Sporcularda Probiyotiklerin Önemi
Yazar Gökhan Çelik • Diyetisyen • 19 Ağustos 2021 • Yorumlar:
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) probiyotikleri, yeterli miktarda tüketildiğinde konakçının sağlığı üzerinde yararlı etkileri olan canlı mikroorganizmalar olarak tanımlamaktadır.
Bir mikroorganizmanın probiyotik olarak seçilebilmesi için:
-
Sağlıklı bir insanın bağırsak mikrobiyatasında doğal olarak bulunan bir mikroorganizma türü olmalıdır.
-
Patojenik olmamalıdır.
-
Karyojenik olmamalıdır.
-
Aktarılabilen antibiyotik direnci olmamalıdır.
-
Asit ve safraya karşı toleranslı olmalıdır.
-
Teknolojik işlemlere dayanabilme ve uzun raf ömrü süresince yaşayabilir olmalaıdır.
-
Potansiyel patojenlere karşı antimikrobiyal maddeler üretebilmelidir.
-
Genetik olarak stabil olmalıdır.
-
İnsan faydaları klinik olarak kanıtlanmış olmalıdır.
Vücutta hemostatik dengenin oluşturulmasında bağırsaklar önemli rol oynamaktadır.Barsak mikrobiyotasının büyüme, beslenme, sindirim, bağışıklığın düzenlenmesi, nöroendokrin uyarıcılar, barsak homeostazının sağlaması gibi önemli fonksiyonları yerine getirmede görevli milyonlarca canlı mikroorganizmaya ev sahipliği yaptığı, çalışmalarda açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Probiyotik bakterilerin sağlık ve performans üzerine etkileri yaygın olarak araştırılmaktadır.
Probiyotik takviyesinin Bifidobakteria ve Laktobacillus gibi spesifik mikrobiyata bakteri türlerinin proliferasyonu uyararak sporcuların dayanıklılık performanslarını arttırdığı, imüüniteyi geliştirdiği, oksidatif stresi azalttığı, egzersizle indüklenen klinik semptomları azalttığı literatürde bildirilmektedir.
Probiyotiklerin, özellikle üst solunum yolları enfeksiyonları (ÜSYE) ve gastrointestinal sistem (GİS) hastalıkları olmak üzere yaygın olarak görülen rahatsızlıklara karşı duyarlılığı azaltmak amacıyla bir besin takviyesi olarak kullanımları günümüzde giderek daha popüler hale gelmektedir. Sporcular için bu hastalıkların oluşumunu azaltmak spor performansları için oldukça önemlidir. Sporcularda ağır antrenman ve yarışlar sırasında ÜSYE ve özellikle diyare olmak üzere GİS hastalıkları görülme sıklıklarının oldukça arttığı bilinmektedir. Ağır ve uzun antrenman/yarışlar sonucunda bağışıklık sisteminin akut olarak baskılanmasının, mikroorganizmalara enfeksiyon oluşturması için bir fırsat penceresi sağladığı düşüncesi literatürde göze çarpmaktadır. Bu durum, açık pencere teoremi olarak adlandırılmaktadır. Sporcuların ÜSYE yatkınlıklarının artmasının, akut egzersiz sonrası bağışıklık sistemindeki düzensizlik ve sık aralıklarla yapılan yoğun egzersiz nedeniyle immün faktörlerin kronik baskılanması ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ağır antrenman veya yarışmalar sırasında gelişen rahatsızlıklar spor performansı üzerinde olumsuz sonuçlar oluşturabilmektedir. Probiyotikler, performansı etkileyen bu tür rahatsızlıkları azaltma veya engellemede beslenme stratejisi olarak kullanılabilmektedir.
Enerji metabolizmasının düzenlenmesinde mikrobiyotanın görevleri
Barsak bakterileri, bireyin diyetten aldığı enerjiyi kullanma yeteneğini etkilediği bilinmektedir. Bağırsak mikroorganizmalarının enerji metabolizmasını etkilediği süreçler sindirilmez posanın işlenmesi, kısa zincirli yağ asitleri (KZYA)’nin üretilmesi, vitamin ve sekonder safra asitlerinin üretilmesi; aynı zamanda lipit metabolizmasının değiştirilmesini kapsamaktadır. Kompleks karbonhidratlardan bitkisel polisakkaritler kolonda bağırsak mikroorganizmaları tarafından fermantasyona uğrayarak kısa zincirli yağ asitlerine çevrilir ve aynı zamanda diğermikroorganizmalar tarafından enerji kaynağı olarak kullabilmektedir. Kısa zincirli yağ asitleri tür ve miktarı bağırsakmikrobiyotasının bileşimini etkilemektedir. Literatüre göre> 40 dakikalık bir egzersiz performansını belirleyen en önemli etmenler; karbonhidratların kullanılabilirliğini veya yağ oksidasyonu kapasitesini arttırmayı hedefleyen çeşitli spor beslenme stratejileri ve kas için bulundurulan oksidatifsubstratların mevcudiyetidir. Mikrobiyotanın iyileştirilmesi ve fermantasyon kapasitesinin geliştirilmesi sonucu egzersizle birlikte karbonhidrat fermantasyonu artabilmektedir. Öte yandan bağırsak mikroorganizmaları iskelet kası protein sentezinde önemli olan dallı zincirli amino asitlerden lösin, izolösin ve valin dahil olmak üzere birkaç amino asidin sentezinde görev almaktadır. Dolayısıyla dolaşımdaki dallı zincirli amino asitlerin artışı sonucu kas kaybının en aza indirilmesinde bağırsakmikrobiyotasının potansiyel bir rolü olduğu literatürde görülmektedir ve unutulmamalıdır.
