Stresin Vücuda Etkisi: Allostatik Yük
Yazar Merve Doğan Yatar • 23 Aralık 2024 • Yorumlar:
Herhangi bir sağlık probleminiz bulunmadığında ve duygusal anlamda her şey yolunda gittiğinde vücudunuzun sıcaklığı, kanınızdaki oksijen miktarı ve vücudunuzun PH’ı gibi değerlerin yaşamınızı sürdürmek için gereken optimal seviyelerde olması beklenir. Buna homeostaz yani denge hali denir.
Allostasis ise yeni durumlara karşı vücudun değişim yolu ile uyum sağlaması anlamına gelmektedir. Bu değişim kortizol, adrenalin, endorfin gibi bazı hormonlar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Örnek olarak aslan sesi duyan bir kişinin vücudunda adrenalin hormonunun salgılanması gösterilebilir. Adrenalin hormonu sayesinde kan dolaşımı hızlanarak kasların hızlı ve uzun süre koşmak için yeterli oksijene sahip olması sağlanır.
Allostatik Yük
Allostasis hayatı sürdürmek için elzem olan bir düzenleme sistemidir. Az önceki örnekte aslan sesi duyan bir kişinin vücudunda adrenalin salgılandığında kan basıncında kısa süreli bir değişim olduğundan bahsettik. Ne var ki uzun süreli ya da aralıklı olarak strese maruz kalındığında vücuttaki değişiklikler daha kalıcı olabilmektedir. Bu nedenle allostatik yük bedenin yıpranma indeksi olarak da adlandırılmaktadır. Beynin allostatik yükten etkilenen başlıca kısımları bir şeyin tehdit içerip içermediğine kadar veren ve duruma uygun stres yanıtını belirleyen hipokampüs ve amigdala ile öğrenme, yön bulma, bellek gibi bilişsel süreçleri yürüten prefrontal kortekstir.
Allostatik yüke örnek olarak sık sık strese maruz kalan bir kişinin kan basıncındaki sık aralıklı allostatik ayarlamanın strese bağlı hipertansiyonla sonuçlanması gösterilebilir.
Allostatik Yük Ne Zaman Başlar
Allostatik yük bir önceki jenerasyonun maruz kaldığı travmatik yaşantıların etkisiyle oluşmaya başlamaktadır. Araştırmalar ebeveynlerin maruz kaldığı travmatik olayların bir sonraki jenerasyona epigenetik olarak aktarıldığını göstermektedir. Savaşlar, kıtlık, göç gibi travmatik deneyimler yaşayan grupların çocuklarında kortizol gibi stres hormonları daha yüksek seviyelerde bulunabilmektedir. Bu da onların zorlayıcı durumlara daha yüksek seviyede stresle tepki vermeleri ile sonuçlanabilmektedir. Ancak allostatik yükün bizzat kişinin kendi vücudu üzerindeki birikimi anne karnında başlamaktadır.
Allostatik Yük ve İlişkili Rahatsızlıklar
Allostatik yük amigdalada fazla aktivasyona neden olarak travma sonrası stres bozukluğuna neden olabilir. Majör depresyon da hipokampüsün atrofisi(hacminin azalması) ile ilişkili olarak görülmektedir.
Ayrıca huzursuz bağırsak sendromu, kalp damar hastalıkları, diyabet ve mesane kontrolünü kaybetme gibi birçok sorun da allostatik yük sonucu oluşabilmektedir.
Allostatik Yük Azaltılabilir mi?
Allostatik yükün hem beyin hem de vücut üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve geriye çevirmek mümkündür.
Yazının ilk bölümlerinde hipokampüsün hacminde allostatik yük nedeniyle bir küçülme olabileceğinden bahsetmiştim. Çünkü uzun süreli stres ve depresif duygular nedeniyle giderek daha az dışarı çıkan, daha az bilişsel yeteneklerini kullanan kişilerin beyinlerindeki nöronlar arası bağlantılar artık ihtiyaç olmaması nedeniyle zayıflar ve hatta yok olur. Neyse ki bu bölgede yeni nöronlar üretilebilmekte ve var olan nöronlar arasında bağlantılar kurulabilmektedir.
Bilişsel davranışçı terapinin depresyonla ilgili en önemli kazanımlarından biri de kişinin hayatına aşamalı bir şekilde yeni alışkanlıkların dahil edilmesi ile beyindeki nöroplastisiteyi yani yeni bağlantılar oluşturulmasını desteklemesidir. Bu sayede artan öğrenme, hatırlama ve duyguları düzenleme becerileri sayesinde stresle etkin bir şekilde başa çıkma becerisi kazandırılarak allostatik yük azaltılabilmektedir.
Bununla birlikte düzenli bir uyku, aşırı olmayan düzenli bir egzersiz programı, yeterli ve sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri de allostatik yükü azaltabilmektedir.