Takıntılar
Yazar Ümit Yener • 1 Kasım 2024 • Yorumlar:
Takıntı yani obsesyon, istenmeyen, sıkıntı veren düşünce, dürtü ya da imge yani görüntüdür.
*Zarar vermekten korkarsa başkalarına zarar verdiğine/vereceğine,
*Ahlaksız olmaktan aşırı korkarsa ahlaksız olduğuna/olacağına,
*Günahkâr olmaktan aşırı korkarsa günahkâr olduğuna/olacağına,
*Mükemmeliyetçiliği arıyorsa, hataya tahammülü yoksa yanlış ya da eksik yaptığına,
*Bulaştan korkarsa bulaşa dair takıntıları/obsesyonları olabilir.
Yani takıntılar kişinin en çok önemsediği değerlerine saldırır. Bir emin olamama durumu da olabilir. Oldu mu olmadı mı, yaptım mı yapmadım mı? Hatta bazen tam bir şüphecilik halidir, işleri en doğru şekilde yapmaya çalışırken kişi o işi hiç bitiremeyebilir.
Kompulsiyon yani zorlantı ise obsesyonların verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Takıntının verdiği kaygıdan kurtulmak için, dürtüsel şekilde kontrol edebilir, sürekli temizlik yapabilir, düzenleyebilir, başkalarına sorarak rahatlamaya çalışabilir, bastırmaya, görmezden gelmeye çalışabilir, içinden dua edebilir, sayı sayabilir ve tüm bunları yaparken ayıplanmaktan kaygılanabilir.
Kişi obsesyon ya da kompulsiyonlara gün içinde 1 saatten fazla vakit harcıyorsa işlevselliği bozulmaya başlamıştır. İlaveten kişinin obsesyon ve kompulsiyonları tetikleyen yerlerden kaçınması örneğin kirlenme obsesyonu olan kişinin hastaneye gidememesi ya da saldırganlık obsesyonu olan kişinin sevdiklerinden, insanlardan uzak durması, simetri obsesyonu olan kişinin (hiçbir zaman “tam olmuş” gibi hissetmediğinden) mesleki ve okul yaşamındaki görevlerini tamamlayamaması sınıfta kalma ya da işten atılmaya neden olabilir.
Ailede diğer bireylerin hayatını zorlaştırdıklarından, katı kuralları olduğundan aile ilişkileri de bozulabilir.
Takıntılar genellikle ergenlik, askerlik, evlilik, doğum, iş değişikliği, yakın kaybı gibi durumlarda ortaya çıkabilir ya da varsa artabilir.
Problem, zihne bu düşüncelerin gelmesi değildir, çünkü bu düşünceler tüm insanlara gelir. Peki neden sadece bazı insanlar takıntı batağına saplanır?
Bu düşüncelere aşırı önem atfedildiği zaman takıntıya dönüşür, kişiyi olduğu ya da olmak istediği benliği ile ilgili şüpheye düşürür. Kişi takıntıya ne kadar dikkat ederse telaşı, takıntısını o kadar besler.
Obsesyonları görmezden gelmeye çalışmak, bastırmak, düşünmemeye çalışmak işe yarar mı?
Bir düşünceyi düşünmemeye çalıştığınız zaman zihniniz gözetleme kulesindeki askerin işini kolaylaştırmak için 360 derece dönen radar ışığının düşman askerini taraması gibi kaçındığınız düşünceyi arar ve misliyle geri getirir.
Peki ne yapmalı?
Önce o düşünceyi kabul edin. Bu zihninizden gün içinde geçen binlerce düşünceden bir tanesi. Yani sadece bir düşünce. Aşırı önemseyip kaygılanmayın, kontrol etmeye çalışmayın asla bastırmayın, kovmaya çalışmayın, kişiliğinizle ilgili bir çıkarımda bulunmayın.
Bu sadece bir obsesyon bir şey yapmaya gerek yok deyip onu benliğinizden ayırın.
Ahlakınızı düşünceleriniz ve duygularınız üzerinden değil davranışlarınız üzerinden değerlendirin.
Belirsizliğe tahammül edin, takıntınızın size söylediğinin tam tersini yapın. Örneğin; dua etmeye devam etmezsem kötü bir şey olacak düşüncesi geldiği anda dua etmeyi bırakın çünkü o artık dua değil bir kompulsiyondur.
Obsesyonları tetikleyen ortamlardan kaçınmayın ve kompulsiyonu yapmayın, üstüne gidin merak etmeyin hiçbir şey olmayacak, tahammül edin o sıkıntıya, beyniniz 15-20 dk. içinde sizdeki o kaygı, korku duygusunu minimuma indirecek ve her seferinde o obsesyondan daha az korkacaksınız daha az kaygılanacaksınız.
Unutmayın acı yoksa kazanç da yoktur.
Ümit YENER
Psikolog