Mikrobiyotanın oksidatif stres durumundaki kontrolü
Gastrointestinal sistem, reaktif oksijen türleri (ROS) ve normal hücresel metabolizmanın yan ürünleri olan azot oksit türlerinin (RONS) önemli bir kaynağıdır. Ayrıca aşırı egzersiz lipid ve protein moleküllerinin yanı sıra Deoksiribo Nükleik Asit (DNA) hasarlarını meydana getiren oksidasyonlara neden olarak azot oksit türlerinin (RONS) üretimini artırır. Antioksidan enzim sistemi yoğun egzersize bağlı oksidatif hasara karşı organizmayı korumaya yardımcı olur. Glutatyonperoksidaz (GPx), katalaz (CAT) ve süperoksitdismutaz (SOD) gibi antioksidan enzimler, in vivooksidatif stresin önlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Süperoksitdismutaz, katalaz ve glutatyonperoksidaz, kısmen indirgenmiş oksijenin birincil ürünlerini elimine etmeye yarar, antioksidan savunma mekanizmaları endojen veya eksojenreaktif oksijen türleri (ROS) kaynaklarını etkili bir şekilde elimine edemediğinde oksidatif stres ve hasar meydana gelir. Geliştirilmiş antioksidan enzim aktivitesi, egzersiz performansını uzatabilir ve fiziksel yorgunluğu azaltabilir. Ancak yoğun egzersiz sırasında Süperoksitdismutaz, katalaz ve Glutatyonperoksidaz gibi antioksidan enzimlerin aktivitesi zayıflar. Devamında oksidatif stresi artırabilen ve dolayısıyla final performansı aşağılara çekip otooksidasyona uğrayan katekolaminlerin de üretimi artar. Egzersiz kaynaklı oksidatif hasarın zararlı etkilerini gidermek için besin desteklerinin sağlanmasıyla antioksidan savunma sisteminin güçlendirilmesi hedeflenmiştir. Bağırsak mukozasının hastalıklara neden olabilen çeşitli oksidanlar için bir hedef olduğu düşünüldüğünde; antioksidan enzim aktivitesi üzerindeki modüle edici etkileri ve antioksidan enzimlerin aşırı egzersiz veya yüksek hacimli antrenman sonrası toparlanmayı arttırma kabiliyeti göz önüne alındığında gut mikrobiyotasının egzersiz performansı üzerinde önemli etkileri olduğu literatürde görülmektedir.
Bağırsak mikrobiyalfenotipi hastalık durumu, yaşam tarzı davranışları dahil olmak üzere genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile belirlenir. Son yıllarda yapılan çalışmalar sonucu düzenli probiyotik kullanımının bağırsakmikrobiyota popülasyonunu değiştirebildiğine ve bağışıklık fonksiyonunu iyileştirebildiğine dair kanıtlar literatürde bulunmaktadır. Egzersiz yapan kişilerde düzenli probiyotik tüketiminin bağırsak mikrobiyotasını ve yapısını değiştirebileceği, immün sistem fonksiyonlarını geliştirebileceği yapılan çalışmalarda görülmektedir.
Probiyotik takviyelerin, tek başına veya prebiyotikler gibi diğer koruyucu maddelerle birlikte kullanılmasının, genel popülasyondaki akut bulaşıcı diyare ve ÜSYE görülme sıklığı, süresi ve şiddetini azalttığına dair artan kanıtlar vardır. Son yıllarda ise sporcularda probiyotik takviyeleri ve bağışıklık fonksiyonu üzerindeki etkilerini araştıran çok sayıda çalışma literatürde yayınlanmıştır. Bu çalışmaların yoğunlaştığı örneklem dayanıklılık sporcuları olmuş; probiyotiksuşlar, konsantrasyonlar ve uygulama metotları değişse de, genel olarak yararlı etkileri oldukları yapılan çalışmalarda görülmektedir.