Sosyalleşmenin en büyük düşmanı sosyal medya!
Yazar K. Nevzat Tarhan • Psikiyatrist • 12 Şubat 2018 • Yorumlar:
Modern iletişim araçlarının insan ilişkilerinde işbirliği kurmaya engel olan bir araç olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan günümüzde sosyalliğin en büyük düşmanının sosyal medya olduğunu söyledi. Yalnızlaşma ve mutsuzluğa karşı en etkili tedavinin de sosyal tedavi olduğunu vurguladı.
İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen 3. Mutlu İnsan Zihin, Beden ve Ruh Festivali'ne katılan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Mutluluktan Huzura Başlıklı" sunumunda sosyalleşmenin en büyük düşmanının sosyal medya olduğunu söyledi.
İyi niyet sihirli kelime
İyi niyetin insan ilişkilerinde sihirli bir kelime olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “İnsan iyi niyetliyse davranışlarının kötüye gitmesi mümkün değil. Eğer iyi niyetliyseniz ve doğruları yapmaya çabalıyorsanız çatışmalar yaşanabilir. İyi niyetiniz varsa hatalı olsanız bile yaşanan güç çatışmasını sağlıkla aşabilirsiniz. İyi niyet yoksa farklı bir yöne gider” dedi.
İnternet yalanı doğallaştıryor!
Modern iletişim araçlarının insan ilişkilerinde işbirliği kurmaya engel olan bir araç olduğunu da vurgulayan “Bu modern araç akıllı telefonlar ve internet. Sosyalliğin şu anda en büyük düşmanı sosyal medya. Sosyal terapilerin en büyük düşmanı sosyal medya çünkü internetin şu özellikleri bağımlılık yapıyor, 24 saat boyunca ulaşım imkânı var. Onaylayıcı ve ödüllendirici, internete kolayca ulaşabiliyorsunuz, gece uyanıp da telefonunu kontrol etmeyen çok az kişi var. Aynı evin içinde insanlar birbirlerine mesaj atıyor. Çocuk internette dolaşıyor, annesi babasının içi çok rahat evde gözümün önünde diye oysa çocuk güvensiz mecralarda dolaşıyor. Orada her şey sahte, internet yalancılığı doğallaştırıyor. Bu özellikle bağımlılık yapan maddelerde de var” dedi.
Güç çatışmaları iş birliği ile aşılır
"Kişisel ilişkilerde güven esas kuşku istisnadır" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlaşma ve mutsuzluğa karşı en etkili tedavinin sosyal tedavi olduğunu belirterek "Sosyal tedavinin üçayağı vardır. Duygusal pozitiflik, zihinsel esneklik ve davranışsal kucaklayıcılıktır. İletişimde ve kişilik çatışmalarında en önemli sebep işbirliğinden kaynaklanan sorunlardır. Birbirini seven kişiler aşık oluyorlar, evleniyorlar ancak iyi işbirliği kurmuyorlar. Güç ve kişilik çatışmaları sadece işbirliği ile aşılır. İş ilişkilerinde de işbirliği önemlidir" dedi.
Nöropsikoloji bakışı ile zekâ türlerinin beşe ayrıldığını belirten Prof. Dr. Tarhan bunları şöyle sıraladı: Mantıksal zekâ, duygusal zekâ, sosyal zekâ, bedensel zekâ ve vicdani zekâ. Bu beş zekâ türünün değerlerinin farklı olduğunu kaydeden Tarhan, “İnsanı harekete geçiren fikirler değil duygulardır. Duygulara düşünce kattığınızda bu inanış oluyor, inanış olduğunda bilgisayarın enter tuşuna bakmak gibi oluyor. Kişi bunu o zaman içselleştiriyor, o yetmiyor bunu devam ettiriyor. Devam ettiği zaman alışkanlık oluyor. Bunu 6 ay süreyle yaparsanız kişilik haline geliyor” dedi.
21’inci yüzyılın bilgelik çağı olması gerektiğini belirten Tarhan, “İnsanlık şu anda daha çok bilgi sahibi. Dünya çok hızla gelişiyor ve değişiyor. İnsanlar böyle bir ortamda varlıklı güçlü fakat mutlu değil. Bu çağ sekülerizm çağı, dünyevilik çağı. Değerler hiyerarşisi piramidinin en tepesine insan dünya konuyor. Oysa insan değerler piramidinin en üstüne iyi insan olmayı koyacak. İyi insan olmak varoluşumuz için ödediğimiz kiradır ” dedi.
Mutlu İnsan Zihin, Beden ve Ruh Festivali Koordinatörü Gülferi Yıldırım, Prof.Dr. Nevzat Tarhan’a festivale katkılarından dolayı teşekkür ederek Prof. Dr. Nevzat Tarhan adına Doğal Yaşamı Koruma Derneği tarafından bir Panda’nın evlat edinildiğini söyledi.
Kurutulmuş bitkilerin ömrü bir yıldır
Festiivale katılan Üsküdar Üniversitesinden Fitoterapi Uzmanı Şaduman Karaca da "Bütüncül Fitoterapi" başlıklı konuşmasında bitki ile terapi anlamına gelen fitoterapinin ülkemizde henüz yeni bilinen bir alan olduğunu belirterek bu konudaki altyapı eksikliğine işaret etti.
Şifa dağıtması istenen bitkilerin doğadan yanlış toplandığını, uygun şartlarda kurutulmadığını, uygun şartlarda satılmadığını, bunun için de önemli düzenlemeler yapılması gerektiğini kaydeden Karaca, “Doğadan toplayıcılığın standartları ile uğraşıyoruz. Doğru bitki hangisi, aktarda satılanın üstünde yazılanla içeriği aynı değil” dedi. Karaca şu önerilerde bulundu: “Bitkileri güneşte kurutmayın, hava sirkülasyonu olan mekânda üst üste gelmeyecek şekilde kurutun. İhtiyacınız kadar toplayın ve o bitkiyle iletişime geçin. Doğa bize ipucunu veriyor, bitkilerin kullanım ömrü bir yıldır. Senede bir kez verilen şeyin ömrü bir yıldır.”