Tecavüz
Yazar Nezahat Bedir • Psikolog • 23 Ocak 2018 • Yorumlar:
Gazetelerde, son yıllarda giderek artan bir sıklıkta tecavüz ve taciz haberleriyle karşıla-şıyoruz. Bu haberler yetişkinler arasındaki olaylara ilişkin olabildiği gibi, sıklıkla yetişkinlerin çocuklara, hatta çocukların çocuklara karşı işlediği taciz ve tecavüz suçlarıyla da ilgili olabiliyor. Bir çoğumuzun zihnindeki tecavüzcü imgesi, eski Türk filmlerindeki gaddar, psikopat tiplerle örtüşüyor. Oysa, sanılanın aksine, tecavüzcülerin büyük bir kısmı, ilk bakışta hiç bir şekilde şüphelenmeyeceğimiz, normal görünümlü kişilerin arasından çıkıyor. Ve yine düşünülenin aksine, yurt dışında ve özellikle ABD'de yapılan araştırmalara göre, tecavüze ve tacize uğrayan kişiler %85'e ulaşan oranlarda tecavüzcüyü ya da tacizciyi daha önceden tanıyorlar.
Tecavüz ve taciz girişimiyle karşılaşanların yarıdan daha fazlası, tanıştığı ve birlikte çıktığı birisi tarafından saldırıya uğruyor. Bu saldırılar, bazı durumlarda henüz yeni tanışmış ve ancak sınırlı ortamlarda tanıma fırsatı bulunulan kişiler tarafından gerçekleştirilirken, önemli bir kısmı da iş, arkadaş ve akraba çevresinde yer alan kişiler tarafından yapılmaktatır. Dikkati çeken bir diğer nokta, tecavüzcülerin hatırı sayılır bir kısmı tecavüz olayını kameraya kaydetmek, hatta internet ve benzeri ortamlarda paylaşmak ihtiyacı duyması.
Tecavüz girişiminde bulunan erkeklerin önemli bir kısmı (daha nadir karşılaştığımız kadınların erkeklere ve çocuklara karşı olan eylemlerini bu yazının kapsamı dışında tutuyoruz) eyleminin tecavüz ya da taciz olmadığına inanıyor. İlişkide bulundukları kişiyle olan daha önceki tanışıklıklarını, samimiyet ve paylaşımlarını ya da daha önceden rıza ile gerçekleşmiş olan cinsel deneyimlerini öne sürerek, karşı tarafın rızasını her seferinde sağlamak zorunda olmadıklarını öne sürüyorlar.
İngiltere gibi gelişmiş, modern bir kültürde dahi, insanlara bir tecavüz olayı ile ilgili fikirleri sorulduğunda, yaklaşık her üç kişiden biri, kadının hal ve hareketleri, giyimi, aşırı alkollü olması gibi nedenlerle, amiyane tabiriyle 'fingirdediği' için 'kaşındığı' ve karşı karşıya kaldığı olayı hakettiğini ifade ederek, tecavüzün sorumlusu olarak kadını göstermektedirler. Bütün bu koşullar içerisinde mağdurun, yaşadığı gerçeklikle yüzleşmesi ve yaşadığı olayı rasyonel bir şekilde ve adil duygularla değerlendirmesi pek mümkün olamıyor.
Tecavüz ya da taciz eden kişi mağdurun, amiri ya da işvereni konumundaysa, aralarında otorite ilişkisi varsa durum daha da vahim hale geliyor. Arada güvene dayalı yakın bir ilişki bulunduğu, iş ve kariyerle ilgili riskler söz konusu olduğu için mağdur kendi korumakta çok daha fazla zorlanıyor. Bu girişimin şikayet konusu olması durumunda, mesai arkadaşları, eş ve akrabalar tarafından duyulma riski ve buna eşlik eden diğer kaygıları mağdur büyük bir şok olarak yaşar. Eğer daha önceden böyle bir olasılık için psikolojik hazırlığı yoksa, yaşadığı bu şok nedeniyle karşı karşıya kaldığı durumu hemen ve doğru bir şekilde değerlendirebilmesi ve kendisini koruyabilmek için gerekli çabayı gösterebilmesi neredeyse imkansız hale gelir. Saldırgan bir akraba (örneğin enişte) olduğunda, eşin yakın arkadaşı ya da yakın bir arkadaşın eşi olduğunda durum daha da başedilmesi güç bir hale geliyor. Eğer mağdur çeşitli nedenlerle cinsel bir yoksunluk duygusu içindeyse, saldırı esnasında cinsel haz aldığını farkettiyse ya da bundan şüphelendiyse kendini affetmesi, suçsuzluğunu kabüllenmesi artık mümkün olamıyor.
