Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Büyük bir doğal afet yaşamış insanların yaşadıkları acılar onları ne şekilde etkiler? Her gün bombaların patladığı, silahların susmadığı bir yerde yaşamak insan psikolojisi üzerinde nasıl bir etkiye sahip? Geçtiğimiz günlerde internette dolaşan bir videoda Suriye’deki savaş ortamından kaçmış bir çocuğun uçak sesi duyduğunda, kendine saklanacak bir yer aramasını nasıl açıklayabiliriz? Bu acı durum nasıl oluşmaktadır? Sadece savaşlar değil doğal afetler ve cinsel saldırı gibi olaylar bireylerin yaşamlarında büyük travmatik etki yaratmaktadır. Bu etki sonucu ise travma sonrası stres bozukluğu denilen psikolojik/psikiyatrik sorunlar ortaya çıkabilir.
Travma sonrası stres bozukluğu travmatik bir olay sonrası gerçekleşen yüksek kaygı durumu, yaşanan olayla ilgili uyaranlardan kaçınma, kişinin uyarılma düzeyinde artış olarak gerçekleşen psikolojik bozukluktur. Ancak bu bozukluğa yönelik tanı almak için bireyin ciddi travmalar yaşaması gerekmektedir. Örneğin; ölüm tehdidi, ciddi yaralanmalar, cinsel saldırılar, savaş, doğal afetler gibi olaylara maruz kalma ve tanık olma gibi durumlar en yaygın görülenler arasındadır.
Psikiyatri ve klinik psikolojinin kutsal kitabı olan DSM 5’e göre Travma sonrası stres bozukluğu tanı kriterleri 4 grupta toplanmıştır.
1- İstem dışı travmatik olayların yeniden deneyimlenmesi; kişinin olayla ilgili tekrarlanan anıları olabilir ve kabuslar görebilir. Ayrıca olayı hatırlatıcı uyaranlardan yüksek miktarda rahatsızlık duyar. Örneğin savaş ortamını hatırlatan bir uçak ya da helikopter sesi, tecavüz ortamını hatırlatan karanlık gibi durumlarda kişi rahatsızlık hissedebilir.
2- Olayla ilgili uyaranlardan kaçınma; travmatik olayı hatırlatıcı her şeyden kaçınma söz konusu olabilir. Örneğin canlı canlı toprağa gömülen bir depremzedenin kapalı alanlara karşı korkusu oluşmuş ve bu alanlardan kaçınmıştır(McNally, 2003).
3- Travma sonrası diğer duygudurum ve bilişsel değişimler; bu grup altında olayın bazı önemli yerlerinin hatırlanmaması, olaya dair kendini ya da bir başkasını suçlu görme ve diğer insanlardan uzaklaşma yer alır.
4- Artan uyarılmışlık ve tepkisellik belirtileri; bu belirtiler arasında; sinirlilik hali, saldırgan davranışlar, kendine zarar verici davranışlar, uykuya dalmada ve uyanık kalmada zorluklar aşırı tetikte olma hali yer alır.
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) bazı durumlarda kronik olabilmektedir. Yapılan bir araştırmada TSSB tanısı alan kişilerin aradan geçen birkaç yıl sonra yapılan görüşmelerde kişilerin yarısında belirtilerin bir kısmı hala görülmektedir. Görevlerinin bitmesinden 30 yıl süre geçen 15.288 savaş gazisi ile yapılan başka bir çalışmada, tıbbi hastalıklar, kaza ve intihar nedenli ölüm oranları ile TSSB arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur.
TSSB’nin nörobiyolojisi
İnsanı anlamanın biyolojiden bağımsız olamayacağı düşüncesine sahip olduğumuz için TSSB’nin biyolojisini ele almamak elbette ki haksızlık olurdu. Yapılan çalışmalar TSSB’nin gelişiminde bazı beyin bölgeleri ve nörotransmitterlerin etkili olduğunu göstermektedir.
Yapılan bir çalışmada TSSB ile ilgili korkuyla ilişkili olduğunu bildiğimiz amigdalada artan aktivite ve davranış ketleme ile ilgili olduğunu bildiğimiz orbitofrontal korteksin medyal bölgesinde azalan aktivite belirtilmiştir. Bu iki bölgenin aynı zamanda kaygı bozukluklarında rol oynadığını söyleyebiliriz. Kaygı bozukluklarından farklı olarak bellek süreçleri ile ilgili olduğunu bildiğimiz
hipokampüs TSSB’de rol oynayan yapılardan biridir. Yapılan bazı beyin görüntüleme çalışmalarında TSSB tanısı almış bireylerin normal bireylere göre hipokampüslerinde küçülme olduğu görülmüştür. Tanı öncesi ortalamadan daha küçük hipokampüse sahip bireylerin TSSB tanısı alma ihtimalleri artıyor gibi görünmektedir.
TSSB belirtilerine bakıldığın dikkat ve bellek süreçlerinde oluşan değişimler görülmektedir. Hipokampüsün ve mesokortikal dopaminerjik sistemin “çalışan bellek” üzerinde rol oynadığı bilinmektedir. Bu düşünceden hareketle TSSB’de oluşan dikkat ve bellek bozulmaları ve buna bağlı olarak çalışan bellekte rol oynayan mesokortikal dopaminerjik sistemle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Dopamin sistemlerindeki değişimlerin TSSB olan kişilerde görülen semptomlar üzerinde etkili olabileceği hipotezi ileri sürülebilmektedir.
Travmatik bir olay yaşayan herkes TSSB geliştirir mi?
Travma yaşayan her insanda TSSB görülmemektedir. Örneğin Vietnam’da savaşmış Amerikalı askerlerin %20’si TSSB geliştirirken, savaş esiri olanların %50’sinde TSSB tanısı gözlenmiştir. Ayrıca 1990- 1991 yılları arasında Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında ölülerin dağılan beden parçalarını tespit etme ve toplama görevi olan askerlerin %65′inde TSSB tanısı görülmüştür. Bir başka çalışmada psikiyatri kliniklerine kabul edilen ve 2. Dünya savaşında görev alan askerlerin tanı alma oranı birliklerinde ölen asker sayısı ile yakından ilişkilidir. Tüm bu araştırmalar TSSB’nin oluşumunda travma şiddetinin etkiliği olduğunu göstermektedir.
TSSB ile ilgili olan ilginç bir bilgi ile yazıyı sonlandıracak olursak, travmanın şiddetinin yanında travmanın türünün de çok önemli olduğu görülmektedir. Örneğin; tecavüzler, savaşlar, çatışmalar ve istismarlar doğal afetlere göre daha etkili risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Görünen o ki insanların, diğer insanlara olan yıkıcı etkilerini önlemeye çalışmak TSSB’nin yaygınlığını azaltma konusunda en etkili yöntem olacaktır.