bu ansız değişimler duygusal bağların zedelenmesine ve ilişkimizdeki istikrarın bozulmasına neden olabiliyor. Ruh halinin ne zaman nasıl olacağını bilemediğimiz partnerimizden uzaklaşmamıza ve aradaki mesafenin artmasına şaşmamak gerek.

KISKANÇLIK

 Sosyal medyada partnerimizin karşı cinsten birini ekliyor olması, o kişinin paylaşımını beğeniyor olması çiftler arasında kıskançlıkların başlamasını ya da artmasını sağlıyor. Bu duruma maruz kalan kişiler çoğu zaman partnerleri üzerinde otorite kurmaya ve sanal bir ortam olan sosyal medya platformlarında takibe almasına neden oluyor. Kendince partnerinin her yaptığını takip ettiğini düşünen kişi aslında tamamen kıskançlığın verdiği güçle bunu ilişkisinde silah olarak kullanabiliyor. Kıskançlığın yarattığı, özgüven pronblemi, imrenme hissi, yetersizlik duygusu da birleşince ilişkiler ayrılık noktasına kadar gelebiliyor. 

Çoğu zaman çiftler birbirlerinin sosyal medyalarında daha çok söz sahibi olabilmek için birbirlerine şifrelerini veriyor ya da ortak hesap açıp her paylaşıma birlikte karar veriyorlar. Aslında özgür olunması gereken bir mecralarda bir anda kısıtlayıcı tavırlar ortaya çıkıyor. 

ALDATMA

Sosyal medya platformları günümüz ilişkilerinin çoğunun başlangıcı ya da bitişi olmuş durumda. Bir beğeni ile başlayan iletişimler sonrasında mesajlaşmaya, telefon numarası alışverişine, buluşmalara kadar gidiyor. Çok hızlı başlayan ilişkiler bir anda bitebiliyor çünkü hisler önce sosyal mecrada görülen kişiye göre oluşuyor ve gerçekteki kişi o olamayabiliyor. Bir beğeninin altında saatlerce kişinin hesabında gezmeler, çok eski yıllara kadar fotoğraf, video, yazı paylaşımlarını beğenmeler ve her boşlukta o kişinin profilini ziyaret etmeler başladığında ilişkinin kaçamak bir ilişkiye evrildiğini görmek ne yazıkki zor değil. 

 DEPRESYON

 Her zaman daha iyisini yapmak için çabaladığımız hayatlarımız için koştururken, hiçbir şey yapmadan daha iyisini yaşıyormuş gibi gördüğümüz hayatlar istemsizce depresyona yol açabiliyor. Çok iyi evlerde yaşayan, çok mutlu görünen, çok fazla imkana sahip olan ve çok iyi vücutlara sahip olan kişilerin sergilediği hayatlar ilişkimizi, kendimizi, hayatımızı sorgulatmaya başlıyor. Gerçek ile gösterilen arasındaki farkı ayırt edemeyen bir bağımlılığa dönüştüğü anda ruhsal çöküşler yaşanabiliyor ve depresyon durumu ortaya çıkıyor.

UYKU

Gece-gündüz sürekli yapay ışıkla aydınlatıyoruz tüm zamanlarımızı. Uyumak için yatağa yatmaya ve karanlığa ihtiyacımız varken ‘Uyumadan son kez tweet okuyayım, şu storylee bakayım, son bir video izleyeyim…’ diyoruz ve ekranlardan yansıyan mavi ışığın uykuyu düzenleyen melatonin hormonunu etkileyip uyku düzenimizi bozduğunun farkına varamıyoruz. Sosyal medyada geçirilen süre arttıkça ortaya çıkan birçok farklılığın yanında en büyük sorunlardan biri uyku düzeninin bozulmasıdır. Uyku düzeninin sabit olması ve gerekli uyku hijyeninin sağlanıyor olması güne iyi başlamanın ve günü iyi sonlandırmanın başlıca kaynağıdır. Bir takıntı halinde sürekli sosyal medyada geçirilen süre uyku saatlerinin azalmasına, yorulmuş bir zihin ve bedenle uyanılmasına ve uyurkende zihnin son gördüğü şeylerle meşgul olmasına sebep oluyor.

