Tanrı'nın Kadın Sorunsalı ..

Yazar Esra TanrıverdiPsikolog • 28 Haziran 2016 • Yorumlar:

Dünya tarihi çağlar boyunca cinsiyet ayrımcılıklarıyla ile dolu. Yüzyıllar öncesine baktığımızda, döneminin en ilerici insanları olarak tanınan filozofların bile cinsiyet konusuna gelindiğinde düşüncelerinden koptuğunu, kadını “öteki” olarak tanımladığını görüyoruz. Aristoteles’e göre ruh beden üzerinde, akıl duygu üzerinde, erkek ise kadın üzerinde egemendir. Fakat o zamanlardan günümüze geçen yüzyıllarda hiç mi değişim hiç mi ilerleme olmadı? Güçlü olanın zayıfı ezmeye meyilli olması, büyük kardeşin küçük kardeşi ezmesi, patronun işçiyi ezmesi, erkeğin kadını ezmesi…

Şüphesiz ki eğer kadın erkekten daha güçlü olsaydı eminim kadınlar da erkekleri döver, baskı altında tutardı. Az da olsa bunun örneklerini yazılı ve görsel basında görüyoruz. Bence bu sadece erkek kadın değil insan olmanın getirdiği bir sorun. Peki, bu sorunun çaresi var mı? Bugüne kadar yapılanlar bu eşitsizliğin sonunu getirdi mi? Tabi ki hayır!

Toplumlara baktığımızda özellikle kadınlara yapılan istismarın kaynağının “din” olarak gösterildiğini görüyoruz. Tek tanrılı dinler dışında çok tanrılı dinlerde de kadın dışlanıyor. Kadın öyle yürümez kadın böyle giyinmez, konuşmaz, vs.. Tanrı gerçekten kadını böyle mi istiyor? Tanrı güçlünün zayıfı ezdiği, hor gördüğü bir dünya mı istiyor? Kadınların Tanrı’nın gözünde değeri var mı? Nedir bu Tanrı’nın kadın sorunsalı?

İnsanların yaptıklarıyla Tanrı’yı değerlendirmek yanlış tabi ki. Tanrı bizi seviyor. Kutsal kitaplara baktığımda cümlelerinden çıkarıyorum bizi sevdiğini. Gerek Tevrat’ta gerek Incil’de ve gerekse Kur’an’da Tanrı biz kadınları önemsiyor. İncil’de Tanrı "İnsan bir bütünün iki parçasıdır. İnsan sadece kadın ya da erkek değerlidir. İnsan eşittir, erkek ve kadındır. Kadın erkekten yaratıldı ve erkek de kadından doğdu." yazıyor. İncil’de kadın Tanrı’nın gözünde değerlidir. Kadının değeri kendi yaratanının değerinden gelmektedir.

İslam dinine baktığımızda Kuran’ın kadın anlayışında; kadın ve erkek farklı özelliklere sahip olsalar da insan olma vasfı itibariyle “eşit görülmesi ” önemli rol oynamaktadır. Yaratılış itibariyle kadın, erkeğe eşit olmakla beraber, kendisine özgü bazı hak ve sorumluluklara da sahiptir. Emir ve yasaklar konusunda erkek ile kadın arasında fark yoktur. Tanrı katında kadın ve erkek eşittir; birinin diğerine üstünlüğü yaptıkları işlerle, kendilerine verilen imkânların yerinde değerlendirilmesine ve özet olarak “Takva” ile ilişkilidir. Tin Suresi’nde bunu çok güzel anlatır: “İnsanı ayrım yapmadan en güzel bir biçimde yarattık” buyuran Tanrı insanları bir erkekle bir kadından yarattığını, onları soy ve sop yaptığını milletin de onlardan oluştuğunu vurgulamaktadır. (Bkz.Kur’an Hucurat Suresi) Bu ayetlerin dışında surelerin başında yer alan “Ey İnsanlar!, Ey İman Edenler, İnananlar” hitapları bile kadın ve erkek arasında bir ayırım olmadığının delilidir. İslam dininin ayrıcalıklı insanları, çalışmada, bilimde, iyi işler islemekte, kul hakkını gözetmede ve kötülüklerden kaçınmada hassasiyet gösteren kimselerdir. Örneğin “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” (Zümer Suresi, 9) ayetiyle bilmenin önemine vurgu yapılmıştır. Bilmenin de okumakla ile ilgisi bulunduğu ilk inen ayetin “Oku!” ile başlamasında ortaya konulmuştur. Bu emirde kadın ve erkek herhangi bir ayırım yapılmamıştır. Muhatap insandır. Bunları destekleyen çok sayıda hadis bulunmakta. “İlim, kadın erkek her Müslümana farzdır.” Bu vurgu nettir.. Çalışma konusunda ki “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (NecimSuresi,39) ayetinin kapsamına hem kadın hem de erkek girmektedir.

Kısacası İslâm’ın kadın anlayışı şöyle ortaya konulmaktadır: “…İslâm’a göre kadın; nafakası sağlanan, iş yapmak zorunda olmayan, gönlüne göre çocuklarını eğitmek, dilerse çalışmak, malını istediği gibi tasarruf edebilmek, kendi soyadını kullanabilmek, ilim yapmak gibi birçok hakka sahip bulunan, bütün bu haklar karşısında sadece meşru isteklerinde kocasına itaatle sorumlu olan, hakları ve sorumlulukları hukukun garantisi altında bulunan, kocasının hayat arkadaşı-sırdaşı- gönüldaşı, yuvanın bekçisi, yavrularının ‘cennetin ayakları altına serildiği’ aziz annesidir…”( A.Ünal, sayfa,201). Tanrı’nın kadınla bir alıp veremediği yoktur. Olsa olsa bizim birbirimizle alıp veremediğimiz vardır. Oysa o hep “Birbirinizi sevin” der. Madem ki hepimiz tek tanrılı dinlerin varlığını kabul ediyoruz. O halde bir tek O'na inanıyoruz. İster Hıristiyan ister Musevi isterse Müslüman her kim olursak olalım önce kendi kutsal kitabımızı okumalıyız. Dışarıdan hurafelere değil kendi gördüğümüze, kendi duyduğumuza ve kendi anladığımıza inanalım. Aklın yolu birdir! 

Sözlerimi büyük ozan Ruhi Su’nun dizeleriyle bitiriyorum:

Yaratan bizleri insan yarattı

Muhabbet insana, cana muhabbet

Cümle mahlukatın üstünde tuttu,

Muhabbet insana, cana muhabbet.

 

Ne mutlu ki bize insan olmuşuz,

İnsan sevgisini gerçek bilmişiz,

İnsanın dalında açıp gülmüşüz,

Muhabbet insana, insan olana.

 

İnsan olan insan gelsin beriye

Kimi kara, kimi çalar sarıya,

Aslolan hayattır bakma deriye,

Muhabbet insana, cana muhabbet.....

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)