Tip-2 Diyabet Hakkında
Yazar Hanife Odabaşı • Diyetisyen • 23 Aralık 2021 • Yorumlar:
Vücudumuzun hayati fonksiyonları gerçekleştirmesi için enerjiye ihtiyacı vardır. Bu enerji de besinlerin içinde bulunan çeşitli moleküllerle karşılanır. En önemlisi karbonhidratların yapı taşı olan glikozdur. Vücudun enerji olarak kullanacağı glikozdan mahrum olması sonucu tip-2 diyabet dediğimiz kronik hastalık ortaya çıkar. Pankreasta insülin salgılayan hücrelerin doğuştan hasarlı olmasıyla tip-1 diyabet ortaya çıkar.
• Hücrelerin glikoz ihtiyacını karşılamak için pankreastan insülin isimli hormon salgılanır. İnsülin kanda bulunan glikozun hücrelerin içine girmesini sağlar. Böylece enerji için kullanılabilir.
• Ancak insülin bazen bu geçişi çeşitli nedenlerle sağlayamaz. İnsülin direnci dediğimiz hücrelerin insüline duyarsızlaşması veya pankreasta insülin üreten hücrelerin zara görmesi hücrelerin glikozlanmasını önler. Kanda insülin ve glikoz artar veya insülin yetersiz olur, yine kanda glikoz birikir.
• Açlık kan şekerinin 124 mg/dL, tokluk kan şekerinin ise 200 mg/dL üzerinde olması ile HbA1c değerinin 6,5 üzerinde olması ile tanı konur.
• Görülme sıklığı;
1. Ailesinde şeker hastası olanlarda
2. Obez ve fazla kilolu olanlarda
3. Gebelik döneminde şekeri yüksek olanlarda 4. Yaşlılarda
5. Bel çevresi ölçüsü kadınlarda 80 cm; erkeklerde 94 cm üzerinde olanlarda
6. Kötü lipid profili (LDL, T-KOL) olanlarda
7. Kronik stresi olanlarda
8. Uyku sorunu olanlarda
9. Ferritini (depo demir) yüksek olanlarda
10. Ürik asit seviyesi yüksek olanlarda
11. Sigara ve alkol kullananlarda
12. Kötü beslenme alışkanlıkları olanlarda 13. D vitamini seviyesi düşük olanlarda fazladır.
BESLENMEDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Besin gruplarına göre beslenmemizde genel iyileştirmeler yapabiliriz.
• Süt ürünlerinden yoğurt, kefir, süt ana veya ara öğünlerde yemeğe eşlik etmeli.
• Karbonhidrat içeriği yüksek tahıl grubundan kompleks karbonhidrat dediğimiz besinleri daha çok hayatımıza almalıyız. Esmer ekmekler (tam buğday, çavdar, ruşeymli gibi), tam buğday makarnalar, bulgur, esmer pirinç, karabuğday (greçka).
• Protein içeriği yüksek olan yumurta, peynir kahvaltılarda; et, tavuk, hindi, balık yemeklerde bulunmalı.
• Yağ içeriği yüksek sert kabuklu yemişler; ceviz, fındık, badem, fıstık, kaju, antep fıstığı, kabak çekirdeği ara öğünlerde tüketilmeli. Ayçiçek yağı, zeytinyağı, fındık yağı dengeli kullanılmalıdır.
• Sebze ve meyveler beslenmenin olmazsa olmazları, kısıtlanması gereken durumlar olmadığı sürece günde toplam 5-6 porsiyon tüketilmelidir. Şeker hastalığı olanlarda meyvelerin glisemik indeksleri ve glisemik yükleri önemlidir. Ona göre tüketim sağlanmalı, genelde kuru meyvelerden uzak durulmalıdır.
• Haftada 1-2 kere bitkisel protein kaynaklarından kurubaklagiller tüketilmelidir. Sulu yemek olarak veya salatalarda haşlama olarak tercih edilebilir.
Pişirme yöntemleri de sağlıklı beslenmede atlanmaması gerekn bir noktadır. Kızartma ve kavurma yerine fırında, haşlama, buğulama gibi yöntemler tercih edilmelidir.
Hamur işleri, işlenmiş gıdalar, rafine unlar, rafine şekerler, yüksek şeker içerikli paketli gıdalardan uzak durmak önemlidir.
Evde içeriğini bildiğiniz ürünlerden sağlıklı tarifler üretilerek kekler, kurabiyeler yapılabilir.
Her bireyin sağlık verileri; kan tahlili sonuçları, sağlık geçmişi farklıdır. Yaş, cinsiyet, yaşam tarzı, günlük rutinler, yapılan işler, meslekler, aktiflik düzeyi gibi birçok farklılık beslenmeyi de kişiye özel olmaya itmektedir. En güzeli de böylesidir. Aynı evin içindeki insanlarda bile ihtiyaç ve istekler farklılık gösterir, herkes ayrı bir dünyadır.
Bireylerin günler, haftalar, aylar içinde bile rutinleri değişebilir. Yazın ve kışın yeme düzenleri değişebilir. Kronik hastalıklarda dikkat edilmesi gereken ortak noktalar olsa da beslenme kişiye göre planlanmalıdır.
Diyetisyenlerin beslenme üzerine bilgilerinden ve
yönlendirmelerinden faydalanmak, süreci uzman gözetiminde devam ettirmek önemlidir.
Doktorlar, psikologlar, antrenörler, diğer sağlık çalışanları ile koordineli çalışmak uzun vadede çok daha yararlıdır.