Testis Kanseri
Yazar Barış Kuzgunbay • Ürolog • 3 Eylül 2020 • Yorumlar:
Testis kanseri, erkekte görülen tüm kanserlerin %1-%1.5’ini oluşturmakta ve batı toplumlarında görülme sıklığı 100 000’de 3-10 olarak bildirilmektedir. Bununla beraber 15-35 yaş arasında en sık görülen kanser olması nedeni ile Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kıta Avrupası’nda önemli bir halk sağlığı problemi olarak kabul görmektedir. Değişik histolojik alt tipleri olmakla beraber %90-%95 sıklıkla germ hücreli tümörler görülmekte olup üçüncü on yılda seminom dışı germ hücreli tümörler, dördüncü on yılda ise saf seminom tümörleri en sıklıkla görülmektedir. Etyolojik faktörler arasında inmemiş testis, Klinefelter’s sendromu, infertilite, birinci derece akrabada testis kanseri öyküsü (baba, kardeş) ve diğer testiste kanser veya testiküler intraepitelyal neoplazi varlığı sayılabilmektedir.
En sık görülen belirti ve bulgu testiste ele gelen ağrısız kitledir. Ağrı nadiren görülür. Geç kalınmış hastalarda kanserin sıçradığı organa göre değişen, yaygın vücut ağrısı, öksürük, solunum problemi, bulantı-kusma, ishal, halsizlik gibi değişen belirtiler görülebilir. Bununla beraber, literatürdeki epidemiyolojik çalışmalar göstermiştir ki dünyada ve ülkemizde testis kanseri ve KKTM ile ilgili toplumun bilgisi ve farkındalığı kısıtlıdır. İlk teşhiste skrotal ultrasonografi ve tümör belirteçleri kullanılmaktadır. En sık kullanılan tümör belirteçleri; AFP (Alfa-fetoprotein), B-HCG (Beta-Human Chorionic Gonodotrophin) ve LDH (Lactate Dehydrogenase) kanda bakılmaktadır.
Tedavi cerrahi olarak testisle birlikte kitlenin çıkartılmasıdır (İnguinal radikal orşiektomi). Kesin tanı patoloji ile konulmaktadır. Patolojik çalışma ile tümörün histolojik tipi belirlendikten sonra hastalığın yaygınlığının araştırılmasında Bilgisayarlı Tomografi kullanılmaktadır. Orşiektomi sonrası tedavi planı hastalığın evresine göre yapılmalıdır. Erken evre testis tümörlerinde izlem veya bir kür kemoterapi yeterli iken daha ileri evrelerde radyoterapi, kemoterapi veya lenf nodu disseksiyon ameliyatları ek tedavi olarak gerekebilmektedir. Tedavileri bittikten sonra tüm hastaların, ürolog tarafından yakın olarak izlenmeleri gerekmektedir.