Travmatik Deneyimler, Kayıplar ve Duygusal Tepkilerimiz
Yazar Hüseyin Aktürk • 5 Nisan 2023 • Yorumlar:
Herkese merhabalar. Bu yazımda sizlerle kayıplar ve bu kayıplar karşısında beliren duygusal tepkilerimiz hakkında konuşmak istiyorum.
Yakın zamanda deneyimlediğimiz depremler neticesinde birçok danışanımdan ve çevremdeki birçok insandan duyduğum söz şuydu: “Bundan sonra biz nasıl devam edeceğiz? Nasıl normalleşeceğiz? Eskisi gibi mutlu olmak suçluluk hissettiriyor.”
Birçoğumuz depremin akabinde günlük hayatlarımıza dönmüş olsak da aklımızın bir köşesinde her zaman için bu sorular didinip duruyor diye tahmin ediyorum. Evet, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ancak hiçbir şey eskisinden de kötü olmak zorunda değil.
Ne zaman bilişsel ve duygusal kapasitemizi aşan bir olay deneyimlesek bedenen ve zihnen buna uyum sağlayacak çeşitli mekanizmaları devreye sokmaya başlarız. Verdiğimiz tepkiler kimi zaman bilinçli kimi zaman da bilinçdışı bir şekilde ortaya çıkar. Önemli olan bu gibi durumlarda verdiğimiz tepkilerin spesifik bir örüntüsünün olmadığını, her tepkinin parmak izlerimiz kadar biricik olduğunu fark etmektir.
Evet, travmatik bir olay deneyimleyen insanlar bir tarafta yaşama tutunma çabası içindeyken bizlerin “normal” hayatına dönmesi bir yerde suçluluk duygusunu tetikleyebilir. Bununla birlikte şunu da göz önünde bulundurmalıyız: Depremi yakinen deneyimleyen hiçbir insan her saniye kaygı, depresyon ve travma belirtisi deneyimlememektedir. Bu insanların deneyimlerini deprem özelinde sabit bir yere konumlandırmak da bir hatadır. Bu gibi bir yaklaşım, travmatik deneyimi olan insanların hayatlarını salt yaşanılan bu travmadan ibaret görmemize neden olur.
Her insanın travmatik, zorlayıcı ve stres verici yaşam olayları karşısında benzer kırılganlık ve dayanıklılık göstermeyeceğinin bilincinde olunması, kayıplar karşısında verilen duygusal tepkilerin ve yaşama devam etme motivasyonunun çeşitlilik gösterdiği anların daha iyi görülmesini sağlamaktadır. Bazen spesifik bir olay ile özdeşleştirilen spesifik bir tepkiyi vermemek de mümkündür. Bu noktada önemli olan esas unsur, söz konusu bu tepkilerin bireyin bilişsel ve duygusal başa çıkması ve yaşamıyla işlevsel bir noktada uyumlanması konusunda ne derece işe yarar olduğunu görebilmektir.