Sürekli Yetişkin Gibi Davranılan Çocuklar
Yazar Samet Çoban • Psikolog • 1 Eylül 2020 • Yorumlar:
Geçmiş döneme göre kıyasladığında yaşamın, hayat koşullarının hızlanması gün içinde yapılan işlerin sayısının artması insani ilişkileri de etkilemiştir. Artık daha az dinleyen, daha az göz teması kuran ve daha az sabırlı nesiller bu dönemde yetişmektedir. Yani zamanın hızlanması bu dönemde insan davranışları da tesir etmiştir. Dolayısıyla bireylerin birbirine ayırdıkları vakit geçmişe göre azalmış ve buna paralel olarak ebeveynlerin de çocuklarına ayırdığı vakit de düşüş göstermiştir.
Bu veriler ışığında genel anlamda çocukların yetişkin gibi davranması aslında anne babaların da kolayına gelmektedir çünkü çocukların gelişim süreçlerinde de yeterli zamanları olmadığı için yeri yeldiğinde çocukların çocuk olduğunu unutmakta, onlara bir yetişkin gibi davranmaktadır.
Örnek üzerinden gidersek çocukların yaşadığı ve onlara ağır gelen bir olaydan sonra anne-babaların çocuklara yeterince destek vermesi gerekirken: “Oğlum sen büyüdün artık, ağlama” ya da “Bebekler ağlar, sil gözünün yaşını” gibi cümleleri çocuklara söylediklerini görüyoruz. Ağlamanın zayıflık olduğu temasını üstü kapalı olarak çocuklara yerleştiriyorlar, çünkü çocukların büyümeleri için ağlamamaları yetişkin gibi davranmaları gerekir. Ya da“Ben senin yaşındayken… şunu yapmıştım…” gibi cümleler çocukları desteklemek yerine onlar üzerindeki baskıyı arttırmakta ve çocuklar kendisini sürekli kıyaslamaktadır. Oysaki onların sadece istediği yaşının getirdiklerine paralel olarak anlaşılmaktı ve çocukluk dediğimiz süreç insanın çevreyi tanıma süreci olduğunu unutmazsak onlara verdiğimiz sorumluluklarla belki de onların kaldıramayacağı bir yük bırakmaktayız.
Yaşanan bu süreci özellikle bilişim çağında bulunuyor olmamız da desteklemektedir. Çocuklar, yetişkinlerin davranışlarını anlayacak ve eleştiri süzgecinden geçirecek olgunlukta olmadıkları için yaşlarının çok üstündeki davranışları taklit yoluna gidiyorlar. Çocuklarımızın birçok yetişkin rol modeli ekranlarda görmesi bu sürece katkı sağlamaktadır. Kız çocukları makyaj yapmaya, topuklu ayakkabı giymeye, yetişkinmiş gibi konuşmaya erkek çocuklar da babalarının izledikleri şiddet içerikli dizi ve filmleri izlemeye, buradaki oyuncuları model almaya başlıyorlar. Yaşının gerektirdiği ruhsal süreçleri vaktinde yaşayamayan çocuk, çocukluğunu yaşamadan bir yetişkin haline geliyor. Bu durumun sürmesi halinde ise ileriki dönemlerde bireylerde kişilik bozukluklarının görülme ihtimali artmaktadır.
Sonuç olarak çocuklarımızın henüz bizim kadar olgun olmadıklarını ve doğal olarak yaşının getirdiklerini yaşamaya çalıştıklarını unutmayalım.Yeri geldiğinde onları desteklemeli ve yaşına uygun davranmaları için fırsat vermeliyiz ki çocukların kişilik gelişimi sağlam temeller üzerinde dursun.