ÖZSAYGI

Sosyal medyanın ilişkiler üzerindeki en büyük zararı verdiği yer kişinin kendine ve ilişkide bulunduğu kişiye karşı duyduğu özsaygının bozuluyor olması. Sosyal mecralarda dayatılan güzellik algısına kapılan ve oradaki vücutlara, hayatlara, yaşayışa sahip olamadığını düşünen çiftler birbirlerinden uzaklaşmaya ve sosyal medyada flörtleşmeyle başlayan aldatmalara izin veriyor. Sosyal medya mecraları kendimizi çoğu zaman yetersiz hissettiren paylaşımlarla dolu. Çünkü gördüğümüzde kendimizi kötü hissettiren başkalarının en mutlu olduğu anlarla dolu. 

DUYGUSAL İLİŞKİLER

 Buraya kadar sosyal medyanın ilişkilerimiz üzerindeki birçok etkisi üzerinde durduk. İçinde bulunduğumuz ilişkiyi, yaşamı, partnerimizin görünüşünü, bize verebildiklerini sorgulatmaya başladığını, özsaygımızı yitirmemize sebebiyet verdiğini, depresyon/anksiyete gibi ruhsal bozukluklara neden olduğunu, uyku düzenini bozduğunu ve tüm bunlara ek birçok şeyin ilişkilerimize mesafe koyup, partnerimizden uzaklaşmamıza, ayrılmamıza etki ettiğini biliyoruz.

 Sosyal medya hayatımızı ele geçirmeye başladığında bir bağımlılığa dönüşüyor olabilir. Harvard Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre uyuşturucu madde kullanımında aydınlanan beyin bölgesiyle sosyal medya kullanımda aydınlanan beyin bölgesinin aynı olduğu saptanmış. Bu demek oluyor ki hayatlarımızı, ilişkilerimizi sosyal medya yönlendirmeye başlamış. 

 Çoğu zaman yüz yüze görüşmelerimizde sosyal medya dikkat dağıtıcı bir etken haline geliyor. Partnerimizle paylaşımlarımız ya sosyal medyadaki başka hayatlar üzerinden şekillenmeye başlıyor ya da birlikte olunulan anlarda birbirimize odaklanmak yerine aynı ortamda sosyal medyayla ilgilenmeyi tercih ediyoruz. Bu da partnerimizle kurduğumuz sağlıklı ilişkinin bozulmasına neden oluyor. 

 Sosyal medya kullanımının ilişkilerimize etki etmesini önlemek için yapmamız gereken şeyler çok basit. Öncelikle bu mecralarda ön plana çıkarılan çoğu şeyin o kişinin hayatının tamamen gerçeği olmadığını bilmek gerekiyor. Herkesin mutlu ve mutsuz olduğu anlarının olduğunu ancak bu platformlarda en iyisinin en mutlusunun gösterilmeye çalışıldığı unutulmamalı. Partnerimizle olan ilişkimizi etkilemeyecek düzeyde aktif olmak ya da partnerimize yansıtmamak gerekebilir.   Sosyal medyayı ilişkinin kontrol sahası olarak kullanmaktan kaçınmak ve ilişkimizi orası üzerinden yönetemeyeceğimizi bilmek çok önemli. 

Son olarak; eşlerin, partnerlerin  sorumluluğu olmayan sanal ilişkiler, ortamlar, paylaşımlar üzerinden tatmin arayışına girmesi yerine  yüz yüze bir ilişkinin sorumluluk barındıran zemininde ilerlemek gerektiğini unutmamalıyız.

SOSYAL MEDYANIN MUTLULUKLARINIZI ÖĞÜTMESİNE İZİN VERMEYİN.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)