Tecavüzün mağduru olan kadın, acı, utanç ve suçluluk duygularıyla başedemediği için, tecvüzün sorumlusu olarak kendisini görüyor ve %95 gibi oranlarda şikayette bile bulunmuyor. Bu çıkmaz içerisindeki kadınların üçte biri kendini cezalandırma, suçunu telafi etme aracı olarak intiharı düşünüyor. Geçtiğimiz yıllarda İngiliz gazetelerinde insanı şoke eden bir haber yer almıştı. Bir İngiliz tecavüz ettiği bir kadının şikayeti üzerine tutuklandı ve soruşturmanın ilerlemesiyle, bu kişinin son iki yıl içerisinde 1,000'den fazla kadına tecavüz etmiş olduğu ortaya çıktı. Çeşitli nedenlerle kadınların hiç birisi adli mercilere şikayette bulunmamıştı.
Tecavüzün ve tacizin mağduru yetişkinler değil de çocuklar olduğunda, ortaya çıkan yıkımları telafi etmek ve yaraları sarmak o ölçüde güçleşiyor. Pek çok çocuk yaşadığı olayın vehametini ve anlamını kavrayacak bir idrake ve olgunluğa henüz sahip olmadığı yaşlarda bu saldırılarla karşılaşıyor ve yetişkinlerdekinin aksine, uzun süreler, tekrarlayıcı bir şekilde bu travmaları yaşamak zorunda kalıyor. Biraz daha ileri yaşlarda olup, yaşadıkları olayın vehameti ve anlamı hakkında yarı açık yarı kapalı bir fikre sahip olan çocuklar da, ya tehdit edildikleri ya da olay açığa çıktığında cezalandırılacaklarına inandıkları için, yaşadıkları durumu ailelerine ve yakınlarına açıklayamıyorlar. Ensest vakaları söz konusu olduğunda, bazı durumlarda anneler ya da aileler tarafında görmezden geliniyor ya da örtbas ediliyor.
Bir çok çocuk, yaşadıklarının travması ve örseleyici duyguları ile ilerleyen yaşlarda yüzleşmek ve bunlarla başetmek zorunda kalıyor. Böyle bir utancı yaşamak zorunda kaldıkları için kendilerinden nefret ettikleri gibi, zamanında yaşadıklarını fark etmedikleri ve kendisini korumadıkları için de ebeveynlerinden de nefret ederler ve onları affetmekte çok zorlanırlar. Tacizler kız çocuklarının eş seçimlerini etkiler çoğunlukla güvenli bağlılıklar yaşayamayacakları hatalı eşler seçmelerine neden olur. Çoğunun düzenli ve istikrarlı evlilikleri olmayabilir ya da hiç evlenmezler ve kendilerine eş seçemezler. Eşleriyle ve babalarıyla problemli ve sağlıksız bir ilişki sürdürmek zorunda kalabilirler. Erkek çocukları cinsel kimlikle ilgili sorunlar yaşayabilir. Eril enerjileri baskılandığı için, eril kimliklerini oluşturmakta ve geliştirmekte zorlanırlar.
Tecavüzün doğası ve tecavüzcünün kişilik yapısına ilişkin özellikle ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde pek çok araştırma ve çalışma mevcuttur. Kişilik gelişimini çeşitli nedenlerle tamamlayamamış, patolojik bir kişilik geliştirmiş ve bu nedenle toplum içerisinde kendini bütünleyici ve tamamlayıcı bir şekilde üretemeyen, sosyal çevresi ile uyumlu ve doğal ilişkiler kuramayan, eril kimliğini normal sosyal ilişkiler içerisinde yaşayamayan tecavüzcüler de bizim aramızdan çıkıyor. Onları da istisnasız saygın ve iyi niyetli anne-babalar yetiştiriyor. Bu noktada gerçekten çok düşünmeye ihtiyaç var. Sağlıklı bireyler, sağlıklı yetişkinler yetiştirebilmek için sağlıklı bir toplum olmamız gerektiği açık.
Tecavüz, “bir kişinin kendi gönüllü ve bilinçli onayı olmadan cinsel ilişkiye sürüklenmesi” olarak tanımlanabilir. Bir diğer deyişle; bir kişinin cinsel ilişkiye hayır diyebilme hakkının ya güç ya da tehdit kullanılarak, ya da alkol, uyuşturucu ilaç veya benzeri maddeler kullanarak ortadan kaldırılması, yaşanan olayın tecavüz olarak tanımlanması için yeterlidir. Cinsel ilişkide bulunulan kişi, doğru ve rasyonel karar verebilme yetisini ortadan kaldıran bir mental bozukluğa veya geriliğe sahipse veya rıza gösterebilme yaşının altında bulunuyorsa, bu kişiyle kurulan cinsel ilişki de tecavüz olarak tanımlanır. Bu eylem eşe karşı işlenmiş olsa dahi sonuç değişmez.