Tuz ve Yağ Tüketimi
Yazar Nur Çelik • Diyetisyen • 23 Şubat 2018 • Yorumlar:
Besinlerin pek çoğunun içinde bulunan sodyum, doğal yiyecek tuzu olarak adlandırılır. Sofra ya da mutfak tuzunun da büyük bir bölümü sodyumdur. Tuz (sodyum klorür), lezzet verici özelliği nedeniyle besin hazırlamada kullanıldığı gibi küflenme, böceklenme gibi durumları önlemek için besin saklama işlemlerinde de kullanılır.
Sağlık açısından değerlendirildiğinde; sodyum organizmada sıvı dengesini sağlamada ve kan basıncının düzenlenmesinde rol oynar. Ancak fazla tuz tüketiminin de yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon) ile ilişkili olduğu dikkate alınmalıdır. Fazla tuz tüketimi, idrarla kalsiyum atımını artırarak kemiklerden kalsiyum kaybına neden olabilir. Bilindiği gibi kemiklerden kalsiyum kaybının artışı osteoporoz ve kemiklerin kırılma riskini arttırır. Bu nedenle lezzetine bakmadan yiyeceklere tuz eklenmemeli ve fazla tuzlu besinler tüketilmemelidir.
SAĞLIKLI YAĞLAR
Beslenme programlarında mutlaka yer verilmesi gereken yağlar, düzenli aralıklarla tüketildiğinde son derece sağlıklıdır. Dolayısıyla doymamış yağ asidi içeren gıdalar, sıklıkla tüketilmeli ve yemeklere eklenmelidir. Hayvansal ve bitkisel olarak ayrılan yağ çeşitlerinin vücut üzerinde pek çok yönden faydası vardır. Vücudun enerji deposu olarak nitelendirilen bu besin gruplarını kendinizin ve diğer aile bireylerinizin sağlığı açısından sıklıkla tüketmeye çalışmalısınız.
Vücudun başlıca enerji deposu olarak bilinen yağlar, birçok yönden faydalıdır. Büyüme ve onarım üzerinde işlevsel bir role sahip olan besin grupları, karbonhidratlardan sonra enerji vermek için kullanılırlar. Bazı vitamin türlerinin vücuda alınmasında da etkileri mevcuttur. Vücudun düzenli çalışmasında ve hatta birtakım hormonların devreye girmesinde etkilidirler. Deri altına depolandıkları için vücut ısısının korunması üzerinde son derece önemli katkıları görülür. Uzun süren açlık durumlarında vücuda enerji veren besin kaynakları da yine yağ asitleridir.
Karbonhidratlardan daha fazla enerji oranına sahip olan yağlar, çok fazla alındığında vücutta depolanırlar. Depolanan yağ, egzersiz veya koşu gibi çeşitli sportif aktivitelerle yakılmadığı zaman bir süre sonra obezite gibi çeşitli rahatsızlıkları da beraberinde getirebilir. Dolayısıyla yağ asitlerinin en büyük zararı, obezite hastalıklarına yol açma ihtimalidir. Yağların diğer zararlarından birisi ise sindirim açısından zorluk vermeleridir. Sindirimleri uzun sürdüğü için enerji ihtiyacı öncelikli olarak karbonhidratlardan karşılanır. Depo malzemesi olarak kullanılan yağların yakımı zor olduğu için dikkatli tüketmekte fayda vardır.
Dengeli olduğu sürece yağ tüketmekten korkulmamalıdır. Hem omega-6 hem de omega-9 yağ asitlerinin yeterli alınması amacıyla bitkisel yağlar dönüşümlü olarak kullanılmalıdır.
ARA ÖĞÜNLERİN ÖNEMİ
Ara öğünler kan şekerinin düşmesi ile meydana gelen büyük açlık hissini engeller. Normal bir öğünden yaklaşık 2-3 saat sonra kan şekeri düşmeye başlar, kişiler kendilerini tekrar aç hissetmeye ve yeni bir öğün ihtiyacı duymaya başlarlar ve bu açlık hissiyle buzdolabının kapağını açıp önlerine ne geldiyse yerler. Fakat öğününden yaklaşık 1,30-2 saat sonra meyve, galeta ya da kuru yemişlerin tüketildiği bir ara öğün kişinin hem çabuk acıkmasını önler hem de bir sonraki öğünde çok fazla kalori almamasını sağlar.Ayrıcaara öğün yapan kişide sık beslenme alışkanlık haline geldiği için metabolizma hızı da artar. Metabolizma hızının artmasına bağlı olarak da kilo kaybı hızlanır.
Ara öğün yaparken seçilecek besinler de çok önemlidir. Şekerli yiyecek ve içeceklerden, yapay gıdalardan ve genel olarak endüstriyel şeker ve tuzdan uzak durulmalıdır. Ara öğünlerde bu tür besinleri tüketmek kilo almamıza neden olur. Aynı zamanda tek başına şekerli besinleri tüketmek, kan şekerinde ani yükselmelere ve sonrasında ani düşüşlere sebep olacaktır. Bu yüzden karbonhidrat içeren besinlerin yanında protein kaynağı olan süt, yoğurt, peynir gibi besinleri tüketmenin faydası vardır. Ara öğünlerimiz için 100-200 kalori arasında enerjiye sahip sağlıklı besinler seçersek hem kilo kontrolümüzü sağlamış oluruz hem de kan şekerimiz belirli sınırlarda kalır.
Ara öğünümüzde tüketmek için posa içeriği yüksek besinler ilk tercihimiz olmalıdır. Bu besinler midede daha uzun süre kalarak tokluk hissini uzattığı gibi kalp damar ve sindirim sistemimizin sağlığı için de oldukça önemlidir. Posalı besinlere, kabuğu soyulmamış meyveler, çiğ sebzeler, tam tahıl ürünleri örnek verebiliriz.