Tek Çıkış Yolu İçinden Geçmektir...
Yazar Gözde Şenocak • Psikolog • 9 Eylül 2021 • Yorumlar:
Acı verici duygular doğaları gereği geçicidirler. Onları, kaçınma ve direnç gösterme gibi yollar ile sürdürmediğimiz ve derinleştirmediğimiz sürece, zaman içerisinde kendiliğinden hafifleyeceklerdir. Bu sebeple, acıdan kendimizi en sonunda özgürleştirebilmenin tek yolu, onunla 'olduğu gibi', 'gerektiği kadar' olabilmektir. Tek çıkış yolu içinden geçmektir.
Pema Chödrön, bize acı veren duygu ve olaylar ile şimdi ve burada kalamama haline 'ego' adını veriyor. Egonun insan deneyiminin değişken doğasına verdiği tepki ise güvensizlik. Bu huzursuzluk halinden kurtulmak için ise döndüğümüz üç yanlış yer var; haz peşinden koşma (acıdan kurtulma), hissizleşme ve saldırganlık. Ya çevremizde olup bitenlere ilgimizi kaybediyor ya da sımsıkı tutunuyoruz. Ego, yani hoş olmayandan bu sürekli kaçma halimiz ise malesef bizi problemlerimizin ana kaynağına yönlendirmiyor. Bununla ilgili, yine Pema Chödrön'ün 'koza' örneği bana çok anlamlı geliyor. Tehdit altında hissettiğimizde kapladığımız alanı ve sınırlarımızı git gide küçültüyor ve kendimize bir koza örüyoruz. Hayatımızı bu kozada sürdürmeyi seçiyoruz çünkü korkuyoruz; duygularımızdan, yaşamın bizde tetikleyebileceklerinden, başımıza gelebileceklerden..İşte bu dar ama güvenli alana sığınıyoruz. Eğer tüm canlıların başvurduğu bu kaçınma stratejisi işe yarasaydı, bu acıdan kurtulma girişimimiz elbette ki mutluluk, güven ve rahatlama ile sonuçlanırdı. Kozada sürdürdüğümüz yaşamımızın bizi olası tehdit ve acılardan koruduğunu düşünerek bir süreliğine de olsa rahatlıyoruz gerçekten. Ancak zaman geçtikçe fark ediyoruz ki, bu güvenli koza, hayatın ve içinde barındırdıklarının tamamını deneyimlememizin önüne geçerek bize daha çok acı vermeye başlıyor. Yani dışarıda ki acılardan kaçmaya çalışırken içimizde ki acılara yakalanıyoruz. Güvende olma çabamızın bedeli ise dışarıda kaçırdığımız koskoca bir hayat. Bu küçülme hali bizi git gide güçsüzleştiriyor, dünya daha korkutucu, duygu ve düşüncelerimiz ise daha tehdit edici bir hal alıyor. Az önce, acıdan kendimizi en sonunda özgürleştirebilmenin tek yolunun, onunla 'olduğu gibi', 'gerektiği kadar' kalabilmek olduğunu söylemiştim. Hele ki birde, bize acı veren duygularımızı öz şefkatin iyileştirici merhemi ile yatıştırabiliyorsak eğer, sadece zihinsel ve duygusal deneyimimizi değiştirmenin ötesinde, vücut kimyamızı da değiştirmiş oluyoruz.
Peki siz, size acı veren yaşantıları, duyguları kendinize bir koza örmeden karşılayabiliyor musunuz? Şimdi ve burada, hayatın size getirdiği deneyim her ne ise, belirsizliği ve kontrol edemediklerinizi kabul ederek hikayenizin iyi ve kötü, tüm parçalarıyla kalmayı hiç denediniz mi?