Söz, Düş ve Kendime Bir Öteki Olan Ben
Yazar Gözdem Aydınlı • 15 Şubat 2025 • Yorumlar:
Bir şeyin “söz”e düşmesi… Kelimeler kelimeleri doğurur. Fakat o tek kelimenin doğabilmesi için, bizim bilmediğimiz bir yerde bir kadın sancılanır, zor bir gebelik geçiren bir kadının kurtuluş sancısıdır bu. Her gelen kelimede bir gerçeklik vardır. Gerçek dildedir. Bizim konuştuğumuz her şey, içinde başka başka şeyler de anlatır, başka başka anılara uzanır, bilmediğimiz yerlere yol alır. O yol, bilinçdışının yoludur. Öyle ya, analitik psikoterapide rüyalarla bilinçdışına uzanmaya çalıştığımız gibi, kelimelerden de bir harita çizeriz.
Düşler gerçeklikle bağını hiç koparmazlar. Malzemelerini gerçeğin en tuhaf, belki saçma ya da en yüce, en etkili oluşumlarından edinirler. Uyandığımızda “Bu da ne anlamsız bir rüyaydı” dediğimiz her rüya bize dair, bizden gelen, ötesi kendi içimizdeki ötekiden gelen… Kendimiz de bir ötekiyiz kendimize, tüm ötekiler gibi. Kendimize olan tüm sözlerimiz bir öteki gibi, bir ötekiden gelen.
Oldukça somut bir örnekten ilerleyecek olursam; bazen bir şeyi isteriz, içimizde bir yerde biliriz onu istediğimizi, fakat dile getirmeyiz. Dile getirmediğimiz o süre boyunca belki emin değilizdir, belki işler değişsin istemeyiz ya da kendimizle bile konuşmamışızdır bunu. Sonra dile düşer. Dile düşen her şey, başka bir şey barındırır. “Neden dile şimdi düştü?” İstiyorum dedikten sonra istek güçlenir, güçlenir, güçlenir. Demeden önce daha olasılıklar dahilinde kalan o şey, şimdi olmalıdır. Kelimelerin gücü buradadır. Her kelime içinde bir güç barındırır. Psikoterapi en çok da kelimelere dairdir. İnsanın kendi kelimelerinin içini duyabilmesine dairdir. İnsan neden sıkışır? (Sıkışmak dediğim, ruhsal bir sıkışmaktan bahsediyorum) Çünkü belki görmüyordur, belki duymuyordur, çünkü onu sıkan şeyi hatırlamıyordur artık yahut hiç bilmiyordur. Kelimeler bilinçdışımıza uzanır. İnsanın bilinçdışı, kendisinin anahtarıdır.
Bilinçdışı zamansızdır, sözsüzdür. Orada sadece “şeyler” vardır. Freud’un “Rüyaların Yorumu”nda belirttiği gibi, bilinçdışı tıpkı rüyalar gibi sembollerle çalışır. Ancak ne ilginçtir ki, öyle bir yere kelimelerin gücüyle de ulaşılmaya çalışılmaktadır. Freud’un rüya yorumlarını incelediğimizde, kelimenin bir çeviri işlevi gördüğünü fark ederiz. Freud, bilinçdışının kendini açığa çıkarmasının bir “çeviri süreci” olduğunu söyler. Rüyanın açık içeriği ile gizil içeriği arasındaki fark, bilinçdışı öğelerin doğrudan bilince değil, bir dizi dönüşüm ve çeviri mekanizmasıyla ulaşmasından kaynaklanır. Bu, kelimenin nasıl bilinçdışının açığa çıkma aracı olduğunu anlamamızı sağlar. Kelime, sadece bir anlam taşımaz; aynı zamanda geçmişle bugünü iç içe geçirir, anıları çağırır, duygulara yeni bir yön verir.
Lacan, bilinçdışının dil gibi yapılanmış olduğunu söyler. Bir kelimenin dile düşmesi, öznenin sadece bir şeyi söylemesi değildir; aynı zamanda kendisini belirli bir söylemin içine yerleştirmesi, belirli anlam katmanları içinde kendini bulmasıdır. Bir sözcük söylendiğinde, sadece içeriği değil, aynı zamanda öznenin kimliği, geçmişi, bastırdığı ve farkında olmadan taşıdığı anlamlarla birlikte gelir. Freud’un ünlü "yanan çocuk rüyası" örneğinde olduğu gibi, bilinçdışı, kelimeyi oluştururken geçmişle bugünü iç içe geçirir. O baba, rüyasında çocuğunu alevler içinde görür ama hemen uyanmaz. Rüya süreci, bilinçdışının babaya iletmek istediği mesajın çeviri aşamasıdır. Bu yüzden kelimeler ve bilinçdışı arasında güçlü bir ilişki vardır. Freud’a göre kelimeler, bilinçdışından gelen bir çağrıyı içinde barındırır.
Kelimeler, bilinçdışına ulaşmada en önemli araçlarımızdan biridir. Bilinçdışı zamansızdır ama kelime dile düştüğünde, geçmişin en derin köşelerinden bile olsa artık zaman içinde bir yerde yankılanmaya başlar. Bir travma bazen yıllarca kelimelere dökülemez, ama bir gün hiç beklenmedik bir anda dile gelir. Bu, birdenbire olmuş gibi görünse de aslında uzun süredir bilinçdışında işlenmiş, çağrışımlarla, göstergelerle, sembollerle örülmüş bir sürecin sonucudur.
Psikoterapi, kişinin kendi kelimelerini duyabilmesini sağlamak için vardır. Freud, dil sürçmelerinin ve esprilerin bile bilinçdışının açığa çıkma yolları olduğunu söyler. Birinin "şunu istemiyorum" dediği bir şey, bazen en çok istediği şey olabilir, çünkü bilinçdışında arzunun yolculuğu her zaman doğrusal değildir. Dile düşen her kelime, sadece o anın ifadesi değil, geçmişin yankısı ve geleceğin yönü olabilir. İşte bu yüzden kelimeler, bilinçdışına ulaşmak ve onun işleyişini anlamak için en güçlü araçlarımızdan biridir. İnsan, sözleriyle kendisini şekillendirir ve kendi bilinçdışına dair farkındalık kazandıkça, belki de sıkışmış olduğu noktaları çözebilir.
Bilinçdışına uzanan kelimeler, belki de insanın kendine açtığı en büyük kapıdır.
Uzm. Klinik Psk. Gözdem AYDINLI